Milyonlarca üniversite adayının yarıştığı tercih süreci salı günü sona eriyor. Süre, muhtemelen uzamayacak. Bu yüzden bir an önce tercihlerinizi yapmakta yarar var. Çünkü son bir iki gün aşırı yoğunluk nedeniyle dijital sistemde kilitlenmeler olabiliyor.
3.5 milyon adayla yola çıkıldı. Yarım milyonu hiç sınava girmedi. Bir o kadarı da hiç tercih yapmazsa şaşırtıcı olmaz.
Tercih ettiği bölümlerden birini kazanıp da kaydını yaptırmayanların yanı sıra kaydını yaptırıp da gelecek yıl sınava yeniden girmeyi düşünenlerin sayısı da yine yüz binlerle ifade ediliyor.
İşte bu noktada çok önemli birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Kazandığınızda kayıt yaptırmayacağınız, gidip öğrenim görmeyeceğiniz, mezun olduktan sonra da o alanda çalışmayacağınız bölümleri, kesinlikle listenize almayın, aldıysanız da çıkarın. Yoksa macera olur!..
Niye mi?
ÖSYM tarafından herhangi bir programa yerleştirilirseniz, bir sonraki yıl sınava yeniden girdiğinizde Ortaöğretim Başarı Puanı’nız (OBP) yarı yarıya düşer ve gelecek yılki şansınızı çok önemli derecede azaltır.
Puan kaybınızın 30 civarında olduğunu ve bir puanda on binlerce adayın yer değiştirdiğini göz önünde bulundurursak, yaşayacağınız facianın boyutlarını çok daha net görmüş oluruz!..
Bu kural ek yerleştirme öncesinde geldiği için ÖSYM’nin böylesi önleyici bir tedbir alması makul karşılanabilirdi. Oysa şimdi o boş kontenjanlara öğrenci alınıyor ve bu kadar yüksek puan kesilmesi hiç adil değil!..
Pek çok lise öğrencisinin sınava hazırlanmak için açık liseye yönelmesi nasıl bir hata ise istediği üniversite ya da istediği bölüme giremeyeceği için mezuna, yani bu yılki defteri kapatıp, gelecek yıl daha iyi hazırlanmak için sınava girmeyi düşünenlere de bir hatırlatmada bulunmak isteriz:
Gelecek yıl için ne kadar iyi hazırlanırsanız hazırlanın, yükselteceğiniz ortalama puan sınırı 20’yi geçmez. Eğer bu bir yıl kaybetmenize değecekse bekleyin ama bu yıl aldığınız puanı gelecek yıl almayabileceğinizi de mutlaka göz önünde bulundurun. Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olmayın!..
Öncelikler değişti
Tercihlerde öncelik eskiden hayallerdi.
Doğru olan da buydu ama hayatın gerçekleri, hayallerin ikinci hatta üçüncü sıraya atılmasına neden oldu.
Bu yıla damgasını vuran genel temayül, “Hayallerini unut, kesene ve istihdama göre sıralama yap” yönünde.
Mezun olduğu alan dışında çok farklı işlerde çalışmak zorunda kalan ya da uzun süredir iş bulamayan on milyona yakın gencimiz olduğunu sağır sultan bile duydu.
Bu tabloya bir de olağanüstü hayat pahalılığı eklenince tedirginlik daha da arttı.
Ebeveynler gibi adayların da bu konuda hassasiyet göstermeleri kaçınılmazdı, onlar da bunu yaptı.
Çok yüksek puanı olanlar ve belirli bir gelir düzeyinin üzerinde olanlar bile artık çok temkinli tercih yapıyor.
Bu yöndeki duyarlılık, paralı üniversiteleri ya da farklı kentlerdeki üniversiteleri düşünenlerde çok daha yüksek.
Yurt yok, ev kiraları uçmuş vaziyette, üniversite harçları ise servet düzeyinde.
Bu yüzden havalarda uçuşan tercihler yerine ayağı yere basan tercih yapanlar maça bir sıfır önde başlayacaklar.
Mevcut sistem başarıya değil de kontenjan doluluğuna göre dizayn edildiği için, kontenjanlar dolmadığı sürece 0.5’in üzerinde neti olan herkesi üniversiteli yapabiliyor. Tabii ki o bölümü tercih etmeniz koşuluyla.
Bu arada, diplomaların “bir kâğıt parçası olmanın ötesine geçmediği” yönündeki algı giderek güçleniyor.
Eskiden üniversite olsun da neresi ve hangi kent olursa olsun diyen aileler ve adaylar şimdi her şeyi enine boyuna, soruyor, sorguluyor, araştırıyor, bugünden çok yarını düşünüyor.
Haksız da değiller.
Puanlar dibe vuracak
Üniversite başvurularında rekor kırılsa da taban puanlar tavan yapacağına dibe vurabilir.
Nedeni çok açık.
Puanı yüksek olanların yüksek maliyetler nedeniyle aklının ucundan bile geçirmediği yerlere parayı bastıranlar girebilecek. Bu da zaten yerlerde sürünen fırsat eşitliği ve kaliteyi daha da sorgulanır hale getirecek.
Peki, YÖK bu konuda ne düşünüyor?
Kaliteyi böyle mi yükseltecek, adil olmayı böyle mi sağlayacak?..
Özetin özeti: Sınavlar adil değildi, tercihler, kayıtlar, maliyetler ve en önemlisi de hakkaniyet, ulaşılabilirlik hiç adil değil!..