Eğitim deyip geçmeyin. Öğrencisi, öğretmeni, velisi, idari personeli, hizmetlisi ve servis çalışanlarıyla birlikte en az 50 milyonluk kocaman bir aile!
Sektör mutsuzsa, ülke mutsuz demektir.
Korona önlemleri doğrultusunda, sesini gür çıkaranlar ya da farklı bağlantısı olan sektörler, eğitim sektöründen çok daha küçük olmalarına rağmen, her türlü koruyucu, kollayıcı önlemlerden yararlanıyorlar.
Peki ya eğitim sektörü?
İddia edildiği gibi “sahipsizler” demek belki çok abartılı olur ama “sahip çıkanları var” demek de yine aynı şekilde, çok su kaldırır. Anaokulundan üniversiteye, kurslardan etüt merkezlerine, devletten özele, ücretli, rehabilitasyon ve PICTES öğretmenlerinden özel öğretim kurumlarındaki tüm öğretmenlere, hizmet almadıkları halde yurt ve öğrenim ücreti istenen öğrenci ve velilerden atanamayan öğretmenlere, KPSS’nin adil uygulanmadığından kadro dağılımının adil yapılmadığına kadar yüzlerce şikâyet konusu söz konusu. Sınavların ertelenmesini, içeriklerini, uzaktan eğitimi ve eğitim adına yapılan birçok komikliği yeterince tartışıldığı ve sonuçsuz kaldığı için temcit pilavı gibi ısıtıp tekrar gündeme getirmek istemiyoruz.
Herkes ama herkes şunu çok iyi bilmeli ki eğitim sektörü çökerse, diğerlerine benzemez, derin yaralar açar ve tedavi çok zaman alır. Çünkü geçen zamanı geri getiremezsiniz!..
Teşvikler?
Kâğıt üzerinde, sektöre az da olsa teşvik söz konusu. Peki ama ne kadarı uygulanıyor? İşte sektörden gelenler:
“ - Mart 31’de ödenmesi gereken tüm sigorta ve vergileri zamanında ödemek zorunda bırakıldık.
- Ekonomi Bakanımızın açıkladığı KGF (Kredi Garanti Fonu kapsamında 10 milyona kadar krediye başvurma hakkımız var) ama bu kredilerinden yararlandırılmıyoruz!
- Öğretmen ve çalışanlarımızın mart hakedişlerini 3 Nisan’da ödedik ve herhangi bir devlet desteği alamadık. (14 Mart itibarıyla tüm eğitim kurumları, resmi genelgeyle kapatılmasına rağmen.)
- Nisan ayına ait kiralarımızın ödenmesi için mal sahipleri durmadan arıyor. Bizim önceliğimiz çalışanlarımız ve öğrencilerimiz ama mal sahiplerini daha ne kadar bekletebiliriz, gerçekten soru işareti.
- Şu ana kadar yapılan tek iyi şey, kredilerin ertelenmesine verilen olumlu cevap ama o da bedavaya yapılıyor sanılmasın. 3 ay erteleme için kredilerimiz tekrardan yapılandırıldı ve 3 ayın faizi üzerine eklendi.
- Kısacası, hiçbir teşvik veya yardımdan faydalandırılmıyoruz. Çalışanlarımızla bir başımıza kaldık. Henüz tek bir çalışanımızın dahi çıkışını vermedik ama bu halimizle ne kadar idare edeceğimizi bilmiyoruz.”
Okul öncesi?
Bu da okul öncesi eğitim kurumlarının yaşadıkları:
“Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Özel Okul Öncesi Eğitim Kurumları olarak (Anaokulu-kreş-gündüz bakım evi) 0-6 yaş grubu çocuklarımızın eğitim ve bakım hizmetlerini üstlenmiş bulunmaktayız.
Mahiyeti gereği yoğun emek gerektiren okul öncesi sektöründe çalışanlarımızın neredeyse tamamı kadın!
Her okulda 8-20 arasında istihdam sağlanmakta ve Türkiye genelinde 5 binden fazla okul öncesi kurum bulunuyor.
Bugüne kadar açıklanan destek paketlerinde bizlere fazla yer verilmemiştir.
Bizler küçük işletmeler olduğumuzdan, ücretlerimizi kolejler gibi yıllık peşin değil, taksitler halinde aylık alır ve tüm giderlerimizi bu aylık aidatlarla karşılarız.
Mevcut durumda kurumlarımız kapalı olduğundan, velilerimiz, hizmet alamadıkları için aylık ödemelerini yapmıyor.
Virüs salgınının ne zaman biteceği, okullarımızın hangi tarihte açılacağı belli değil ama aylık giderlerimiz devam ediyor.
Personelimizin maaş ve sigorta ödemeleri, binalarımızın kira, stopaj gideri, yüzde 8 KDV, muhtasar, gelir vergisi ve diğer vergiler nedeniyle büyük tedirginlik içindeyiz ve her ay bu giderlerden sorumluyuz.
Bunlardan bazıları bir süreliğine ertelenmiş ama hiçbirinden vazgeçilmedi.
Bu günleri atlatabilsek dahi, aylarca birikmiş borç yükü altında ayakta kalmamız ve on binlerce personeli istihdam etmemiz mümkün değil.
Bu olağanüstü şartlarda; Devletimizin desteği olmazsa, dayanamayacağız, aşikârdır! “
Özetin özeti: Eğitimi ciddiye almayanlar bilsinler ki eğitim her şeydir.