Türkiye Yüzyılı’nı abartılı bulanlar var.
Kesinlikle abartılı değil.
Türkiye Bin Yılı da diyebilirdim, demeliyiz de.
Nasıl ki Malazgirt’ten başlayarak Selçuklu ve Osmanlı ile ikinci binyıla yüzlerce yıl damga vurduysak, onların bir devamı olan Türkiye Cumhuriyeti ile de içinde bulunduğumuz üçüncü binyıla da damgamızı vurabiliriz.
“Dünden bugüne çok şey değişti, o günkü dünya ile bugünkü dünya çok farklı” diyenler fazlasıyla çıkacaktır. Muhtemelen eleştirilerinin çoğuna da “haklısınız” diyeceğiz ama hiçbiri üçüncü binyıl hayalimize, hedefimize engel değil, tam tersine eksiklerimizi görüp onları da düzeltme şansı verir…
Kadın Voleybol Takımımızın dünya ve Avrupa şampiyonu olacağını kim hayal ederdi? Oldular. Yeni başarılar kazanmaya da devam ediyorlar.
Savunma sanayinde kat ettiğimiz yolu, 74 Barış Harekâtı sonrasında hayal edebilir miydik?.. Farklı sektörlerde de dünya “en”leri arasına girmemiz işten bile değil.
Pozitif yönde bir motivasyon için yüzyılda nereden nereye geldiğimize bakmamız yeter de artar. Elbette çok daha iyi noktada olabilirdik ama dünü dünde bırakıp geleceğe odaklanmalıyız. Bu süreçte referansımız akıl, eğitim, bilim ve liyakat, lokomotifimiz gençler, motivasyonumuz kaynağımız da yaşadığımız coğrafya ve tarihimiz olacaktır...
Cumhuriyet’i kurarken neredeyse hiçbir alanda donanımlı insan gücümüz yoktu. Olanları da Çanakkale’de, Sakarya’da kaybettik.
Atatürk’ün “Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz” diyerek öğretmenlerimize ve gençlerimize büyük bir görev ve sorumluluk vermesi bu yüzdendir…
Hedefler
Yeni yüzyıl ve yeni binyıl için hedeflerimiz neler?
“Biz daha yarını net olarak göremezken, gelecek yüzyıl, gelecek binyıl hayali kurmak da şimdi nereden çıktı?” diyenler çok olacaktır ama onlar öyle düşünüyor diye biz bu hayalimizden vaz mı geçeceğiz?
Benzer görüşleri bizler de taşıyoruz ve pek çoğunu hemen her gün sizlerle paylaşıyoruz. O nasıl bir görevse, yarını bugünden düşünmek de bir o kadar önemli bir görev ve sorumluluk. Çocukluğumuzda 2000’li yıllar da hayal gibiydi ama işte 23. yılı bitmek üzere. Üçüncü binyılın ikinci yüzyılını pek çoğumuz görmeyecek ama torunlarımız ve onların çocukları görecek. Onlara bugünkünden çok daha iyi bir gelecek inşa etmek de hepimizin asli görevi olmalıdır. Yaşadığımız topraklar, öylesine görkemli medeniyetlere ev sahipliği yaptı ki, bir yenisi dünya için hiç şaşırtıcı olmaz. Yeter ki inanalım, yeter ki günü kurtarmanın ötesine geçip bu yönde adımlar atalım. Çocuklarımıza o özgüveni kazandıralım.
Altın anahtar eğitim
Türkiye Yüzyılı’nın da Türkiye Binyılı’nın da yolu eğitimden geçiyor.
Eğitimde çağı yakalamadan bilim toplumu olamayız, bilim toplumu olmadan da geleceğe damga vuramayız
Yeni yüzyılın, yeni binyılın sorunları dünkülerden çok farklı olacaktır.
Dolayısıyla geleceği doğru okuyan ve ona göre konuşlanan uluslar hep bir adim önde olacak, diğerleri ise ya seyretmekle yetinecek ye da yok olup gideceklerdir.
Konu ilginizi çekiyorsa bu hafta sonunu tarihe binyıllık periyotlarla bakarak değerlendirebilirsiniz.
Örneğin hangi binyıla, hangi yüzyıla kimler nasıl damga vurmuş, kimler yok olup gitmiş. Anadolu’daki müzelerimizin çoğunda bilinen 15 bin yıllık insanlık tarihi, yüzyıllık, binyıllık periyotlar halinde sıralanmış. Koridorun bir ucundan diğerini giderken o 15 bin yıllık yolculuk bir sinema şeridi gibi gözünüzün önünden geçiyor.
Eğer donanımlı bir rehberiniz ya da mihmandarınız varsa bu 15 bin yılda kimler geldi, kimler geçti, kim kimin devamı, kimlerden hiç iz kalmadı, kimler nerede hata yaptı sorularının hemen hepsine cevap bulabiliyorsunuz.
Sosyal bilimler ve özellikle de tarih çok önemli. Böylesi bir bilinci kazandırmak onsuz olmaz. 15 bin yıllık yaşama ev sahipliği yapan bir açık hava müzesinde yaşamamıza rağmen binlerce yıl öncesine ve yüzlerce yıl sonrasına ilgi yaratamadıysak ilk sorgulanması gereken eğitim sistemidir.
Son günlerdeki tartışmalara bakıp sakın ola ümitsizliğe kapılmayın. O da gelir, o da geçer...
Özetin özeti: Büyük düşünmeden büyük adımlar atamazsınız. Günü kurtarmaya yönelik sınav odaklı popülist bu eğitim sisteminden kurtulmanın zamanı hâlâ gelmedi mi?..