Günümüz dünyasında ülkelerin en büyük zenginliği eğitilmiş insan gücüdür. Özellikle de genç nüfusun eğitilmiş olması petrolden, doğal gazdan ve diğer yer altı madenlerinden çok daha değerlidir. Çünkü o zenginliğe katma değer katacak ve sürdürülebilir hale getirecek olan onlardır.
Amerika’yı Amerika yapan parası ya da ordusu değil, dünyanın en iyi üniversitelerine ve Ar-Ge merkezlerine sahip olmasıdır.
Kalkınmanın, refahın, demokrasinin, hakkın, hukukun, adaletin yolu da yine eğitimden geçiyor.
Bunu bilmeyenimiz, dile getirmeyenimiz yok gibi olsa da son seçimde bir kez daha gördük ki ne halk olarak ne de siyaseten önceliklerimiz arasına eğitimi almış değiliz. Hâlâ deli gibi sınavlara hazırlanıyoruz. Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini, ebeveynler anne baba olmanın keyfini yaşayamıyor. Bugün ve bir sonraki hafta milyonlarca öğrencimiz sınavlarda ter dökecek.
Peki ne kadarı bu zor süreçler bittiğinde mutlu sona ulaşabiliyor?
Az hem de çok azı!
İşsizlik sıralamasının ve mutsuzlar kervanın en tepesinde çoğunlukla üniversite mezunu diplomalı işsizler geliyor. Yani en büyük zenginimiz olması gereken diplomalı gençlerimizi, en büyük israf kaynağımız haline getirdik! Acı olan ise ülke olarak bunun farkında bile değiliz.
Yeni dönem, yeni bakış!
2023 Vizyonu yeniden revize edilir mi bilmiyoruz ama mevcut halinin çok gerisindeyiz.
Peki, sorun vizyonda mı? Kesinlikle hayır.
Doğru hedefler, samimi çabalar, ciddi bir kaynak aktarımı ve en önemlisi de eğitime karşı asla tükenmeyen ilgimiz, alakamız ve heyecanımız var.
Bunu en iyi şekilde değerlendirdiğimizde içinde bulunduğumuz yüzyılın “Türkiye Yüzyılı” olması işten bile değil.
İşte bu yüzden eğitime, bilime ve insan gücü planlamasına yeni bir bakış açısı getirmemiz gerekiyor.
Bakandan bakana değişen günlük bakış açıları yerine tıpkı ilk 100’ün ilk yıllarında olduğu gibi kalıcı ve bir o kadar da vizyoner politikalar belirlemek, ülkemizin geleceğine yapılmış en büyük yatırım olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan eğitimden ve bilimden beklentilerimizi her fırsatta dile getiriyor. Yeni hükümet programı çerçevesinde eminiz ki daha kapsamlı bir çerçevede bir kez daha kamuoyuyla paylaşacaktır.
İlgili kurumlar ve kişiler umarız bu kez verilen mesajı bu kez doğru algılar, en hızlı şekilde hayata geçirir ve kaybolan zamanı telafi ederler.
LGS günü!
İyi bir üniversite için iyi bir lise, iyi bir gelecek için de iyi bir üniversite olmazsa olmazların başında geliyor.
Görünen tablo ve yaratılan algı bu yönde.
Peki, gerçek hayatta da böyle mi?
Keşke gönül rahatlığıyla “evet” diyebilsek...
Geldiğimiz son nokta, yaratılan algının tam tersi yönünde. İşsizlik sıralamasının en tepesinde üniversite mezunları geliyor.
Onca mücadele, onca harcama, onca zaman ve onca fedakârlığa karşın elde edilen diplomalar maalesef bir “kâğıt parçası” olmanın ötesine geçemiyor.
Kırk yıldır ısrarla “Eğitim şart” diyen biri olarak bunları yazıyor olmak hiç kolay değil.
Her şeye rağmen hâlâ “Eğitim şart” demeye devam ediyoruz ama en büyük israfın eğitilmiş insan gücü olduğunu da asla aklımızdan çıkarmamalıyız.
Sınavlar için elimizden geleni yapalım ama sonuç ne olursa olsun, ne karalar bağlayın ne de çok yoruldum ama geleceği garanti altına aldım duygusuna kapılın.
Gireceğiniz bu sınavlar gibi daha pek çoğuna gireceksiniz ve hepsi de o an için hayatınızın en önemli sınavı olacak!
Aradan yıllar geçtikten sonra geçmişin bir muhasebesini yaptığınızda, o sınavların iddia edildiği gibi çok da öyle önemli olmadığını göreceksiniz.
Su bir şekilde akıp yolunu buluyor.
İddianızı ve özgüveninizi kaybetmeden, ilginiz, yeteneğiniz, hayalleriniz doğrultusunda kendinizi en iyi şekilde donatın gerisi kendiliğinden gelecektir.
Çevrenize dikkatle baktığınızda, bu yönde diplomalılardan çok daha fazla örnek görebileceksiniz.
Özetin özeti: Yeni bakanımız sınavlar, diploma enflasyonu ve eğitilmiş insan gücü israfını umarız fazlasıyla ciddiye alır. Almalı da...