Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sadece sağlıkta değil hemen her alanda teşhiste bir sorun varsa, doğru tedavi yöntemlerini bulup, geliştirmek ve soruna çare üretmek mümkün değil...

Aynı durum eğitim için de söz konusu.

Sorunları ya halı altına süpürüyoruz ya da olup bitenlere şaşı bakıyoruz. Bu da çözüm arayışlarını sekteye uğratıyor.

Sağlığa, eğitime, bilime, yargıya siyaseten bakamazsınız.

Koronayla mücadele konusunda iktidarın ya da muhalefetin farklı görüşü olamaz. Yine aynı şekilde hukukun ya da pedagojik anlamda çocuk yetiştirmenin dünya görüşüne göre farkındalık taşıması düşünülemez. Akıl ve bilim ne diyorsa odur.

Haberin Devamı

Atatürk’ün bu yöndeki sözü, tam da bunu anlatmaktadır:

“Söylediklerim bilim ile çelişiyorsa, beni değil, bilimi esas alın!..”

Görünen o ki eğitimde yeni arayışlar söz konusu. İnce ayarlar yapılacak. Bu ayarın nerede başlayıp, nerede biteceğini bilmiyoruz ama referansı mutlaka ve mutlaka akıl ve bilim olmalı, Anayasal çerçevede de milli ve manevi değerlerle desteklenmelidir...

Sınav bataklığı!

Yeni eğitim modelinin odak noktası sınavlar değil, yetkinlik ve üretim olmalıdır.

Sınav odaklı eğitim sisteminin getirdiği fenalaştığı ortada:

Yaşanamayan çocukluk ve gençlik yılları.

Hiçbir işe yaramayan diplomalar.

Yüz binlerce kontenjan açığı.

Kalifiye işsizlik.

Değerler erozyonu

Kaynak israfı

Ve daha neler neler...

Keşke kafamızı sınav bataklığından biraz olsun çıkartabilsek de, yaşadıklarımızdan ders alıp, geleceği ona göre inşa edebilsek.

Bu o kadar zor mu?

Kesinlikle hayır.

Yeter ki isteyelim, yeter ki böylesi önemli konuları, günlük siyasetin malzemesi haline getirmeyelim. Umudumuzu asla yitirmeyelim...

Eğitim = Umut?

Umut deyip geçmeyin. Hayaliniz hele bir de gelecek için umudunuz yoksa tükenmişlik sendromu yaşarsınız.

Peki eğitim sistemimiz ve özellikle de sınavlar, umudumuzu tazeliyor mu yoksa her geçen gün biraz daha köreltiyor mu?

Umut, insanlar için can simididir.

Ne zaman dara düşülse, hayata bağlayan o olur.

Bu yüzden umut kazanının altını sürekli beslememiz gerekir ki, ateşi hiç sönmesin!..

Rahmetli Demirel’e, “Uzunca yıllar siyasette ayakta kalmanın sırrı nedir?” diye sormuştum, “Umut” dedi ve ekledi:

Haberin Devamı

“Umut veremez hale geldiğinde bitersin!”

Cevabı çok netti, ötesi, berisi yok diyerek konuşmaya devam etti:

“Umut, ekmek, su, hava kadar elzemdir. İnsanları umutsuz bırakmayacaksın...”

Yarım asırdan fazla siyasette kalıp, 7 kere gidip, 8 defa gelmek kolay değil, umudu sürekli diri tutup, birazını da yerine getirirsen, gerisi kolay ama bunu ne siyaset anlayabildi ne de bizler!..

Umut vermek, dışarıdan bakıldığında, çok kolay gibi gözükse de dünyanın en zor işlerinden biri.

Eğer birikiminiz, donanımınız, vizyonunuz yoksa yetkiniz ve gücünüz ne denli yüksek olursa olsun, bırakın hayata geçirmeyi hayal dahi kurdurtamazsınız...

Eğitim sistemimiz keşke umutları yeşertmeye yönelik olsa. Çıtayı sürekli yükseltse ve tıkandıkları noktada öğrencilere yeni umut kapıları açsa.

İşte o zaman gençlerimiz geleceğe bugünkünden çok daha umut bakar, aileler de bugünkünden çok daha mutlu olurdu...

Eğitimin, asli görevlerinden birisi de geleceğe umutla bakmamızı sağlamak olmalıdır.

Haberin Devamı

20. Milli Eğitim Şurası’nda umarız bu konu da ele alınır!

Özetin özeti: Eğitimi ne olur antik milli bir mesele olarak görelim. Adı üstünde Milli Eğitim!..