İyi insan kendisi kadar başkalarını da düşünen, iyi yurttaş da ülkesinin dününe, bugününe, yarınına sahip çıkandır.
Peki, biz ne yaptık?
Çocuklarımızı hayata hazırlamak, felaketlerden korunmak, mükemmeli aramak yerine günde 500 test çözerek sadece ve sadece sınavlara hazırladık.
Yaşadıkları coğrafyadan bihaber, yaşanan felaketlerden zerre kadar ders almayan kuşaklar yetiştirdik. Hemen her konuda onları duyarsızlaştırdık.
“Deprem öldürmez, ihmaller öldürür” söylemine bir kez daha şahit olduk.
Doğal felaketlerle içi içe yaşayan bir ülke olarak coğrafya dersini yok saydık, tarihi rafa kaldırdık, felsefeyi, sosyolojiyi görmezden geldik.
Matematik ve fen anlattık; düşünceyi geliştirsin diye değil, sınavlarda yüksek puan alsınlar diye öğrettik.
Uyuyan fayların 500 yıl sonra da olsa uyanabileceğini, dere yataklarına ev yapmanın felaket olacağını, depremin değil çürük binaların öldürdüğünü, yasaların takipçisi olmanın en temel yurttaşlık görevi olduğunu hep göz ardı ettik.
Sormadık, sorgulamadık, araştırmadık, daha iyisi için mücadele vermedik.
Eğitim sistemini sil baştan değiştirmek için yüzlerce nedenimiz vardı, alın size bir tane daha.
Canımızdan, sevdiklerimizden, ülkemizden daha önemli olan ne var?
Eğer bu konuda samimiysek, çuvaldızın en büyüğünü önce kendimize; sonra da bu ihmali yaratan, seyirci kalan, günü kurtarmanın ötesine geçemeyenlere, yani hepimize batıralım.
Gün, kabahatli arama günü değil. Önceliğimiz enkaz altında kalanları bir an önce kurtarmak, yaralılara ve açıkta kalanlara her türlü destek vermek olmalı. Sonra da nerede hata yapıyoruz diye oturup düşünmeliyiz.
Bu zor günler de geçecektir ama çektiğimiz acıya değecek dersler çıkartmalıyız artık!..
Bu yazı 12 yıl önce yazıldı
Aşağıdaki yazıyı yine bir deprem sonrası, 2011’de, yine bu köşede yazmıştık.
Peki değişen ne oldu?..
“Deprem konusunda felaket senaryoları yazıp birbirimizi yeme yerine, akılcı projeler üretip bunların hayata geçirilmesi için mücadele vermek, en doğru tutum olur.
Gün, birlik ve beraberlik günü. Ortak akıl bugün olmayacaksa, ne zaman olacak? Sağduyu bugün galip gelmeyecekse ne zaman gelecek?
En önemlisi de elimizi taşın altına bugün koymayacaksak ne zaman koyacağız?..
Cahit Kayıkçı, emekli bir vatandaşımız. Olası bir deprem ve sonrası için ciddi anlamda kafa yormuş ve içimizi cız ettirse de çarpıcı tespitlerde bulunmuş.
İşte onlardan bazıları:
*Felakete uğrayan insanlar, yakınlarını ve mallarını kaybetmeleri sonucu şoka girerek, mantıklı düşünme kabiliyetlerini kaybedecek,
*Herkes önce kendi yakınlarının kurtarılmasını ve kendilerine yardım edilmesini isteyecek.
*Deprem bölgesinde, ulaşım ve haberleşme sistemlerinin devre dışı kalması sonucu oluşan panik ve karmaşa ortamı kaosa dönüşecek,
*Yerleşim birimlerinin büyük hasar görmesi sonucunda; insanların evsiz kalması ve geçici iskân ihtiyaçları ile hayatlarını idame ettirebilmeleri için gerekli olan beslenme, sağlık ve hijyen gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması güçleşecek,
*Doğal afette telekomünikasyon sistemleri hasar görebileceğinden; telefon haberleşmesi tamamen kesilebilecek. Uluslararası mobil sistemleriyle de haberleşme sağlanamayacak. Bunun sonucu olarak; afet bölgesi ile haberleşme ve bölgeden haber alma afetin en kritik olan ilk anlarında en büyük problemi oluşturacak,
*Yıkıcı etkisine maruz kalan halkın bölgeyi süratle terk etmek istemesi, bölgedeki yakınlarına ulaşmak isteyenlerin de bir an evvel bölgeye ulaşmak istemeleri nedeniyle; her iki istikamette trafik yoğunlaşacak,
*Deprem bölgesinde konuşlu bulunan İlk Müdahale Kuvvetleri afetin olumsuz etkilerine maruz kalacağından; arama kurtarma ve yardım faaliyetlerine iştiraki gecikebilecek hatta imkânsız hale gelebilecek,
*Deprem bölgesindeki enerji şebekelerinin devre dışı kalması, akü ve jeneratörlerin doğal afetlerden etkilenmeyecek şekilde muhafaza edilmemiş olması nedeniyle; arama kurtarma çalışmaları ve elektrikle çalışan soğutma, ısıtma, aydınlatma ve muhabere sistemleri olumsuz şekilde etkilenecek,
*İhtiyaç maddelerinden gıda, ilaç ve mevsime bağlı olarak ısınma maddelerinin ve gereçlerinin temininde problemler yaşanabilecek,
*Deprem bölgesinde, afetin yarattığı karışıklık ortamını fırsat bilen kişilerin sebep olacağı yağmacılık ve hırsızlık olayları kendisini gösterecek, bu nedenle, afet bölgesinde can ve mal güvenliğinin sağlanması ihtiyacı ortaya çıkacak,
*Afet bölgesine ulaşan kara ve demiryolu ulaşım şebekelerinin kullanılamaz hale gelmesi sonucu; afet bölgesine karadan müdahale gecikebilecek veya imkânsız hale gelebilecektir. Bu nedenle, afet bölgesine ilk müdahale edecek unsurların havadan ulaştırılması önem kazanabilecek,
*Depremde, su şebekeleri zarar görebilecek, halkın kullanacağı temiz suyun temin edilmesi ve hijyen koşullarının sağlanması önemli bir ihtiyaç haline gelebilecek,
*Enerji nakil hatları ve enerji santrallerinin tahrip olması nedeniyle; afet bölgesinde uzun süre enerji kesintisine ve enerji nakil hatlarındaki kopmalardan dolayı büyük çaplı yangın ve orman yangınlarına maruz kalınabilecek...
Kayıkçı daha onlarca madde sıralamış ve soruyor:
Peki, bütün bunları bilmek için kâhin olmak mı gerekir?
Kesinlikle hayır. Duyarlı bir vatandaş olmak, yetiyor da artıyor.
Bugünden sonrası için artık hiçbir mazeretimiz yok. Koruyucu önlemler adına ne gerekiyorsa, artık o yapılmalıdır.”
Özetin özeti: Ateş düştüğü yeri yakarmış ve o ateş sadece 10 ilimizde değil her yerde. Keşke demeyeceğimiz yarınlarımız olsun artık.