Pandeminin bir an önce bitmesi için onlarca nedenimiz var. Hepsi de çok önemli ama hemen herkesin önceliği çok farklı.
Sağlık ve ekonomi gibi ortak paydalarımızdan biri de eğitim...
Ekonomi ve sağlığımız elbette çok önemli ama onların korunması ve sürdürülebilir hale gelmesi için olmazsa olmazların başında eğitim geliyor.
Her konuda olduğu gibi koronayla mücadelede de eğitim şart!
Eğer sizler de anaokulundan üniversiteye okulların açılması ve açık kalmasından yanaysanız ne olur pandemi koşullarına özen gösterin, göstermeyenleri, okulların neden açılması gerektiği konusunda olabildiğince nezaketle bilgilendirin...
Bayram sonrası…
Bayram dönüşü kadar, bayram sonrası da herkesi düşündürmeye başladı.
Uzun tatillerin dönüşü hep sorunlu oluyor.
10 milyonun çok üzerinde kişinin tatile ya da aile ziyaretine gittiği söyleniyor. Pandemi bir yana dönüş yolunda “Aman ne olur dikkatli olun” demenin ötesine geçemiyoruz...
Keyifli ve sağlıkla gittiniz, daha çok keyifli ve daha çok dinlenmiş olarak dönün. Çünkü zor günler bizi bekliyor...
Milyonlarca öğrenci yeni bir okul arayışı içinde. Milyonlarca genç de bayram sonrasında, öyle ya da böyle mutlaka iş bulmalıyım heyecanı yaşıyor...
İlkokuldan ortaokula, liseden üniversiteye yeni bir okula kaydolacak.
Öğrenci çok, kontenjan az. Bu yüzden evlerinden çok uzağa ya da istemediği bir okula gitmek zorunda kalacak çok öğrenci var. Hepsine ama özellikle de ailelerine sabır diliyoruz...
Sınavla öğrenci alan liselerin sayısı ve kontenjanı o kadar az ki, derin hayal kırıklıkları yaratacak. Üniversitelerde ise kontenjan çok ama diplomalı işsiz sayısı öylesine göz korkutuyor ki, rahatlıkla girilebilecek en popüler bölümleri bile neredeyse hiç kimse tercih etmiyor!..
Eğitim ve insan gücü planlamasında ciddi yanlışlarımız var.
Bir yanda daha iyi eğitim diye çırpınan milyonlar öte yanda boş kalan kontenjanlar.
Birileri bu konuya mutlaka kafa yormalı. İsraf olan sadece kaynaklar değil, hayaller de hüsrana dönüşüyor!..
Sınav kasırgası
Sınavlar önce rüzgârdı sonra fırtınaya dönüştü, şimdi ise kasırga gibi önüne geleni oradan oraya savuruyor.
Ayakta kalan, hedefine ulaşan yok mu? Elbette var ama ya yaşamları, hayalleri yerle bir olanlar?
Spor müsabakaları bile dengi dengine yapılıyor. Peki ya sınavlar?..
Sınavlar, hemen her yıl can yakıyordu ama sanki bu yıl çok daha acımasızdı.
Kiminle konuşsanız tren çarpmış gibi. Hele bir de tercih sonuçları açıklansın, kayıtlar bitsin, okullar açılsın, işte o zaman tükenmişlik sendromu tavan yapacak...
Bütün bu yaşananları ve yaşanacakları görmek için alim olmaya gerek yok. Azıyla, çoğuyla her yıl yaşıyoruz hatta tam 50 yıldır...
Peki daha nereye kadar? Asıl önemli olan bu!..
Sınavlar adil mi?
Sınavlarla ilgili soruların ve değerlendirmelerin ardı arkası kesilmiyor...
LGS’den sonra YKS’de de Matematik, Fen, Türkçe’de ortalamalar çok düşecek!
Peki bu kadar zor sorular gerekli miydi?
Daha da önemlisi bu zorluk ne anlama geliyor, neden böyle bir durum oluştu?
Görünen o ki, bu yıl üniversiteye çok daha az netle girilebilecek.
Yine görünen o ki, geçen yıl pandemi nedeniyle konular azaltılmıştı, bu yıl pandemi yok sayıldı, dolayısıyla “bu yılki adaylara haksızlık yapıldı” algısı oluştu.
2020 YKS’ye girenler 2. dönem konularından muaf olmuşlardı.
2021 YKS’ye girenler 1,5 yıl okul yüzü görmemelerine rağmen tüm konulardan sorumlu oldu.
Dahası geçen yıl ek süre vardı, bu yıl yoktu ve bu yılki sorular çok daha zordu!
TYT sonuçlarının iki yıl geçerli olması da yine tartışmaları beraberinde getirdi. Peki, böylesi bir sıralama sınavı ne kadar adil olur?
Sorumlusu kim?
Üniversite sınav sorularının içeriği konusunda, MEB, YÖK, ÖSYM üçgeninde neler yaşandı? Kim uzaktan eğitim nedeniyle kapsama alanı daraltılsın istedi, kim karşı çıktı, kim öğrenciden yana tavır aldı, kim hayır dedi? Zor soruları, tüm müfredatı kim istedi?
Bu soruların cevabı samimiyetle verilmeli, yaşananlardan ders çıkarılmalı ve geleceğe yönelik çok daha can alıcı kararlar alınmalıdır.
Özetin özeti: Dünü dünde bırakıp, geleceğe odaklanalım…