Enflasyon sadece bizi değil dünyayı kasıp kavuruyor. Önce korona, sonra da Putin’in savaş inadı ekonomik dengeleri altüst etti.
Enflasyon ve cari açık nedir bilmeyen ülkeler bile şu anda bu krizden nasıl çıkarız arayışı içinde. Ekonomik istikrarsızlıktan az ya da çok etkilenmeyen ülke, sektör, vatandaş yok gibi. Rusya ve Ukrayna dünyanın buğday ambarı ülkelerinden. Yine aynı şekilde başta doğal gaz olmak üzere önemli enerji tedarikçilerinden. İşte bu yüzden savaş bir an önce bitmeli ki kıtlık ve kışa soğukta girme kâbusu sona ersin.
Üretim artsın, ekonomik dengeler yerli yerine otursun. Küresel istikrarsızlık ülkeleri daha derinden etkilemesin.
VELİ DE ZORDA, KURUMLAR DA
Ekonomik gidişattan etkilenmeyen sektör yok gibi ama sanki en can alıcı olan eğitim. Kolejler gibi vakıf üniversitelerinin öğrenim ücretleri adeta uçuyor. Bugünkü kurlarla yurt dışında öğrenci okutmak da artık hayal ötesi hale geldi.Velilerin tek başına bu yükün altından kalkması ise mümkün değil. Çocuklarını okuldan alsalar olmuyor, devam ettirseler devamı gelmiyor. Madalyonun öteki yüzüne baktığınızda ise kurumların bu zor süreci enflasyonun altında rakamlarla geçiştirmeleri de imkânsız gözüküyor.Anaokulundan üniversiteye hangi kurum yöneticisi ya da sahibiyle görüşseniz bir dokunup bin ah işitiyorsunuz. “Girdi fiyatları öylesine arttı ki altından kalkmamız mümkün değil” diyorlar. Peki, ne olacak? “Batan batar, giden gider, kalanlar bize yeter” mi diyeceğiz yoksa gemi su almaya başlamadan çareler mi üreteceğiz?
DURUM TESPİTİ
İsterseniz gelin önce bir durum tespiti yapalım.
*Veli de okul kurucuları da gelinen noktadan çok rahatsız ve önlerini göremiyorlar.
* Zora giren her veli ve okul, devletin üzerindeki eğitim yükünü daha da artıracaktır.
* Barajların kalkması ve öğrenim ücretlerinin tavan yapması nedeniyle zaten dibe vuran kolej ve vakıf üniversitesi taban puanları daha da aşağılara inecek ve öğrenci profilinde ciddi değişimler olacaktır.
* Eğitimde moral, motivasyon bozulacak, kalite çok daha sorgulanır hale gelecektir!
NELER YAPILABİLİR?
Adı üstünde, küresel bir kriz söz konusu. Yansımaları da ülkeden ülkeye değişiyor ve bizi derinden etkiliyor.
Diğer pek çok sektör için hem pandemi öncesi hem de sonrasında pek çok koruyucu, kollayıcı, destekleyici önlemler alındı, alınacak, alınması da gerekiyor. Sıra artık eğitime de gelmeli. Bu bir geçiş dönemi ve bu zor günleri el birliğiyle eminiz ki en kısa sürede atlatacağız.
İşte bu noktada giderek ağırlaşan bu yükün, öğrenim ücretlerine yapılan zamlarla sadece velilerin sırtına yüklenmesi yerine, en azından, devlet/veli/okul kurucuları üçgeninde adil bir şekilde paylaşılmasında yarar var. Devlet başta KDV olmak üzere vergilerin bir bölümünde bu yıl için indirime gidebilir, okul kurucuları daha az kazanca razı olabilir, tasarruf tedbirleriyle harcamalarını azaltabilir, veliler de makul oranlarda yapılacak zammın altından nasıl kalkabileceklerinin yolunu arayabilir.
Şunu asla unutmayalım:
Çocuklarımıza bırakacağımız en iyi miras eğitimdir ama eğitim için harcanacak her kuruş en doğru şekilde değerlendirilmelidir.
Her veli varlıklı değil! Her türlü fedakârlığa katlanarak çocuğunu daha iyi bir gelecek için özel okullara gönderiyor. Astronomik ücretler isteyen okulların öğretmenleri astronomik maaşlar almıyor hatta pek çoğu ay başını zor getiriyor. Her okul sahibi ya da kurucusu da milyonlarına milyon katmak için değil ayakta kalmak için bu ücretleri ilan ediyor. Devletin gelinen bu noktadan rahatsızlık duymadığını düşünmek bile abesle iştigal olur. Anlayacağınız, gidişat hepimizi derinden etkiliyor ve önlem alma zamanı geldi de geçiyor.
Özetin özeti: Şimdi değil de ne zaman?