Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yaşam hakkından sonra en temel haklardan biri de eğitimdir!

İnsan yaşamında eğer o yoksa gerisi teferruattır.

Dünyanın neresine giderseniz gidin 8, 10, 12 yıllık zorunlu temel eğitim bu yüzdendir.

Peki ama nasıl bir eğitim?

Bizdeki gibi sınav odaklı bir eğitim mi yoksa insan ve yaşam odaklı bir eğitim mi?

Ha, bir de ideolojik odaklı bir eğitim var ki onun da sonunun olmadığı, dünya genelinde de bin defa kanıtlandı.

İnsana, doğaya, geleceğe saygı duyuyor ve yaşam kalitesine önem veriyorsak, eğitim sistemimizi bunun üzerine inşa etmemiz gerekiyor. Yoksa bugünleri de arar noktasına gelebiliriz!..

Haberin Devamı

Utanç Günü!

Dün, Dünya Çevre Günü’ydü. Gün boyu boyumuzdan büyük laflar edildi.

Peki, gezegenimize yani dünyaya karşı sorumluluklarımızın ne kadarını yerine getirdik, getiriyoruz, getireceğiz?

Örneğin doğayı ne kadar koruyabildik?

Ekolojik sistem gözümüzün önünde adeta yok olup giderken biz ne yapıyoruz? Çevre koruma, doğaya saygı, eğitim sistemimizin neresinde?..

Çevre Günü nedeniyle, son birkaç gündür, dünyanın dört bir yanından acı feryatlar yükseliyor!

Doğanın nasıl katledildiği haykırılıyor. Ama onların bu gür sesi, dünyaya şekil verenlerin doğayı nasıl koruduklarına yönelik sözde demeçleri arasında kaybolup gidiyor.

En acısı ise eğitim kurumlarının bu konuya seyirci kalmaları.

Eğitim bir yaşam sanatıdır ve öncelikli amaçlarından biri de doğaya, çevreye, başkalarına zarar vermeden yaşam kalitesini yükseltmektir.

Bilim insanlarına göre dünyamız, her 3 saniyede bir, bir futbol sahası büyüklüğü kadar ormanlık alanını kaybediyor. Denizlerimiz, akarsularımız kirleniyor, tarım alanları yağmalanıyor, canlı türleri hızla azalıyor, küresel ısınma alarm veriyor, kentler giderek daha da betonlaşıyor.

Kısacası Ay’da, Mars’ta olmayan ekosistemimiz yarın yok olduğunda, insanoğlu olarak kendimizle gurur mu duyacağız yoksa utanç bataklığında günah çıkarmaya mı çalışacağız?..

Birleşmiş Milletler 10 Yıllık Ekosistem Restorasyonu Programı’nın hayata geçirileceğini açıkladı.

Peki, bundan kaçımızın haberi var?

Marmara Denizi’nin hali ortadayken, Karadeniz tehlike altındayken bu konuda kim, ne yapıyor?

Haberin Devamı

Özellikle de üniversitelerimiz ve TÜBİTAK benzeri araştırma kurumlarımız bu vahim gidişatın neresinde?

Ekoloji SOS veriyor

5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Türkiye’de korunan alanların artırılması çağrısı yaptı ve bir de rapor yayımladı.

Avrupa genelinde korunan alanların ülke yüzölçümüne oranının yüzde 25’in üzerinde olduğu belirtilen raporda, ülkemizde resmi açıklamalara göre karasal korunan alanlarımız yüzde 11, denizel korunan alanlarımız yüzde 4 civarında olduğu hatırlatılarak, Türkiye için korunan alanların, yeni uluslararası hedefler doğrultusunda 2030’a kadar en az yüzde 30’a ulaşması gerektiğine vurgu yapıldı.

WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem, “Kaybettiklerimizle birlikte insanlığın geleceği de risk altında. İnsanlık olarak doğaya yaklaşımımızı değiştirir ve gerekli adımları atarsak hâlâ şansımız var. Ancak kaybedecek zamanımız yok, çünkü kritik bir eşikteyiz. Önümüzdeki on yılda göstereceğimiz performans, yüzyılları şekillendirecek. Korumazsak kaybederiz” açıklamasında bulundu.

Haberin Devamı

Peki, bu konuda ne yapıyoruz? Başkaları bir yana biz ne yaptık? Okullarımızda bu yönde neler öğretiyoruz?

Çevreyi koruma ve doğaya saygı konusunda, çocuklarımıza hangi davranışları, alışkanlıkları, hangi değerleri kazandırdık?

Bu konuda eğer ille de bir hesaplaşma gerekiyorsa işe önce kendimizle başlayalım, çuvaldızın en büyüğünü kendimize batıralım, dünü dünde bırakıp geleceğe odaklanalım.

Bizden sonraki nesillere bırakacağımız dünyanın, bizden öncekilerin bize bıraktığı dünyadan daha iyi olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilir miyiz?..

Günde 500 test çözen çocuklarımıza çevre duyarlılığı konusunda evde ya da okulda ne öğrettik?

Bilgilerini pekiştirmek için bakalım bugün yapılacak olan LGS’de ve sonraki sınavlarda kaç soruya yer verilecek?

En temel hak olan yaşam hakkımız, ekolojik sistemle birlikte yok olup giderken daha ne kadar seyirci kalacağız?..

Özetin özeti: Doğaya saygısızlık, kendimize saygısızlıktır!..