Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mesleklere itibar kazandıran, biraz da onlara yönelik pozitif bakış açısıdır.

Bazı mesleklere karşı öylesine önyargılıyız ki seçilmeme nedenlerinin en başında bu şaşı bakış açısı geliyor.

Geçenlerde çobanlığa yönelik bu tanımı görünce, işte bu dedim.

Hayvan sevk ve idare uzmanı!

Gerçekten de yaptıkları iş bu. İşleri zor hem de çok zor.

Yüzlerce küçük ya da büyükbaş hayvan, bir Kangal, bir de kendileri.

Sabahtan akşama kadar onları sevk ve idare etmek hiç kolay değil.

Beslenmeleri, doğum öncesi ve doğum sonrası bakımları, sağımları ve en önemlisi de sağlık bakımları ciddi bir donanım ve disiplin gerektiriyor.

Haberin Devamı

Ve böylesi önemli bir iş yapanı zerre kadar ciddiye almıyor, gerekli maaşı vermiyor, bu konuda mesleki bir donanım kazandırmıyoruz.

Ülkemizde hayvancılığın gerilemesinin onlarca nedeni var ve en önemlilerinden biri de donanımlı, işini seven ve hak ettiğini fazlasıyla alan hayvan sevk ve idare uzmanları yetiştirmememizdir!..

Yardımcı hizmetler ve ara insan gücü olarak isimlendirdiğimiz teknisyen ve teknikerler de yine aynı şekilde, çok önemli bir boşluğu doldurmalarına rağmen maalesef hak ettikleri desteği görmüyorlar.

Oysa onlar da yaşam zincirinin en önemli halkaları. Onlar ne kadar iyi olursa, hizmet ve yaşam kalitesi o denli yüksek olur. Bu yüzden, bu tür meslekler kırgınlar, küskünler ya da eğitimi yarıda kalanlara değil, o işleri keyifle en iyi şekilde yapanlara teslim edilmelidir.

Hakkıyla yapılan her meslek önemlidir, onurludur.

Evet, bazı meslekler zaman zaman çok daha önemli olabilir ama bu diğer meslekleri daha önemsiz hale getirmez.

O çok önemli meslekleri icra edenlere yılda belki birkaç kez işiniz düşüyor ya da hiç düşmüyordur ama o ciddiye almadığımız meslekle uğraşanlarla hemen her gün yüz yüzeyiz.

Onlar mutluysa, bu mutlulukları yaptıkları işe de yansıyor ve hizmeti alanı da mutlu ediyor. Tam tersi durumda ise mutsuzluk diz boyu oluyor.

Köy ve köylülük

Atatürk, “Köylü milletin efendisidir” dedi.

Çünkü onlar üretendi. Çünkü onlar doyurandı. Çünkü onlar gözünü kırpmadan vatanı uğruna cepheye koşandı.

Haberin Devamı

Ondan sonra, köyler de köylülük de itibar erozyonuna uğradı. Köyler boşaldı, üretim azaldı, tarım ve hayvancılık ölme noktasına geldi.

Daha da vahimi, isimlerini bile değiştirip, bunlarca yıllık köylere mahalle demeye başladık.

Cumhuriyet’in en zor yıllarında ülkenin en ücra köylerine varıncaya kadar okullar açtık, sonra bir gecede kapattık.

2.yüzyılda, tıpkı Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi köyleri ve köylülerimizi yeniden onore etmeliyiz. Köylerde yaşamı yeniden canlandırıp, üretimi şaha kaldırmalıyız.

Köylü milletin efendisiyken, kendi kendine yeten ender ülkelerden biriydik, şehirli olduk, ete, süte, yumurtaya bile hasret kaldık.

Akıllı köyler, akıllı tarım, kalifiye çiftçilerle yeni bir hamle yapmalıyız ki olası kıtlık riski korkulu rüyamız haline gelmesin.

Kentlerdeki düşük gelirli ailelerin en büyük sponsoru, köylerdeki yakınlarıydı. Oradan gelen erzak bir şekilde tencerelerinin kaynamasına olanak sağlardı. Şimdi o da kesildi. Sosyal dengeler altüst oldu.

Haberin Devamı

Ecevit’in Köykent projesi vardı. Güzel örnekleri de oldu ama devamı gelmedi. Siyaset keşke sürdürülebilir benzer projeler üretmeye devam etse.

Hazır ufukta seçim varken, böylesi projelerin tam zamanı.

Özetin özeti: Öylesi köyler yaratmalıyız ki orada yaşamak bir ayrıcalık ve özlem haline gelmeli. Bu o kadar zor mu?..