Filozoflar diyarında yaşıyoruz.
Yaşadığımız topraklar, tarih boyunca filozoflar yatağı olmuşken, şimdi neden hiç yetişmiyor?
Filozoflara hasretlik, bizde var da dünya genelinde farklı mı?
Onlar da aynı hasretliği çekiyor.
Tıpkı suya, güneşe, tohuma, huzura hasretlik çeker gibi.
İşte bu yüzdendir ki eğitimde, bilimde, ekonomide, tıpta, siyasette, yargıda, sanatta, edebiyatta, felsefede, medyada, tarımda, gelir ve güç dağılımında tıkanıklıklar yaşanıyor.
Öyle ya da böyle yeni fikirler üretilemiyor, yeni açılımlar getirilemiyor!..
Geçmişte, bazı fikirler, bazı akımlar, bazı açılımlar için onlarca hatta yüzlerce yıllık tartışmalar yaşanır, tarihe damga vuran ekoller oluşturulurdu.
Peki ya şimdi?
Son 50 yıla bakalım!
Dünya her yönüyle kendini yenileyebiliyor mu?..
Evet demek çok zor.
Günü kurtarmanın yarattığı mahalle baskısı nedeniyle ani kararlar alınıyor, ömürleri de maalesef çok uzun olmuyor.
Sürdürülebilirlik kavramının bu kadar öne çıkması da bu yüzden!..
Dünün gerisinde miyiz?
Örneğin, en iyi insanın bilge insan olduğuna inanan Konfüçyüs’ü (MÖ 551-479) ele alalım; kurduğu bir cümledeki derinliği şimdi kaçımız anlayabiliyor, kaçımız öylesi cümleler kurabiliyor?
Peki ya Antik Yunan Filozofları Platon, Aristoteles, Efesli Herakleitos, Epikuros, Diogenes, Thales, Miletli Anaksimenes, Sokrates, Pisagor, Anaksiman’ı ve fikirlerini artık kaçımız okuyor, kaçımız tartışıyoruz?
İslam filozofları İbni Sina, İbn-ül Arabi, İmam Gazali, Farabi, İbn Rüşd, Sadreddin Konevi, Hallac-ı Mansur’un bilime katkılarını kaçımız biliyor, kaçımız sorguluyor, kaçımız onlarla gurur duyuyoruz?
Yasaların, halkın tümü için geçerli olması gerektiğini düşünen Jean-Jacques Rousseau’yu (1712-1778) kaçımız hatırlıyoruz?
Jean Paul Sartre, Albert Camus, Martin Heidegger, Friedrich Nietzsche, Soren Kierkegaard, Emil Cioran, Friedrich Engels, Karl Marx, Gilles Deleuze, Immanuel Kant, Rene Descartes, Georg Friedrich Hegel, Demokritos, Francis Bacon, Gottfried Wilhelm Leibniz, Arthur Schopenhauer, Blaise Pascal ile yollarınız öyle ya da böyle bir yerlerde hiç kesişti mi? Ya da onlar gibi tutkulu isimlerle karşılaştınız mı?
Mevlana’ya, Yunus Emre’ye, Hacı Bektaş Veli’ye arada bir de olsa kulak verdiniz mi?
Aykırı fikirler?
Çocuklarımıza susmayı değil konuşmayı, sorgusuz sualsiz itaati değil, akıl ve bilimi referans alarak düşünmeyi, sormayı, sorgulamayı öğretmeliyiz ki geleceğe çok daha emin adımlarla ilerleyelim.
Eğitim ve öğretim sadece insanoğlunu değil tüm canlıları geliştirme sanatıdır.
Eğitim yoksa gerisi teferruattır.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi, hele hele filozof hiç olunmaz.
Çocuklarımızı “Eski köye yeni âdet getirme”, “Yeni icat çıkarma”, “Su küçüğün, söz büyüğün” diye köreltmemeliyiz. Saygı çerçevesinde konuşmalarına her koşulda fırsat tanımalı, fikirleri ne kadar aykırı, uçuk ve ilk bakışta inanılmaz gibi olsa da onları dinlemeliyiz. Hayalleri ne kadar güçlüyse onlar da o kadar güçlü olacaktır.
Tarihte çığır açan filozof ya da diğer iz bırakan isimlere de genelde hep kuşkuyla bakılmış, gerçek değerleri çok uzun yıllar sonra anlaşılmıştır. Aynı hatalar bugün de fazlasıyla yapılmıştır, yapılmaya da devam etmektedir. Bu yöndeki kısırlığın nedeni acaba bu mudur?..
Özetin özeti: Günümüz dünyası sadece bir alanda değil hemen her alanda yeni fikirlere, yeni açılımlara, yeni rol modellere ihtiyaç duyulan bir dönemden geçiyor. Onlardan biri de neden siz olmayasınız?..