Yüz binlerce öğretmen atama bekliyor.
1 Temmuz’da her şey normale dönerken, temmuz ataması da keşke bu normalleşme sürecinin bir parçası olsa.
Eğitimde çok açığımız var, pandemi riski de henüz tümüyle ortadan kalkmış değil!
Görünen o ki seyreltilmiş yüz yüze eğitime eylülde tam zamanlı olarak geçilecek. Bu da daha çok öğretmen demek.
Temmuzda atama, eskiden hep olurdu, yine olsun, ayakta alkışlayalım...
Zor günler
Anı biriktirmek en büyük zenginliktir derler.
Son yıllarda öylesine çok sıkıntılar yaşadık ki biriktirdiğimiz anılar zenginlik mi yoksa keder mi, bin kere düşünmek gerekir. Hele ki öğrenciyseniz, hele ki iş arıyorsanız.
Ömrümüz, LGS, YKS, KPSS, TUS, YDS ve benzeri sınavlara hazırlanmakla geçti. Peki, buna değdi mi? Emeklerimizin, harcamalarımızın ve en önemlisi de fedakârlıklarımızın karşılığını alabildik mi? Aynı süreci bir daha yaşamak ister miyiz?..
Dünden bugüne ne değişti? Sınavlar dün bizim başımızın belasıydı, şimdi çocuklarımızın ya da torunlarımızın belalısı oldu!
Bu konuda zerre kadar yol kat edemedik.
Sınav sektörü daha da obezleşti, çocuklarımızın ve velilerimizin çektiği “zulüm” daha da katmerleşti!..
YKS’ye üç gün kaldı.
12 yıllık birikimimiz, hayallerimiz, ilgimiz ve yeteneğimiz birkaç saatlik sınavlarla ölçülecek ve geleceğimize ona göre karar verilecek.
Böyle saçmalık olabilir mi? Kırk yıldır oluyor!
Hafta sonu gerçekleşecek sınavlara 2.6 milyon aday girecek ve daha iyi bir gelecek için yarışacak.
Peki, ne kadarı sevinecek?
En fazla birkaç yüz bini, hepsi o kadar.
Peki ya diğerleri?
Onlar da tıpkı abla ve abileri gibi işsizler ve mutsuzlar kervanına katılacak.
Peki, üniversiteyi kazananlar ve bin bir güçlükle mezun olanlar hayatlarından memnun mu, mutlu mu?
Evet demek çok zor!
Büyük bir çoğunluğu KPSS’nin kölesi olmuş durumda.
Ellerinde öğretmen diploması var ama öğretmen olamıyorlar.
Mühendisim diyorlar ama mesleklerini yapamıyorlar!..
İİBF mezunlarını ise ne siz sorun ne de biz anlatalım…
Boşa kürek çekiyoruz
Sınavlara harcadığımız emeği, zamanı, parayı, ilgi, yetenek ve hayalleri doğrultusunda iş, güç sahibi olmaları için çocuklarımızın geleceği için harcamış olsaydık, işsizlik ve mutsuzluk, bugün bu boyutlarda olmazdı!..
Bu yanlıştan vazgeçmenin zamanı hâlâ gelmedi mi?
Daha nereye kadar bu böyle gidecek?..
Doğan her çocuğu üniversite kapısına yığmak kandırmacadan başka bir şey değildir ve dünyada başka bir örneği yoktur!
Diğer liseler yetmezmiş gibi meslek liseleri de üniversite kapısına öğrenci yığıyor.
Ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu alanlarda kalifiye eleman ara ki bulasınız!
Bu sistemin tek kazananı var o da dershaneler!..
Kazanan da mutsuz!
YKS’ye giren adayların 600 bini halen üniversitede okuyan öğrenci ya da üniversite mezunu!
Öyle fakülteler ve öyle bölümler var ki kayıt olanların neredeyse tamamına yakını mezun olmadan okulunu bırakıyor.
Ve yine öyle bölümler var ki tek öğrenci dahi kayıt yaptırmıyor!
Üniversiteye girmek için can atan 2.6 milyon aday varken, her yıl yüz binlerce kontenjanın boş kalması da en önemli handikaplardan biri.
En garip olan ise bu boş kalan ya da yarıda bırakılan okullar için harcanan kaynaklar!
Hepsinin de binası, hocası, cari giderleri var. Asıl önemli olan ise çalınan hayaller!..
Eğitimde ciddi kaynak israfı var ama nedense kimse bu kısıtlı kaynakların hovardaca harcanmasını sorgulamıyor.
Bütçeden en büyük pay eğitime ayrılmasına karşın, kişi başına düşen eğitim harcamasında hâlâ Avrupa’nın çok gerisindeyiz ve bu kısıtlı kaynaklar heba olmaya devam ediyor!
Heba olan keşke sadece para olsa, bir şekilde yerine konur.
Peki ya çalınan hayatlar ve hayaller?..
İnsan gücü planlaması çerçevesinde üretime ve istihdama dayalı bir eğitim modeli için daha neyi bekliyoruz?
Ne olur birileri şu soruların cevabını versin:
İşsizi olmayan ev var mı?
Aldığı eğitimden memnun olan var mı?
Hayalini kurduğu okula, mesleğe, işe giren var mı?
Gençliği ciddiye alan var mı?
Emeğinin karşılığını alan var mı?..
Benzeri daha onlarca soru sıralayabiliriz ve muhtemelen hepsinin cevabı da “hayır” olacaktır.
Peki onca emek, çaba, harcama niye?..
Özetin özeti: Bir yerde bir yanlış yapıyoruz ama nerede?..