Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

MEB ve ÖSYM’nin yaptığı sınavlara milyonlarca aday giriyor.

Peki, bu sınavlar bir bilgi ölçme sınavı mı yoksa çok daha farklı yetenekleri de ölçüyor mu?

Yani çalışkan ve bilgili olmak, sınavları kazanmak; gelecekte başarılı ve mutlu olmak için yeterli mi?..

Her şeyden önce şunu söyleyelim. LGS, YKS, KPSS ve benzeri sınavların hiçbiri tek başına bir bilgi ölçme sınavı değil, sıralama sınavı.

Tek görevi var, o da adayları sıralamak. Bunu yaparken de adayların bilgilerinin yanı sıra şu özelliklerine de bakıyor:

Haberin Devamı

- Muhakeme gücü var mı, yani verilen bilgiyi doğru algılıyor ve doğru kullanabiliyor mu?

- Okuduğunu bir defada anlıyor mu?

- Zamanını doğru kullanabiliyor mu?

- Dikkatli mi?

- Dış etkenlerin etkisi altında kalıyor mu?

- Çeldiricilerin tuzağına düşüyor mu?

- Stres ve baskıya dayanıklı mı?

- Tuvalete gitmeden sınavını tamamlayabiliyor mu?..

- Kopya çekmeme ve kopya almama disiplini var mı?

- Doğru tercihlerde bulunabiliyor mu?..

Yukarıdaki maddelere daha onlarcasını ekleyebiliriz. Örneğin, zaman disiplini var mı? Yani sınava zamanında gelebiliyor mu? Bu bile çok önemli. Çünkü zamanında sınava gelmeyenin bir yılı yanıyor ve bu keyif olsun diye değil, adayın sınavı ne kadar ciddiye aldığının bir göstergesi olarak görülüyor ve değerlendiriliyor.

İşte bu yüzden, sınavlara hazırlanırken sadece derslere yoğunlaşmak hataların en büyüğü olur.

Okuduğunuzu bir defada anlayıp, yorumlayıp, doğru cevabı bulamıyorsanız, yandınız demektir. Çünkü, aynı soruyu ikinci kez okuduğunuzda, bir sonraki sorunun zamanından çalmış olursunuz ve sınav süresi bittiğinde hâlâ hiç okumadığınız çok soru kalabilir!..

Peki, ne yapmak gerekir?

Önümüzde hâlâ süre var. Bu süreçte, yukarıdaki maddeler çerçevesinde disipline olmakta yarar var. Yoksa, kendinizi tam bir maceranın göbeğinde bulabilirsiniz!..

Stres iyi mi, kötü mü?

Bazı yaş gurupları var ki başlarına gelmedik kalmadı.

Bu yıl sınava girecek adaylardan birçoğu da o durumda.

Öyle büyük maceralar yaşadılar ki korona da tuzu biberi oldu. Bu yüzden aileleriyle birlikte çok yönlü bir baskı altındalar. Heyecan ve stres dorukta!

Haberin Devamı

Peki bu durum bir felaket habercisi mi?

ÖSYM’nin kurucusu rahmetli Prof. Dr. Altan Günalp ile her üniversite sınavı öncesi röportaj yapar ve hep aynı soruyu sorardık:

Heyecan ve stres adaylar için zararlı mı?

O da hep aynı cevabı verirdi:

“Heyecan ve stresin fazlası gibi azı da zararlı. Adayın hiç heyecanı yoksa asıl o zaman panik olmalıyız...”

Bu nedenle, orta ölçekli bir heyecan ve stres zararlı değil, tam aksine motivasyon için gerekli.

Heyecan ve stres, yüksek ateş modunda değilse tedirgin olmanıza hiç gerek yok. Sınav yaklaştıkça azalacaktır!

Eğer artıyorsa, işte o zaman, daha çok çalışmalı ya da hedeflerinizi, son duruma göre revize etmelisiniz.

O zaman her şey yoluna girecektir.

Ve, hiçbir sınav dünyanın sonu değildir!..

Her 10 öğrenciden biri bile kazandığı ya da girdiği okula sevinemeyecek. Bu yüzden, sonu belli olan bir yarış için kaygılanmaya gerek yok.

Şunu sakın unutmayın:

Okul da, sınav da, elbette önemli ama çok daha önemli olan öğrencidir.

Haberin Devamı

Ne istediğini bilen kararlı bir öğrenci, eninde sonunda hedefine ulaşır! Kararsızlar ise sınav şampiyonu olsalar bile arada kaybolup giderler!..

Öyle olmasaydı, ülkeleri, kurumları, hayatı, sınav şampiyonları yönetirdi!..

Şampiyonlar başarısız mı? Kesinlikle hayır. Onları, o noktaya gelinceye kadar o kadar çok yoruyoruz ki kendilerine gelmeleri çok zaman alıyor!..

Çok önemli bir anekdotu sizlerle paylaşmanın tam zamanı.

Önceki yıllarda üç dalda Türkiye birincisi olan bir aday, ailesiyle birlikte geldi, sohbet ettik. Kafaları karışıktı. Ne üniversite tercihleri vardı ne de meslek! O mu, bu mu, şu mu diye sorgulayıp duruyorlardı.

“En iyisi mi, siz gelecek yılı bekleyin, henüz üniversiteye gitmeye hazır değilsiniz” dediğimde çok bozuldular! Öğrenci ağlayarak “Ama ben Türkiye şampiyonuyum” dedi...

Evet, o akademik anlamda bir Türkiye şampiyonu ama üniversiteli olmak için tek başına yeterli değil. Bizim asıl kaçırdığımız nokta da bu oluyor.

Çocuklarımızı dış dünyadan kopartıp yarış atı gibi sınavlara hazırlıyoruz, tıpkı yarış atlarının dikkati dağılmasın diye göz kenarlarına konulan korunaklar gibi biz de adayların çevresine set çekerek daha çok test çözmelerine olanak sağlıyor ve bununla gurur duyuyoruz!

Özetin özeti: Sınav için değil, çocuklarımızın geleceği ve mutluluğu için mücadele etmeliyiz!..