Normal dönemlerde çok hatalar yapsak da kriz dönemlerinde, kenetlenmeyi ve topyekûn mücadeleyi çok iyi başarıyoruz.
Cumhuriyet tarihi boyunca, koronavirüse gelinceye kadar ne sorunlarla karşılaştık hem de en katmerlileriyle hem de ta ilk günden itibaren.
Koronavirüs ve diğer gribal vakalar, sürekli evrim geçirerek, her türlü ilaca karşı bağışıklık kazandıysa, biz de her türlü sorunla mücadele konusunda inanılmaz oranda bağışıklığa sahibiz.
Şunun şurasında, birkaç ay daha sabretmemiz gerekiyormuş, sabrederiz...
Davetsiz misafirimiz, erken gelen baharla birlikte, eminim ki geldiği gibi sessizce gidecektir. Tersini düşünmemiz ve korkmamız için hiçbir neden yok. Üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirelim yeter...
Bu arada, diğer gribal vakaların da en az koronavirüs kadar etkili olduğunu sakın unutmayın. Vücudun direncini düşürecek her türlü maceralardan uzak durun.
Nezle, grip, soğuk algınlığı teşhisiyle tedaviye başladıysanız, sakın tedaviyi yarıda kesmeyin, niye bu kadar uzadı diye panik yapmayın.
Yeni nesil gribal vakalar ortalama üç ay sürüyormuş. Evet, bezdirici bir dönem ama doktorların dediğini harfiyen yerine getirmekten başka çare de yok.
Hani bizde bir söz var: ”Gribal hastalıklar, ilaç alırsan 7 günde, almazsan bir haftada iyi olur.”
Eskiden öyleymiş. Virüsler, bu kadar palazlanmadığı için anneannemizin ilaçlarıyla, bu süreci, fazla hırpalanmadan atlatmamız mümkün oluyordu. Şu anda adeta bize meydan okuyorlar ve hastalık süresini uzattıkça uzatıyorlar.
Bu süreci en az hasarla atmak için ilaçlar ve doğru tedavi kadar önemli bir başka etken, vücut direncinin olabildiğince yüksek tutulması.
Bu yüzden, başta rejimler, ağır sporlar, yorucu seyahatler, yoğun çalışma temposu gibi vücut direncini azaltacak ne varsa, birkaç ay sonrasına öteleyin. Hasta olmanız önemli değil, olursanız, hazırlıksız yakalanma-malısınız...
Tecrübe konuşuyor
Nasreddin Hoca, ağaçtan düştüğünde, “Hemen bana ağaçtan düşen birini bulun, beni en iyi o anlar” diye arayışa başlar.
Benimkisi de öyle, bugüne kadar hiç alışık olmadığım bir gribal vaka yaşıyorum ve beklemekten, vücut direncini yüksek tutmaktan başka, ne yapsam nafile.
Nasıl olsa geçer diye, seyahatlere gittim, kendimi tepe tepe kullandım, hastalık uzadıkça, sabırlı ol diyenlere değil de “Bir de bunu dene, üç gün içerisinde kesinlikle iyi olursun” diyen doktorlara inandım.
Üç haftanın sonunda, öylesine bir disipline oldum ki göğüs hastalıkları uzmanı ne diyorsa onu yapıyorum.
Her tecrübe bir kazıktır derler. Çok çarpıcı hayat dersleri alarak yola devam ediyorum.
Size önerim, en ufak bir soğuk algınlığını, nezleyi ve gribal vakayı hiç hafife almayın ve en son uygulayacağınız tedbirleri hastalığınızın en başında uygulayın.
Sokrat’ın dediği gibi, bildiğimiz bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimizdir.
Son kırk yılda, son 40 bin yıldan çok daha fazla gelişme gösteren bilim ve teknolojinin ne olduğu belirsiz bir koronavirüs karşısında yaşadığı acizliğin nedeni budur.
Benim bu süreçte çıkarttığım ders, doğal felaketlerin ve gribal vakaların asla hafife alınmaması!
En azından bir süre onlarla yaşamayı öğrenmek gerek...
Özetin özeti: Başkalarını bırakın da peki siz bu konuda üzerinize düşenlerin ne kadarını yerine getiriyorsunuz?..