Üniversiteli olmak her gencin en büyük hayali.
Üniversitede çocuğu okuyor olmak da aileler için mutlulukların en büyüğü.
Gelin bu öğretim yılında el birliğiyle memnuniyet oralarını en yüksek noktalara çıkartalım.
Neden mi?
Anaokulundan üniversiteye 30 milyona yakın öğrencimiz var ve eğer onlar huzursuzsa aileleri de huzursuzdur. Onlar mutlu olduğunda ise hepimiz mutlu oluruz da ondan!..
Yeni öğretim yılı, öğrenci, öğretim elemanı, aileler, diğer paydaşlar ve ülkemize hayırlı olsun…
Hazır olmak
Üniversiteye olan talebin artması sevindirici bir durum.
En büyük zenginliğin iyi yetişmiş insan gücü olduğu günümüzde, bu süreci iyi yönetebilirsek, geleceğimiz tahminlerimizin çok daha üzerinde parlak olabilir.
İşte bu noktada, “süreci doğru yönetme” adına hepimize büyük görevler düşüyor.
Olayın sadece seçme ve yerleştirme yani sınav boyutuyla ilgileniyor, barınmadan ulaşıma, yemekten bursa, kaliteden liyakate, yetkinlikten istihdama hemen her şeyi göz ardı ediyoruz.
İyi bir fakülteye girmek için günde 500 test çözen çocuklarımız belki hayallerine kavuşuyor ama hayattan kopuyorlar. Karşılığını alamadıklarında ise derin hayal kırıklıkları yaşıyorlar.
Daha iyiye ulaşmak için gelin hep birlikte sesli düşünelim.
Beklentiler ile sunulanlar, birbiriyle ne kadar örtüşüyor, öğrencilerin ne kadarı mutlu, ne kadarı geleceğe güvenle bakıyor?..
Önce yükseköğrenimdeki tabloya bir göz atalım:
Bu yıl üniversiteli olmak için yola çıkan 3.5 milyon adaydan bir milyona yakını sevindi, 2.5 milyonu ise bu hayalini sonraki yıllara öteledi.
Üniversitelerimizde halen 4 milyona yakını açık ve uzaktan eğitimde olmak üzere 10 milyona yakın öğrencimiz var.
Diplomalı işsiz ya da öğrenim gördüğü alan dışında çalışan üniversite mezunu sayımızın da 10 milyon civarında olduğu söyleniyor.
Barınma konusunda dün olduğu gibi bugün de sıkıntı söz konusu. Öğrencilerden sadece bir bölümü üniversite yurtlarından yararlanabiliyor.
Harç kredisi ve burslar konusunda sorun yok gibi ama bursların öğrencilere yettiğini, mezunların harç kredilerini ödeyecek iş ve maaşa sahip olduklarını söylemek abartılı olur.
MEB’in deprem bölgelerinde örgün eğitime geçme konusundaki kararlılığını YÖK de göstermelidir.
“Kâr amacı gütmeyen vakıf üniversiteleri” kavramı kâğıt üzerinde kaldı. Vakıf üniversitelerindeki öğrenim ve yaşam giderleri için adeta servet gerekiyor!
Üniversitelerimizdeki yabancı öğrenci sayısı hızla artıyor ama pek çoğunun amacının yükseköğrenim görmekten çok ülkemizi diğer ülkelere geçişte atlama taşı olarak kullanma ya da iş bulma yönünde olduğu iddia ediliyor ve bu durum mutlaka mercek altına alınmalı.
2023 için ilk 100’e en az üç üniversite sokma hayalimiz vardı, ilk 500’e seviniyoruz!
Kapıda 3.5 milyon aday varken, puan barajı bile sıfırlanmışken 100 bine yakın boş kalırsa hiç şaşırmamak gerekir.
Yükseköğretime erişebilirlik konusunda müthiş bir yol katettik. Üniversitesi olmayan ilimiz hatta ilçemiz yok gibi. Kalite, yetkinlik, Ar-Ge ve liyakat konusunda hâlâ kat edeceğimiz çok yol var.
Daha onlarca tespit yapabiliriz. Yapılmalı da...
Çözüm üretiliyor mu?
YÖK, bir gecede giriş puanlarını sıfırlarken, kontenjanları şişirirken, bir gün olsun ilgili kurumların görüşünü, desteğini, çekincelerini dikkate aldı mı?
Örneğin kontenjan artış oranı kadar yurtlardaki yatak sayısı, burs, iş olanakları, öğretim üyesi sayısı, yemek bütçesi de arttı mı?
Özellikle de şehir dışındaki kampüslerin ulaşım sorunlarına yönelik önlemler alındı mı, denetlendi mi, öğrenciler nasıl gelip, gidiyor diye merak edip ilgilenen oldu mu?
Dağ başındaki vakıf üniversitelerinde ciddi barınma sorunu yaşanıyor, ücretler için servet gerekiyor, İngilizce eğitim evlere şenlik, farklı sorunlar alarm veriyor!
Mezunlar emeklerinin ve harcamalarının karşılığını alamamaktan yakınıyor.
Peki, YÖK bu konularda ne yapıyor?..
Üniversitelerdeki öğrenci sayımız 10 milyona yaklaştı diye seviniyoruz.
Ya yurt kapasitesi?
Devlet yurtları tüm olanaklar seferber edilerek ancak bir milyon yatak kapasitesine ulaştı. Özel yurtlar ateş pahası. Ev kiralarının yanına yaklaşmak ise mümkün değil.
YURTKUR bu konuda müthiş bir çaba içerisinde ama daha fazlası gerek. Özellikle de hayırseverlerin, yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin desteği gerek.
Neden mi? İşte bu yüzden:
”Abbas Bey, ne olur biraz de KYK yurtlarına değinin lütfen. Bize 4. tip yurt çıktı. Ödemelerimizi bu şekilde yapmamıza rağmen 2, 3 ya da 4 kişilik bir oda beklerken, büyük olmayan bir 6 kişilik ranzalı oda ile karşılaştık. Odada 6 yatak, 4 çalışma masası var. Kızım da dahil 6 öğrenci yerleşti. Bir odada 6 kişi nasıl olur? Hastalık var, salgın var, her şey söz konusu. 6 kişinin 4 masası var, diğer iki kişinin masası nerede? Hepsi birden ders çalışmak isterse kavga mı edecekler? Bu nasıl bir iş anlamadım...”
Hiç olmazsa üniversiteler açılırken keşke biraz da bu konulara kafa yorulsa.
Özetin özeti: Temel sorunlara çözüm üretildi mi? Bugün, dünden daha iyi mi? Atılan ya da atılmayan adımların sonuçlarını, yakında hep birlikte göreceğiz...