Ak Parti kurmay- ları, iktidara gelene kadar, hatta iktidara geldikten sonra da mağduriyetlerin her türlüsünü yaşadılar.
Bu yüzden mağduriyet nedir en iyi onlar bilir.
15 Temmuz temizliği elbette şart. Hem de sonuna kadar. Ama bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da altını çizdiği gibi at izi, it izine karışmamalı!..
Bize gelen maillerin çok daha fazlası eminim ki ülkeyi yönetenlere de gidiyor.
Okurken gözleriniz doluyor.
Suçları varsa, cezaların en büyüğünü hak ettiklerini, zaten kendileri de biliyor.
Peki ya zerre kadar suçları yoksa?..
Bazen arkadaşlara, Güney Amerika ülkelerini bile geçtik diye şaka yollu takılıyorum.
Niye?
Çünkü, son 20 yılda neredeyse 20 defa yönetim değişti. Üç defa da patron...
Belki günün birinde bu değişim süreçlerini, uzun uzadıya yazarım ama bugünkü yazının konusu, aramıza katılan iki yeni arkadaşa hoş geldiniz demek...
Önce, Hürriyet’e giden Fikret Bila’nın yerine Mete Belovacıklı geldi.
Geçen hafta da çiçeği burnunda bir yazar olarak Özay Şendir.
Her ikisi de sessiz, sedasız işe başladı.
Ne gazetede, ne de televizyonlarda, bangır bangır reklamları yapıldı.
lkemizde, en tanınmış 10 kişi kim diye kime sorsanız, biri mutlaka Cem Yılmaz olacaktır.
Tıpkı Tarkan gibi...
Hemen her gün medyada başköşedeler.
Nereye gitseler, Nobel ödüllü hocalardan bile daha fazla ilgi görüyorlar.
Yaptıklarıyla şöhretleri doğru orantılı mı yoksa ters orantılı mı?
Ben bu işin içinden çıkamadım.
Matematik üstadı Ali Nesin bu işe ne der bilmiyorum...
Okul öncesinden üniver- siteye, eğitimin genelinde ciddi sıkıntılar var.
Taşlar yerli yerine oturacak dedikçe, işler daha da karışık hale geliyor.
Sorun yaratma konusunda MEB’in eline kimse su dökemez!
Onlardan daha başarılısını bulmak mümkün değil.
Yarattığı her sorun sadece öğretmen, öğrenci ve velilerin başını ağrıtmakla kalmıyor, iktidarı da hep zor duruma düşürüyor.
Ama nedense hep bir dokunulmazlıkları var!..
Yapılması gerekenlerden çok, ısrarla, yapılmaması gerekenleri yapıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 yıl boyunca, çocuklarımızı sınavlardan ve dershanelerden kurtarın dedikçe, onlar hep tam tersini yaptı.
CHP lideri Kemal Kılıçdar- oğlu ile dün mini bir Karadeniz turu yaptık.
Önce Samsun Terme’ye, sonra da Ordu Fatsa’ya geçtik.
Terme’de, Cumhuriyet Meydanı’nın adını 15 Temmuz Şehitler Meydanı olarak değiştirenlere, Fatsa’da ise yeni öğretim yılı nedeniyle öğrenci, öğretmen, veli ve iktidara mesajlar verdi.
İlgi fazlaydı ama heyecan yoktu.
Kim olur bilmiyorum ama birileri Kılıçdaroğlu’na kitleleri nasıl heyecanlandıracağını mutlaka anlatmalı. Örneğin genel mesajlar vermeden, yerel mesajlar verme konusunda mutlaka uyarmalı...
Demirel ile ne zaman nereye gitsek, minnacık bir belde de olsa mutlaka dersini çalışır, halkı galeyana getirirdi. Tayyip Bey de bunu çok sık yapıyor. Ama Kılıçdaroğlu, ne Karadeniz’den söz etti, ne de Samsun’dan, Ordu’dan, Fatsa’dan, Terme’den...
Çok önemli tespitlerde bulundu ama sanki televizyonda konuşuyor gibiydi...
Kime sorsanız, çocuklar başımızın tacı der.
Ama en mağdur edilen hep onlar oluyor.
Özelikle de gençler!..
Eğitimi sadece okul açılışlarında hatırlayan bir millet olarak, görünen o ki, bundan sonra da kendimizi kandırmaya devam edeceğiz...
Dünkü açıklamaların özeti buydu!..
Ha, bu durumda olan sadece biz miyiz?
Maalesef hayır.
Nerede yoksulluk, nerede az gelişmişlik, nerede demokrasiyi, insan haklarını, hukuku, emeği özümsememek varsa, orada iyi bir eğitimden söz etmek mümkün değil!
Tatil cennetiyiz dediğimizde kızanlar oluyor.
Ama hangi ülkede bu kadar uzun tatiller var ki!
Güney Kore’de, işe yeni girenlerin yıllık izni bir hafta.
Ayrıca, her yıl için artı bir gün ekleniyor...
Okul tatili de bizimkinin yarısı kadar...
Bir de bize bakalım?
Okulların kapalı olduğu gün sayısı, açık olan günlerden daha fazla!
Buna bir de kar, ekstra bayram tatillerini, devamsızlıkları, ilk ve son hafta rehavetini ve sınavlar için harcanan günleri eklersek, ders yapmak için geriye ne kalıyor ki, diyenleriniz çok olacaktır...
Çok zor bir öğretim yılı bizi bekliyor! MEB, adeta yeniden teşkilat landırı-lıyor. Eğitimde, iplerin tarikatların elinden alınıp, devletin kontrolüne geçmesini beklediğimiz yeni bir öğretim yılına giriyoruz.
Sorun çok, Bakan yeni, tatil rehavetinden henüz kurtulabilmiş değiliz ama hiç olmadığı kadar umutluyuz!
Çünkü en azından artık yaptığımız hataların farkındayız!..
Peki, öğretmeniyle, öğrencisiyle, velisiyle, idari personeliyle ve en önemlisi de MEB’i ile yeni öğretim yılına hazır mıyız? Ne kadar hazırız desek de mutlaka eksiler olacaktır.
Ne demiş atalarımız: Göç yolda düzelir... Görünen o ki bu öğretim yılı, öncekilerden çok farklı olacak!
MEB’in operasyonları bitti mi bilmiyoruz ama atamalar henüz tamamlanmadı ve sanki uzayacak gibi.
Kayıtlarda da durum farklı değil.