Önümüzdeki öğretim yılında üniversitelere kaç öğrenci alınacağı belirlendi. Yeni kontenjanlar, muhtemelen bugün Diyarbakır'da toplanacak Üniversitelerarası Kurul'da da gündeme gelecek. YÖK Başkanı Gürüz tarafından rektörlere bilgi verilecek.
YÖK'ün nihayet aklı başına geldi ki, diplomalı işsiz yaratmaktan öte fazla bir işlevi kalmayan fakültelerin kontenjanlarını azaltma kararı aldı. Bu öğretim kurumlarının başında 30 binden fazla mezunu işsiz kalan ziraat fakülteleri geliyor. Yine aynı şekilde ihtiyacın çok üzerinde öğrenci alan ilahiyat fakültelerinde de kontenjan azaltımına gidildi. Bu arada iki yıllık ilahiyat meslek yüksekokulları ile ikinci öğretimleri de kaldırıldı. Eğitim fakültelerinde de yığılma olan alanlarda kontenjanlar yarı yarıya düşürülürken, sınıf öğretmeni yetiştiren bölümlere ağırlık verildi.
Bu arada yüksek lisans ve doktora eğitimi için seçilen 8 büyük üniversitenin kontenjanlarında da çok büyük düzeylerde olmasa da azaltma yoluna gidildi...
Üniversite harçlarına yapılacak zammın bugün yarın açıklanması bekleniyor. Zam oranının enflasyon oranında olacağı ve arzulayan her öğrenciye, devlet tarafından burs
Türkiye kritik bir dönemden geçiyor. Seçimler olacak tüm sıkıntılar bitecek derken, yeni sıkıntılarla yüz yüze geldik. Temcit pilavı gibi Türkiye'nin değişmez baş sorunu türban bir kez daha ısıtılıp önümüze konuldu. Hem de tekmili birden.
Yıllardır gençler neden Meclis'e girmiyor diye yakınıp duruyorduk. Nihayet biri girdi. Hem de bir girdi pir girdi. Adı da Merve Kavakçı. Sanki Türkiye'de gençlerin başka hiçbir sorunu yokmuş gibi türbanıyla ortalığı kastı, kavurdu...
Üniversite öğrencileri yıllardır türbandan çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi. Bütün sorunları türban yüzünden gözardı edildi. Onların çektikleri yetmiyormuş gibi şimdi de üniversite adaylarının çilesi başladı. Aileleriyle birlikte 6 milyon kişiye cehennem azabı çektiren ÖSS sorularının çalınma rezaleti yine türban yüzünden unutuldu gitti.
Tepkisiz Türkiye artık tepkisini koymaya başladı. ÖSS sorularının çalınmasından sonra her gün yüzlerce telefon ve faks geliyor. Anneler, babalar, öğrenciler, öğretmenler hemen herkes bir an önce soru hırsızlarının yakalanmasını istiyor. Arkalarında kimler varsa ortaya çıkarılmasını istiyor. Başbakan, İçişleri ve Milli Eğitim
Yıllardan beri olduğu gibi Türkiye yine türbana kilitlendi. Kısır türban çekişmeleri yüzünden yıllardır üniversite sorunları gözardı edildi. O yetmiyormuş gibi şimdi de 1.5 milyon gencin kaderini belirleyen ÖSS rezaleti yine türban yüzünden unutuldu gitti.
Fazilet Partisi, türban istismarcılığı ve takiyeci tutumu yüzünden seçimlerde tepetakla oldu. Ama vatandaşın verdiği mesajı anlamamış olacaklar ki, yarattıkları suni türban gerginliğini tırmandırmaya çalışıyorlar. Bu arada milyonlarca öğrencinin, velinin, öğretmenin hayatı kararmış umurlarında değil.
Mervenin türbanıyla olduğu kadar, Ahmet'in, Mehmet'in, Ayşe'nin, Çiğdem'in geleceğiyle de ilgilenseler, biraz olsun samimi olduklarına inanacağız. Tıpkı türban bayraktarlığı yapan yazarlar gibi. Ama neredeeee.
Milyonlarca evde, binlerce okulda şu anda konuşulan tek konu çalınan, ertelenen sınavlar ve onların getirdiği gerginlik. Ama ülkeyi yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların gündeminde böyle bir madde yok.
ANAP, DYP ve MHP'nin türban konusundaki tavrını TBMM'de gördük. Nasıl ki Merven'in devlete ve ulusal değerlere çirkin saldırısına seyirci kaldılarsa, şimdi de
Türkiye ve dünyada sürdürdüğümüz eğitim turu devam ediyor. Bu çerçevede dün Adana'daydım. Önce Çukurova Üniversitesi, ardından da Anafartalar Lisesi'nde öğrencilerle eğitim, gelecek ve yeni sınav sistemi konularında sohbet ettik.
26. yılını kutlayan Çukurova Üniversitesi'ne daha önce üç kez gelmiş ama alıcı gözle gezmemiştim. Dün bu olanağı yakaladım. Seyhan Barajı Gölü çevresinde mükemmel bir kampusa sahip. Boğaziçi, ODTÜ hariç diğer tüm kampuslardan çok daha güzel ve çok daha donanık diyebilirim. Hele kütüphanesi dünya standardında. Derslikleri, laboratuvarları, spor tesisleri, mediko sosyal birimleri, yurtları ve öğrenci kulüpleriyle de yine pek çok üniversiteyle kıyaslanmayacak mükemmellikte. Ama nedense bugüne kadar ismini yeterince duyuramadı. Kendilerini, öğrencisi, öğretim üyesi ve yöneticileriyle daha iyisini yaratmak için çalışmaya vermişler. Bu yüzden tanıtımı unutmuşlar. Eminim İstanbul'daki öğrencilerin çoğu daha önce bu kampusu görseydi tercihlerini değiştirirdi. Elbette sadece üniversitenin değil kentin de farklı özellikleri olması gerekir. İstanbul güzel ama, öğrenci bu güzelliklerden ne kadar yararlanabiliyor. Bu çerçeveden bakıldığında
ÖSYM iptal edilen sınava gün bulmakta güçlük çekiyor. Önümüzdeki hafta sonları öylesine başka sınavlarla dolu ki, ÖSS'ye yer bulmak pek kolay olmuyor. ÖSYM Başkanı Fethi Toker ve YÖK Başkanı Gürüz, sınavın mümkün olduğunca erken yapılması için ellerinden geleni yaptıklarını ve sınav tarihinin bugün açıklanacağını söylediler.Hafta sonları açıköğretim, fen liseleri, parasız yatılı ve kolejler sınavı nedeniyle dolu olduğu için yeni ÖSS, ya mayıs sonunda ya da haziran sonunda gerçekleşecek. Eğer pazar değil de cumartesi'ye kaydırılırsa haziran ortasında da yapılması mümkün olabilecek...Bu arada çalınma olayıyla ilgili soruşturma sürüyor. Ankara'dan gelen ÖSYM koruma kuryelerinin de bulunduğu İlahiyat Fakültesi'ndeki ana dağıtım merkezinde böylesine bir çalınma olayının gerçekleşmesi, pek çok kuşkuyu da beraberinde getiriyor. Olayın takibi şu ana kadar sadece polise bırakılmış durumda, oysa YÖK ve ÖSYM'nin kendi denetim elamanlarını, şimdiye kadar çoktan İstanbul'a göndermeleri gerekirdi. Olayın arkasında çok önemli bağlantıların çıkması bekleniyor!!!Çalınma rezaletine öğrenci ve veliler açısından bakıldığında ise tam bir şaşkınlık
1.5 milyon aday, milyonlarca anne - baba ve yüz binlerce öğretmenle birlikte bugün ÖSS heyacanı yaşayacaktı. Öğrenciler yıllardır bu sınava hazırlanıyordu. Ebeveynler, arkadaşlar, sevgililer, öğretmenler hep bu sınava kilitlenmişti. Heyecan dorukta, tüm dikkatler bu noktadaydı.
Yüz binlerce öğrenci bulunduğu ilden sınav merkezlerine akın etmiş, yüz binlerce salonda, yüzbinlerce öğretmen bu sınavın güvenirliği için görevlendirilmişti. Ayrıca on binlerce polis de sınavın güvenirliği için alarma geçirilmişti. Belediyeler ücretsiz seferler başlatmış, oteller, lokantalar adaylara indirimli tarifeler ilan etmişti.
Özetin özeti: Türkiye sınava hazırdı. Ama ah şu sorular çalınmasaydı. Bu işi yapan kimse sadece sınavı iptal ettirmekle kalmadı, Türkiye'yi de ayağa kaldırdı. Apo'nun yakalanması kadar olmasa da, son yılların en büyük şokunu yarattı. Kendisini böylesine bir şerefsizliği gerçekleştirdiği için esefle kınıyoruz.
Kimse bu şerefsiz ya da şerefsizler, sadece yüz binlerce öğrencinin moralini bozmakla kalmadı, 50 trilyon liralık sınav harcamalarının da boşa gitmesine neden oldu. Bu yüzden en kısa zamanda yakalanmalı ve en şiddetli
İsrail'de de bizim gibi seçim heyecanı yaşanıyor. Onlarda da merkez partiler erimiş aşırı dinci ve milliyetçi partiler güçlenmiş. Bu durumdan bir hayli rahatsız gözüküyorlar. 17 mayıstaki seçimin bu tabloyu değiştirmesini bekliyorlar.
"Siyah takkeli, siyah cübbeli aşırı dinciler, bizim için Araplardan daha tehlikeli" diyorlar. Taksicisinden profesörüne kadar artık gerilimden bıkmışlar.
Peki aşırı uçları besleyen ne? diye sorduğumuzda aldığımız cevap Türkiye'dekinin aynı oluyor.
Merkez partilerin tavizleri, beceriksizlikleri ve fakir fukaranın çareyi din ve aşırı milliyetçi akımlarda araması...
"Bu sorunu demokrasi içinde çözeceğiz" diyorlar. Ama henüz çaresini bulmuş değiller. Bu açıdan 17 mayıs seçimlerine çok önem veriyorlar...
İsrail'in nüfusu yaklaşık 6 milyon. 7 üniversitesi bir de enstitüsü var. Yükseköğrenimdeki 190 bin öğrencinin 30 bini Açık Üniversitede okuyor. Bunlardan 6 bine yakını yabancı dil bölümlerinde. Bu konuda Türkiye'de önemli adımlar atılabilir. Açıköğretim sayesinde beş yılda bugüne kadarkinden çok daha fazlasına İngilizce öğretilebilir.
Tel Aviv
Bizdeki açıköğretimin benzeri dünyada 30'u aşkın ülkede yapılıyor. Bu konuda en iyiler İsrail, İngiltere ve Avustralya...
Türkiye'de olduğu gibi gençlere değil, daha çok yetişkinlere yönelik olan açık üniversitelerin amacı öğrenim çağındayken çalışmak zorunda kalanlara ve ileri yaşlarda kendini yenilemek isteyenlere öğretim olanağı sunmak.
İsrail'deki açık üniversiteyi gezip dinledikçe, pek çok konuda olduğu gibi bu sistemi de kendi kafamıza göre dejenere ettiğimiz ortaya çıkıyor. Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç ve Açıköğretim Fakültesi yöneticileriyle yaptığımız İsrail seyahati bu açıdan çok önemli.
İşte bazı karşılaştırmalar:
* Onlarda 40 yıldır yapılıyor. Bizde 23 yıldır. Öğrenci sayısı bizde 600 bin onlarda 30 bin.