Ankara fokur fokur kaynıyor.
Evlerde de durum farklı değil.
Nereye giderseniz gidin, evinde ya da çevresinde, işsiz yakını olmayan yok gibi!
Okullar ara tatile girse de, korona artık hayatımızın bir parçası haline gelse de, ekonomi yönetimi tümüyle değişse de, işsizliğin açtığı derin yaralar hâlâ en çok konuşulan konuların en başında yer alıyor.
İşsizlik sorununu çözmeden huzuru bulmamız da çok zor!
Pandemi ve ekonomik sıkıntıların yarattığı etkiler çok güçlü ama hiçbiri işsizlik kadar moral ve motivasyon erozyonu yaratmıyor!
İşsizliği ciddiye alma zamanı geldi de geçiyor!..
Yeni açılım şart!
Hem bireysel olarak hem de ülke olarak pek çok sorunumuz olduğu doğru.
Hangi ülkenin yok ki?
Örneğin korona ve onun yarattığı etkiler tüm dünyayı kasıp kavuruyor.
Hem de en gelişmişler ülkeleri bile! Yani ateş düştüğü yeri yakıyor.
Ülkemize baktığımızda en büyük sorun işsizlik!
Koronayla ilintili mi?
Hayır!
Korona öncesinde de en büyük sorunu yine işsizlikti.
Sadece sayılar arttı, o kadar.
Ekonominin zirvesinde önemli değişiklikler oldu.
Beklenti büyük...
Ama nedense hemen herkes sadece para politikalarını konuşuyor!
Konuşulmasın mı, elbette konuşulsun.
Doların düşmesi, borsanın yükselmesi, kredibilitenin artması, moral açısından çok önemli ama nereye kadar?..
Ekonomide yol alınmak isteniyorsa, işsizlik ve özellikle de üretim konusuna şimdiden kafa yormak gerekir!
Geriye dönüp baktığımızda, böylesi buhranlı dönemlerde, dünyanın dört bir yanında, akıllı projelerle öne çıkan çok siyasetçi oldu. Bizde de örnekler yok değil ama dün dünde kaldı. Yeni açılımlar gerek!
Elvan belli ki bu göreve çok ani geldi. Ama çok deneyimli bir siyasetçi. Daha önceki bürokratik görevleri ve bakanlıkları ona sınırsız tecrübe ve güvenilirlik kazandırdı. Şimdi icraata geçirme zamanı.
Sadece, paraya yön veren, devlet yardımı dağıtan, batanları kurtaran ya da sadece akıl veren değil, vergiler dışında para kazandıran projelere el atmalı.
Paranın değil, halkın ve özellikle de işsizlerin Bakanı olmalı!
Hem Ulaştırma hem de Kalkınma Bakanlığı döneminde çok şeyler yaptı ve artık paranın musluğu elinde olduğu için daha fazlasını yapması işten bile değil!..
Üretim, üretim, üretim!..
Ülkemizin en önemli sorunu üretim.
Özellikle de katma değeri yüksek ürünlerin üretimi.
Eğer bunu doğru projelendirip, hayata da doğru geçirebilirsek, işte asıl mucizeyi o zaman yaratmış oluruz.
Güney Kore’deki teknolojik hamleleri, geçmişte Brezilya’da hayata geçirilen küçük çiftlik modellerini ve yine pek çok ülkede dünden bugüne yaşam bulan küçük işletmeleri doğru yönlendirebilirsek, bu ülkemizin kurtuluşu olur.
Holdingler, KOBİ’ler elbet olmalı ama daha fazlası gerek.
Çağımız farkındalık yaratma çağı ve dünyanın en büyük 100 şirketinin neredeyse tamamına yakını son 25-30 yılda kurulan şirketler! Bir de bize bakın! Aynı tas, aynı hamam!..
Tıpkı eğitimde olduğu gibi, ekonomi ve kalkınmada da yeni açılımlar ve yeni yol haritaları şart!
Bunu başarabilirsek, geleceğe çok daha güvenle bakarız. Yok eğer, böyle gelmiş böyle gider mantığıyla hareket etmeye devam edersek de işsizliğin yaratacağı depremlere hazır olmalıyız!..
Özetin özeti: Yarınlar bugünden daha güzel olmalı ama nasıl? Bu konuda, yangını körükleyen değil, fark yaratan geleceğe damga vuracak!..