lkemizde, en tanınmış 10 kişi kim diye kime sorsanız, biri mutlaka Cem Yılmaz olacaktır.
Tıpkı Tarkan gibi...
Hemen her gün medyada başköşedeler.
Nereye gitseler, Nobel ödüllü hocalardan bile daha fazla ilgi görüyorlar.
Yaptıklarıyla şöhretleri doğru orantılı mı yoksa ters orantılı mı?
Ben bu işin içinden çıkamadım.
Matematik üstadı Ali Nesin bu işe ne der bilmiyorum...
Tarkan’ın şarkılarındaki ritim sanki hep aynı.
Kimileri dinliyor, kimileri hiç dinlemiyor.
Kimileri kendinden geçiyor, kimileri adeta nefret ediyor...
Örneğin Sezen’i, Barış Manço’yu yediden yetmişe herkes dinledi, hâlâ da dinliyor, içinde kendinden bir şeyler bulur.
Tıpkı yüzlerce yıl dillerden düşmeyen halk türküleri ve klasikler gibi...
Ama Tarkan ve şarkıları için aynı değerlendirmeyi yapmak zor!
Belki de sorun, onda değil, onun müziğinin tadına varamayan bizlerde.
Belki zamanla biz de o şerefe nail oluruz!..
Başarının ölçütü?
Cem Yılmaz’a gelince.
Tanısın tanımasın herkes büyük bir yetenek olduğunu söylüyor.
Siyahlara bürünüp konuşmaya başladığında, hele ki bir de gülme modundaysanız, sizi alıp, bir başka âleme rahatlıkla götürüyor.
Ne konuştuğu, ne anlattığı, tekrara düşmesi, bin yıllık esprileri allayıp, pullamaya bile gerek duymadan sizinle paylaşması hiç önemli değil...
Başarının ölçütü, işin içeriği değil de, gişe hasılatı ya da reyting olunca, akan sular duruyor.
Eğer iyi kazanıyor ve iyi kazandırıyorsanız, gerisi hikâye, siz de hemen dokunulmazlar kervanına katılıyorsunuz...
Çok film izliyorum ve Cem Yılmaz’ın filmlerini fırsat buldukça kaçırmıyorum.
Oyunculuğunu, zekâsındaki derinliği, yönetmenlikteki ustalığını gözlemliyorum.
Bazen, acaba bir şeyleri mi kaçırdım diye tekrar izliyorum.
Sonunda, ya ben göremiyorum ya da ortada bir şey yok noktasına geliyorum...
Filmleri sanki çok aceleye getirilmiş...
Aynı yüzler, aynı mimikler, aynı espriler.
Daha önce Mahsun Kırmızıgül için de yazmıştım.
Keşke kendi filmlerini kendileri yazıp, kendileri yönetmeseler.
İşte o zaman çok daha özgür olur, performanslarının doruğuna çıkabilir, herkes gülerken, bizim gibi turşu satanları da memnun ederler.
Ve keşke, yanlarına, yaptıkları her şeyi alkışlayanların yanı sıra, farklı gözle bakanları da alsalar...
Eleştirenlere ya da eksiklerini gösterenlere kızmak yerine, belki de söylediklerinde haklılık payı vardır diyebilseler...
Küresel ısınma!
Popülaritenin zirvesinde olan sanatçılarımızı ancak magazin basınında görebiliyoruz.
Katıldıkları, yaptıkları başka etkinlikler yok mu ya da medya olarak biz mi görmüyoruz, bilmiyorum ama sanki onları artık farklı ortamlarda ve farklı kişilerle görme zamanı geldi de geçiyor!..
Tıpkı sahip oldukları diğer birikimlerini de görme zamanı geldiği gibi.
Yoksa kalıcı olmazlar!..
Önceki yıl, milyonlara milyon demeyen çok ünlü bir isme, öğrencilerden birisi, “Küresel ısınma konusunda ne düşünüyorsun?” diye sorduğunda, o da ne ki diye baktığı, gözümün önünden gitmiyor...
Sahne yıldızlarından elbette her şeyi bilmeleri beklenmez ama ülke ve dünya sorunlarına arada bir göz atmalarında yarar var.
Eğlence mekânlarının yanı sıra arada bir konferanslara da katılmaları hem düzenleyenlere güç verir, hem de kendilerine donanım sağlar.
Entel dantel havalara girip, sevenleriyle aralarına mesafe koymaları elbette hoş olmaz.
Ama vitrine çıkan herkes, herkes için bir rol model ve hepsinin de topluma karşı sorumlulukları var...
Özetin özeti: Cem Yılmaz’dan bu kez çok özel bir film, Tarkan’dan da torundan dedeye herkesin mırıldanacağı bir şarkı bekliyoruz. Bu başkaları için zor olabilir ama onlar için asla! Ben alkışlamaya hazırım...