Sınavlarda sosyal mesafe kuralı muhtemelen korunur. Çünkü öyle ya da böyle 20 milyon öğrenciye hizmet veren bir altyapı söz konusu. Bu yüzden, iyi bir planlama yapılırsa, 1.8 milyonluk LGS ve 2.5 milyonluk YKS’de ciddi bir sorun yaşanmaz!..
Asıl önemli olan, okullar açıldığında ne olacak?
Batılı ülkeler tam gün eğitimden ikili ve kademeli eğitime geçerek bu sorunu çözmeye çalışıyor.
İkili eğitim, onları bilmeyiz ama bizim derdimize çare olmaz, çünkü özellikle büyük şehirlerde okullarımızın çoğunda zaten ikili eğitim yapılıyor. Üçlü eğitime geçmek ise imkânsız değilse de, onun adı eğitim olmaz!..
Sınıf mevcutlarını azaltmak da mümkün değil. Her seyrekleştirme, yeni derslik anlamına gelir ki şu ana kadar bu yönde atılmış bir adım yok gibi!
Kademeli eğitim yani bir gün okul, bir gün boş gün uygulaması kulağa hoş gelse de uygulamada ciddi sıkıntılar yaşanır.
Ders ve teneffüs sayısının ve süresinin azaltılması da yine aynı şekilde sancılı bir durum yaşatır.
Böyle bir uygulama hem öğretmenleri hem de öğrencileri rahatsız eder.
Hangi dersler kalacak, hangileri gidecek?
Hangi dersler yüz yüze yapılacak, hangileri uzaktan eğitimle gerçekleşecek?..
Neresinden bakarsanız bakın, düşünülen sistemlerin hepsinin artıları kadar eksileri de var.
Tamam, zor bir dönemden geçiyoruz ama ikinci bir öğretim yılını daha kaybetmeyi göze almamalıyız!..
Yeni okullar neden şart?
Korona öncesinde de derslik ihtiyacımız bir hayli fazlaydı, şimdi çok daha fazla.
2020 için güya tüm ülkede tam gün eğitim sözü verilmişti ama yanından bile geçemedik!
Korona süreci yaşanmasaydı bile on binlerce yeni dersliğe ihtiyacımız vardı. Okul ve derslik yapımında geç kaldık. Şu aşamadan sonra hızlı kararlar alınsa bile yeni öğretim yılına yetişmez!..
Bu konuda devleti zora sokan asıl sorun, nüfus hareketliliği!
A kentindeki nüfus yoğunluğuna göre okul yapıyorsunuz, birkaç yıl sonra bir bakıyorsunuz oradaki nüfus azalmış, bir başka kentteki nüfus artışı iki katına çıkmış!
Nüfus hareketliliği, politik yatırımlar ve imam hatip liselerinde ihtiyacın çok üzerinde okul yapılması nedeniyle, bir yerde yığılma varken, bir başka yerde boş sınıflar öğrenci bekliyor...
En iyi okul en yakın okul deyip, çocuklarımızı en yakındaki okullara yönlendirmeye çalışırken, “Şu an için burada yer yok, gel seni başka bir mahalleye ya da ilçeye gönderelim” demek ne kadar doğru?
Yeni okullar, yeni derslikler yapmak zorundayız. Ama bu kez daha planlı, programlı olmalı ve kaynak israfına gidilmemeli...
Şeffaflık şart!
MEB, YÖK ve ÖSYM pandemi sürecinde iyi bir performans sergiledi demek abartılı olur.
Sağlık Bakanlığı ile kıyaslandığında sınıfta kalırlar.
Bu noktada eğitimciler de, eğer doğru bir yönlendirme yapılsaydı, eminiz ki sağlıkçılardan geride kalmazlardı. Onların fedakârlıklarını da okullar açıldığında fazlasıyla göreceğiz.
Uzaktan eğitim her ne kadar kendi içinde büyük bir yol kat ettiyse de örgün eğitimin yerini tutması mümkün değil.
MEB, YÖK ve ÖSYM, bugüne kadar yapamadıklarını en azından bundan sonra gerçekleştirerek bozulan imajlarını çok daha iyi noktalara getirebilirler.
Yapılması gerekenlerin en başında ise şeffaflık, samimiyet ve gece gündüz demeden çalışmak geliyor.
Özetin özeti: Sınavlar ve telafi eğitimi yeni öğretim yılı için pek çok açıdan kritik bir sınav olacak!..