Başkalarını bilmem ama bana göre, dünyanın en güzel mesleği öğrencilik. Ama gidin bir de onlara sorun, hemen hepsi, bitse de kurtulsak modunda.
Tek hedefleri var, o da diploma.Bu yüzden ne gençliğin ne de öğrenciliğin keyfini yaşayabiliyorlar.Diplomalarını alıp iş aramaya başladıklarında ise hayatlarının en büyük şokuyla karşı karşıya kalıyorlar.
Herkes onları havada kapacak diye beklerken, yüzlerine bakan çıkmıyor.Hele bir de devlette bir işe girecekseniz, yandınız hem de fazlasıyla yandınız!
KPSS köleleri arasına katıldığınızda ise hayatınızın en zor günleri başlıyor demektir.Bir, iki, üç, dört derken en az 7-8 yıl sonra hiç kimsenin yüzüne bakamaz hale geliyorsunuz.İş o yıllarda, tadına varamadığınız hatta nefret ettiğiniz öğrencilik yıllarını özlemeye başlıyorsunuz.Hazal da yüz binlerce öğretmen gibi, odasına kapanmış KPSS’ye hazırlanıyor.“Bu kez olacak” diye kendine gaz veriyor ama işi çok zor.
Çünkü MEB’in kendi branşına kaç kadro vereceği hâlâ meçhul.Üniversiteye giriş sınavında kendi dersinden sorular çıkmadığı için atansa da öğrencilerin umursamazlığı şimdiden kendisini kaygılandırıyor.Özel okulları düşünmüyor. Az maaş, çok iş ve zerre kadar değer vermiyorlar diyerek, kendisine o kapıyı hepten kapatmış. Durum böyle olunca da gel de arama, öğrencilik yıllarını. İşte özlemleri:‘Mide ağrılarımı bile özledim’“Yorgun ve koşuşturmacalı günlerimi özledim.Hoca imza alıp bıraksa demeyi özledim.
Sınava ilk ben gireyim, sen girince sinirlendiriyorsun, sonraki girene patlıyor demeyi özledim.İmza atıp çıkmayı özledim.5 numaralı bireysel odaya herkesten önce koşarak girmeyi özledim.İstasyonda hunharca gezmeyi özledim.
Eduroam ayarlarını özledim.Kantin yine leş gibi kokuyor girmem demeyi özledim.Sivas’ı özledim.Staj günlerini özledim.Ders bitse de uyusam diye saat saymayı özledim.Vize, final haftası mide ağrılarını özledim.Merhaba, merhaba muhabbeti olanın sınav haftası kanki olmasını özledim.Yurda girişte çanta kontrolünü özledim.Yemeği, çaya dönüştürüp 9594984 bardak çay içmeyi özledim.Offf bir sürü şeyi özledim, ağlayım biraz...”
Hayatı ötelemeyin!Hemen her şeyi ötelemeye bayılırız.Bugün git, yarın gel.Şimdi sırası mı?
Ona gelinceye kadar yapacak daha çok iş var diyerek ya da başka gerekçelerle, yapacaklarımızı ötelemeyi severiz.Öğrenciyken ödevleri son dakikaya bırakır, sınavlara son akşam çalışırız.Tatile gideceksek de rezervasyonlarımızı son dakikaya kadar yapmayıp, sonra da fiyatlar niye bu kadar pahalı diye kıyametler koparırız.
Elbette, her şeyin bir sırası var ama bugün ertelediğiniz her şeyi, yarın yerine koymamız ya da yaşamamız mümkün değil.
Örneğin, yeniden öğrencilik yıllarına ve o yaşlara geri dönemezsiniz!Örneğin, yakınlarına hayattayken göstermediğiniz ilgiyi, öldükten sonra yaşatamazsınız.
Örneğin, verdiğiniz oydan pişmanlık duyduğunuzda, 4 yıldan önce kararınızı sandığa yansıtamazsınız.Yani bazı konular var ki, karar vermeden, ötelemeden, hayata geçirmeden önce defalarca düşünmek gerekir. Yoksa, pişmanlıklar, kaçınılmazdır...
Gelelim size...
Hayatı anbean yaşayanlardan mısınız yoksa sürekli öteleyenlerden mi?Yaşayanlardansanız, alkışı hak ediyorsunuz ama eğer sürekli öteleyenler ve mazeret üretenler safındaysanız, ne olur bu huyunuzdan vazgeçin.Özetin özeti: Her şey zamanında güzeldir.
Sonra gelen buruk olur. Tıpkı gecikmiş adaletin adalet olmadığı gibi!..