Kafamız karışıktı ama pandemi sürecinde daha da bir karıştı. Bilim Kurulu’na kulak verdiğimiz ilk aylarda, ölümler tek haneli rakamlara inecek diye beklerken, bir anda üç haneli rakamlara ulaştı.
Eğitime yönelik kararlar da her gün değişiyor. İlk çağlarda olduğu gibi deneme yanılma yöntemiyle yol almaya çalışıyoruz...
Yeni kararlar çerçevesinde, 13.00-16.00 saatleri arasında çocuklar dışarı çıkabilir diyoruz ama aynı saatlerde online ders koyuyoruz!
Geçen hafta “Tüm sınıflarda eğitime başlanacak” denildi, okullar tümden kapandı!
Önceki gün “Tüm eğitim faaliyetlerine son verildi” diye açıklama yapıldı, şimdi “Okul öncesi açık” kalacak denildi!
Dünya Sağlık Örgütü, ”Okulların kapanması salgını yavaşlatmaz” diyor ama biz tümden kapattık!
Maske aşı kadar önemli ama ciddiye alan yok!
Öğrenciler de anne babalar da ikilem içerisinde!
Evde kalıp artık bıkkınlık noktasına gelen sanal dersleri izlemeye devam mı etsinler yoksa sokağa çıkıp oksijen mi alsınlar?
Daha pek çok konuda durum farklı değil.
İstediklerimizle, yaptıklarımız çok farklı.
Oysa başkalarından beklediklerimizi önce kendimiz yerine getirsek, her şey çok daha farklı olacak!
Bu o kadar zor mu?
Okulları açık tutamadık!
Biz yetişkinler için çocuklarımızdan daha değerli bir şey yok ama maalesef onlar için okulların açık kalmasını sağlayacak şartları oluşturamadık!
Şaşırdık mı? Hayır?
Eğitimi ciddiye alabildik mi ki, pandemiyi ciddiye alıp, okulların açık kalmasını sağlayalım!
Okullar açıldıktan sonra vaka sayıları arttı. Tamam peki ama kabahat öğrencilerin mi, okulların mı, öğretmenlerin mi?
Her yer açık bir şey olmuyor da okullar açık kalınca mı risk yaratıyor?
Okulların açılmasının bizi disipline edeceğini sanmıştım. Tam bir hayal kırıklığı oldu.
Çocuklarımıza daha sağlıklı bir ortam hazırlayamadık, onlar için yeterince fedakârlıkta bulanamadık, en basitinden, maske bile takmadık!..
Müfredat değişsin
Uzaktan eğitimde de hâlâ sınav odaklı eğitime devam ediyoruz.
Sınav yarışı, yüz yüze eğitimi olduğu gibi, uzaktan eğitimi de zıvanadan çıkarttı.
MEB ve YÖK, çıkıp, şunu rahatlıkla söyleyebilmeli: “Bu yılki sınavlar müfredat odaklı değil, yetenek ve okuduğunu anlama, yorumlama odaklı olacak. Bu yüzden, hiç kimse, ‘O daha iyi hazırlandı, ben çok geride kaldım’ endişesi yaşamasın. Öğrenci seçiminin böyle yapıldığı yıllarda, bugünkünden daha nitelikli öğrenciler seçiliyordu. Yine öyle olacak. Bol bol kitap okuyun, hayal kurun, onları nasıl hayata geçirebileceğinizi araştırın. Hızlı düşünün, hızlı karar verin, gerisi kendiliğinden gelecektir.”
Bir kez daha soruyoruz:
Bu o kadar zor mu?
Günü kurtarmaya çalışmaktan, bir şeyleri yapıyormuş gibi gözükmekten ne zaman vazgeçeceğiz?..
Seferberlik şart!
Koronayla mücadelede, ilk günden itibaren söylediğimiz tek değişmeyen şey, milli seferberlik ruhuyla hareket etmemiz gerektiğidir.
Bugün buna çok daha fazla ihtiyacımız var.
Tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakıp, pandemi süresince tek yürek haline gelmeliyiz. Kabahatli aramak yerine destekleyen olmalıyız.
Karar alırken de, ben değil, biz demeli, tüm paydaşların sesine kulak vermeliyiz.
Bu noktaya getiren nasıl bizsek, mücadeleyi kazanan da yine biz olabiliriz!..
Özetin özeti: Bu o kadar zor mu? Şimdi değil de ne zaman? Bunu çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için biz başaramazsak, kimse başaramaz!..