Beynimizle ilgili olarak meğerse ne kadar çok bilmediğimiz ayrıntı varmış! Genç Bakış’ta önceki gece bu konuyu ele aldık ve içine girdikçe daha da ilginç hale geldi. İşte Nörolog Doç. Dr. Sultan Tarlacı’nın konuk olduğu programdan önemli satır başları...
Beynin kapasitesi
- Herkes içinde bulunduğu şart altında, beyninin kapasitesinin tamamını kullanabilir. Beynin ölçülebilen kapasitesi yok. Çünkü analog çalışıyor. Tahmini olarak yaklaşık 2.5 milyon gigabayt. 300 yıl HD film kaydedebilir.
- Atların, fillerin, balinaların beyni zamanla gelişmiş ama insan beyninde beklenmedik bir sıçrama olmuş. Son 100 bin yılda hatta 20 bin yılda, bilemediğimiz şekilde, evreni sorgulama, dilsel yetenek, 10 bin yılda toplumsal yaşam, 5-6 bin yılda da kültür ve dil, olması gerekenin üstünde bir bilinçlilik hali kazandı.
- Beyin kendini yeniler, 70 yaşında bile yeniler.
Beslenmeyle ilişkisi
- Beslenme beynin gelişiminde çok önemli. Anne karnındayken sağlıklı beslenme ve özellikle 3 yaşına kadar anne sütü hep önerilir. Beynin gelişmesi için kesinlikle alınması gereken Omega 3, anne sütünde fazlaca bulunur.
Akıl ve bilim toplumu olmaktan hızla uzaklaşıyor muyuz? Ya da tam tersi bir algı mı oluşturuluyor?
Söylenenlerle yapılanlar bazen taban tabana zıt!
Bazen NASA da kim oluyor diyoruz, bazen de eğitimde, bilimde yerlerde sürünüyoruz!
Ama bilinen bir gerçek var ki, o da, dünya bilimine katkı sıralaması ile kalkınmışlık sıralaması neredeyse birbirinin aynı.
ABD, bugün, dünyanın en güçlü ekonomisine ya da ordusuna sahip olduğu için değil, dünyanın en fazla bilim üreten ülkesi olduğu için açık ara dünya liderliğini sürdürüyor!
Peki, biz bu aşamada ne yapıyoruz?
Temel bilimleri, önce hemen her köşeye açtık, sonra kontenjanlarını şişirdik, şimdi de kapılarına kilit vuruyoruz.
Üniversi- telerde, Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji, Psikoloji, Felsefe, Mantık, Sosyoloji ve daha pek çok bölüm kapatıldı ya da öğrenci sayıları minimuma indirildi. Çünkü öğrenci bulamıyorlarmış!
Peki niye?
Çünkü ülkemizde temel bilimlere verilen değer sıfır.
Yıllarca temel bilimler olmadan üniversite açılmaz dedik, her yere açtık, mezunları işsiz bıraktık, şimdi de hepten kapatıyoruz.
Peki, temel bilimler olmadan ilim, bilim, teknoloji, AR-GE, üniversite olur mu? Kesinlikle hayır!
O halde YÖK bunu bilmiyor mu? Bilmiyorsa iktidar bunun farkında değil mi? İktidar da görmüyorsa, muhalefet nerede?
İlim, bilim siyasetin umurunda değilse devlet nerede?
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikrettin Şahin, biyolojik gübre, hijyenik ve medikal tekstil ürünleri, kelliği önleyici ilaç gibi Nobellik birçok buluşa imza attı. Yeditepe Üniversitesi, Şahin’in geliştirdiği ürünlerle, ameliyat malzemelerinden badana boyasına kadar antibakteriyel hastane açmaya hazırlanıyor
Asıl adı Rüknettin ama nüfus memuru deftere Fikrettin diye yazınca, öyle kalmış.
Onu ilk Erzurum’da Atatürk Üniversitesi’nde tanımıştım. Sonraki yıllarda, Bedrettin Dalan, kendisini Yeditepe Üniversitesi’ne transfer etti ve inanılmaz bir laboratuvar desteği sağladı.
On yıl önce sözünü ettiği projelerin ve ürünlerin çoğunu hayata şimdi geçirmiş...
Önceki gün, yıllar sonra, Dalan/Şahin ikilisiyle yeniden bir araya geldik, heyecanları zerre kadar azalmamış, tam aksine, daha da tavan yapmış. Ama bu kez lafın ötesine, hem de çok ötesine geçmişler...
Dalan, yine dünyada ilkleri başarmanın heyecanını, Fikrettin Hoca da Nobel’e uzanmanın heyecanını yaşıyor.
Abartı mı, hayır!..
Eğitimde kafalar öylesine karışık ki içinden çıkana aşk olsun!
Kimilerine göre Cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarını gerçekleştirip, harikalar yaratıyoruz.
Kimilerine göre de dibe vurduk!
Peki, doğru olan ne?
Ne o, ne de diğeri.
Evet, çok önemli adımlar atılıyor ama uluslararası kriterlere göre bulunduğumuz nokta hiç de iç açıcı değil!
Zorunlu temel eğitim önce 8 yıla, sonra da 12 yıla çıktı. Ama hâlâ bazı illerde ortalama eğitim süresi 3-4 yılı geçmiyor.
Sarıkamış’ta kimilerine göre 30 bin, kimilerine göre 90 bin, kimilerine göre de 250 bin şehit verdik.
Peki niye?
İşte bunu anlayana aşk olsun.
Almanlar, Çanakkale’den sonra da Sarıkamış’ta da, yaşanan felaketlerin baş sorumlusu olarak karşımıza çıkıyor.
Peki, koskoca Osmanlı İmparatorluğu nasıl oluyor da ordusunu Almanların emrine veriyor?
Ve yine çok önemli bir ayrıntı, en muhaliflerin bile vatanseverliğine ve kahramanlığına toz konduramadığı Enver Paşa, niye ve nasıl böyle bir maceraya girişti?
İşte tüm bu soruların cevabını önceki gece Genç Bakış’ta Sarıkamış Dayanışma Grubu Kurucu Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez’den dinledik. İşte programdan önemli satır başları...
Rotary’lerin faaliyet-lerini gazeteci olarak 35 yıldır izliyorum. Kimileri her ne kadar onlar için kökü dışarıda dernek tanımlaması yapsa da, tüm üyelerinin memleket sevdası da, hizmet aşkı da, bu konuda en iddialı olanlardan daha az değil!..
Son bir ay içinde 3 farklı kulüple bir araya geldim. Her üçünde de bu sevdanın ve hizmet aşkının artarak devam ettiğini görmenin sevincini yaşadım.
İlki İzmir’de düzenlenen Trafik Şurası’ydı. 2440. Bölge Dönem Guvernörü Reha Akın ve arkadaşlarının öncülüğünde gerçekleşen şurada, iktidardan muhalefete, medyadan sivil toplum örgütlerine kadar hemen herkesin ısrarla görmezden geldiği trafik sorunları masaya yatırıldı, çözüm önerileri geliştirildi, sonuç bildirgesi yayımlandı ve ilgili kurumlara iletildi...
Antalya Aspendos Rotary Başkanı Işık Üngör ve arkadaşlarının eğitim konusundaki duyarlılığına ise diyecek yoktu. Saatlerce eğitimi, gençleri ve onların geleceğini konuştuk. Eğitim alanındaki en aktif sivil toplum kuruluşlarının başında Antalya Rotaryleri geliyor. Kaleiçi Rotary Kulübü’nün düzenlediği Üniversite Tanıtım Fuarı 16. yılını kutluyor ve bu alandaki fuarların sadece en eskisi değil, en donanımlısı da!..
Türkiye’deki en eski
İktidarın en iddialı projelerinden biri de dershanelerin kapatılmasıydı.
Ayak direyen bakanlar oldu, görevlerinden alındılar.
Bugün, yarın denildi, yıllarca sürdü.
Yasal değil diye iddia edildi, yeni yasalar çıkartıldı.
Anayasa Mahkemesi’ne gidildi, takan olmadı.
Ve sonunda, bir şekilde resmen kapatıldıkları ilan edildi.
Daha doğrusu, tabelaları değiştirildi.