Tam kapanmada dışarı çıkmayan yok gibi.
Bu da koronayla mücadeleye duyulan güveni azaltıyor.
En azından “kontrollü tam kapanma” ya da “seyreltilmiş tam kapanma” gibi daha toleranslı bir isim bulunamaz mı?..
Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES), ülkemizin dört bir yanından gelecek yüz binlerce adayın katılımıyla bugün kent merkezlerinde yapılacak. YKS ve KPSS’yi de içine alan sınav takviminde şu an için bir değişiklik yok!
Pandemi süreci tam kapanmayı gerektirecek kadar önemli ise sizce de ortada büyük bir ikilem yok mu?
ALES nedeniyle, aday, aday yakınları ve sınav görevlileri sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutularak onlara iyilik mi yapılıyor yoksa riske mi atılıyor?
Bu konuda sık sık dile getirilen dramatik soru şu:
“ÖSYM, adayları efsunluyor mu?”
Umarız, bir de bu yüzden sıkıntılı günler yaşamayız!..
Ek süre var mı?
Pandemi nedeniyle, üniversiteye giriş sınavlarında geçen yıl Temel Yeterlilik Testi’ne (TYT),30 dakika eklenmiş ve adaylar büyük avantaj elde etmişti.
Sonuçlar bu yıl da geçerli olacak.
Bu durumun, mezuna kalan adaylar ile sınava bu yıl girecek adaylar arasında haksızlık yaratacağına yönelik ciddi itirazlar var.
TYT’de bu yıl da bu yönde bir düzenleme yapılacağına ya da ek süre verilip, verilmeyeceğine yönelik hiçbir açıklama yok.
Bu da adayları ve ailelerini tedirgin etmeye yetiyor da artıyor!..
Hormonlu puanlar?
ÖSYM, yine aynı şekilde, Ortaöğretim Başarı Puanı’na da (OBP) açıklık getirmeli ve şişirilmiş hormonlu notların eski ve yeni mezunlar arasında yarattığı haksızlığı nasıl dengeleyeceğini de bir an önce açıklamalıdır.
Sınavlar zaten adil değildi daha da vahim noktalara gelmemeli. Adayların emeğine ve haklarına saygı gösterilmelidir!
ÖSYM her üç konuda teknik bir analiz yapıp kamuoyuyla paylaşırsa çok iyi olur. Adaylar en azından ciddiye alındıklarını hissederler.
Tam kapanma!
Tam kapanma ve aşı pek çok ülkede işe yaradı. Vaka sayıları dibe vurdu. Tam açılma hayata geçirildi.
Bizde ise tam kapanmanın “çare” olacağına inananların sayısı maalesef çok yüksek değil!
Şu an için en büyük dezavantajımız bu!
Peki, bu tabloyu tersine çevirmemiz mümkün değil mi?
Değil diyen çok çıkacaktır ama çevirmek zorundayız. İnanmazsak gerisi gelmez!..
Kimse kimseye güvenmiyor. Bırakın kişiler arasındaki güven erozyonunu, kurumlara yönelik erozyon da hızla yükseliyor! Bunu bir an önce tersine çevirmeliyiz. Yoksa, tam kapanma ve aşıdan da hedeflenen sonuçlara ulaşmamız mümkün olmayabilir.
Bu konuda ne yapmamız gerekiyor?
Başkalarından ne bekliyorsak, önce kendimiz yerine getirelim, uymayanlara da kamusal sorumluluklarını, ceza ya da nefretle değil de nezaketle hatırlatalım, gerisi kendiliğinden gelecektir.
Bu da o kadar zor olmamalı!..
Hemen her konuda kamplara ayrıldık.
Kendi doğrularımızdan ötesini göremedik.
Bu yüzden de çok büyük zararlar gördük.
Dün dünde kalmalı artık.
Ulusal konularda ve toplum sağlığını ilgilendiren pandemi durumlarında tek yürek olmanın zamanı hâlâ gelmedi mi?
Şimdi değilse ne zaman kenetleneceğiz?
Hepimiz aynı gemideyiz ve birimizin huzursuzluğunun diğerimizin baş ağrısı olduğunu anlamak için daha ne kadar bedel ödememiz gerekiyor?
Milyonlarca insanımız iş aş derdinde, okullar kapalı, çocuklarımız eğitimden, hayattan iyice soğudu.
Sadece onlar mı?
Hiçbirimizin keyfi kalmadı ve bu daha nereye kadar böyle devam edecek?
Kabahatli avına çıkarsak ki çıkılması da gerekir, ama şu an, o zaman mı? Gelin önce, sorunu çözelim sonra da vicdanlarımızı rahatlatacak olan kabahatlileri bir bir bulup hesabını soralım.
Tam kapanma ve aşılama konusunda yaşanacak bir hayal kırıklığı bundan sonraki tüm adımları riske atabilir. Bu da daha çok sıkıntı anlamına gelir. Bu yüzden gelin, hep birlikte, şu korona belasından artık kurtulalım. Sağlıklı, huzurlu ve keyifli bir geleceği hep birlikte inşa edelim!
Sağlık Bakanı Koca’nın da altını çizdiği gibi bu süreçte vaka sayılarını olabildiğince azaltarak, bayram gibi bir bayram yaşayalım.
Özetin özeti: Biz olma zamanı hâlâ gelmedi mi?..