KDK ve ÖSYM, her ikisi de çok önemli iki kamusal kurum.
Kamu Denetçiliği Kurumu haklarımızı koruyor, Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi de gençlerimizin geleceğine yön veriyor.
Her ikisi de özerk bir yapıya sahip ve her ikisinin mali kaynağı da kamu tarafından karşılanıyor. Benzer statüye sahip olsalar da olaylara ve öğrencilere bakış açıları çok farklı.
Detaylara girmeden önce gelin bu iki kurumun aldığı son iki karara bir göz atalım:
Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK), Kovid-19 nedeniyle karantinada olduklarından final sınavına giremeyen üniversite öğrencilerine mazeret sınavı hakkı tanınması yönünde tavsiye kararı verdi.
ÖSYM ise dün sona eren üniversite başvurusu için işlemlerini yapan ama sınav harcını yatıramayan adaylara yönelik süregelen kararını devam ettirdi. 16-17 Mart’ta, “geç başvuru günü” kapsamında başvurular alınacak. Ancak geç başvuruda sınav ücretleri yüzde 50 zamlı olarak ödenecek. Aksi takdirde, adayların başvurusu tamamlanmamış olacağından, sisteme girilmiş olan başvuru bilgileri geçersiz sayılacak!
Sınav hakkı
KDK’nın kararına göre, Yalova Üniversitesi’nde öğrenim gören yaklaşık 20 öğrenci, Kovid-19 karantinasında oldukları için final sınavlarına giremedi.
Kendilerine daha önce mazeret sınavlarının yapılacağının söylendiğini ancak bunun gerçekleşmediğini belirten öğrenciler, mağduriyetlerinin giderilmesi için KDK’ya başvurdu.
Gerekli incelemeleri yapan KDK, başvurucu öğrencilere mazeret sınavı hakkı tanınması yönünde tavsiye kararı aldı.
KDK’nın kararında, üniversitenin söz konusu uygulamasının “devletin vatandaşın güvenini koruması gerektiği” prensibini zedelediği bildirildi. Kararda, kişinin kendi kusurundan kaynaklanmayan bir durumdan ve toplum sağlığının korunması için alınan idari tedbirlere riayet etmesinden dolayı mağdur edilmesinin hakkaniyete uygun olmadığı değerlendirmesinde bulunuldu.
Uygulamanın Kovid-19 belirtisi gösteren öğrencilerin sınav hakkından mahrum kalacağı düşüncesiyle test vermekten kaçınmalarına ve toplum sağlığının riske atılmasına sebebiyet vereceği vurgulanan kararda, final sınavına giremeyen öğrencilerin tek bir sınavla notlarının değerlendirilmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı ifade edildi.
Devlet adına koruyucu, kollayıcı, yüceltici bir karar alınmış. Adeta hukuk dersi verilmiş. Olması gereken ve özlediğimiz tablo da bu değil mi?
Para yoksa sınav da yok!
Peki ya ÖSYM’nin kararına ne demeli? Üniversite başvuruları dün sona erdi. YKS üç oturumda düzenlenecek, her oturum için 115 TL sınav ücreti ödenecek.
YKS’ye başvuran tüm adayların, ilk oturum olan Temel Yeterlilik Testi’ne (TYT) katılmaları zorunlu. Diğer oturumlar ise isteğe bağlı ama girmezseniz, tercih hakkınız çok sınırlı kalır.
Sınav harcını yatıramayan adaylara bazı belediyelerin destek olması takdire şayan!
Oysa aynı desteği, başta ÖSYM olmak üzere bu sınav sektöründen milyarlar kazanan diğer kurumların yapması ve öncü olması beklenirdi.
ÖSYM’nin maddi konulardaki bu tutkusunu anlamak mümkün değil. Keşke aynı duyarlılığını sınav içeriğini geliştirme, doğru yönlendirme ve barajların sıfırlanması konusunda da gösterseydi.
ÖSYM, başvuru ücreti konusunda sıkıntı yaşayan adaylara cezai müeyyide uygulayacağına keşke birazcık da olsa destek sağlayıcı ve yol gösterici olsaydı.
İşte o zaman ayakta alkışlanır ve son yıllarda yıpranan saygınlığına yeniden kavuşurdu. Bu o kadar zor olmamalı.
Ceza ile disipline etme anlayışı, hele ki öğrencileri, çok gerilerde kaldı. Günümüz öğrencisi farklı bir bakış açısı bekliyor.
Onlar korona, aileleri de ekonomik dalgalanmalar nedeniyle zor günler geçirdi. Kösteğe değil, desteğe ihtiyaçları var.
ÖSYM özerk bir kurum ama sonuçta devlete bağlı bir kurum. Devletin eğitime bakış açısı ise tüm öğrencilere ücretsiz kitap verecek kadar çok net!..
Özetin özeti: Gençlerimizi cezayla değil, sevgiyle kucaklayalım.