Savaşlar ille de tankla, tüfekle olmuyor.
Modern savaşlar hayatımız her alanında çok daha derin ve çok daha farklı şekillerde yaşanıyor. Sosyoekonomik savaşlar ve siyasi kutuplaşmalar en bilinenleri.
Son 50 yıla damga vuran savaş alanı ise bilim ve teknoloji!
ABD’yi dünya lideri haline getiren, Sovyetler Birliği’nin dağılmasına neden olan da o. Biri bilimsel özgürlük ortamı ve kazanç sağladı, diğeri ideolojik dayatma içerisine girdi. Sonuç ortada.
Amerika’nın işi bu kez zor görünüyor. Her ne kadar hemen her alanda kontrol onun elinde gibi gözükse de Çin arkadan gümbür gümbür geliyor.
Sovyetler’in yaptığı hataları yapmamaya çalışıyorlar, Japonya gibi yüzeysel kalmıyorlar, ‘Ama yine de her şey hâlâ flu görünüyor” diyenler gibi tam aksini düşünenler de var. Avustralya merkezli bir “think-tank” kuruluşunun araştırmasına göre Çin 44 teknoloji alanının 37’sinde ABD’nin önünde yer alıyor.
Araştırmaya göre Çin, dronlar, makine öğrenimi, elektrik bataryaları, nükleer enerji, kuantum sensörleri ve ileri düzey veri analizi, yapay zekâ algoritmaları, gelişmiş robotlar, otonom sistemler ve sentetik biyoloji gibi birçok alanda ABD’yi geride bıraktı.
Dünya neleri konuşuyor bizim gündemimiz neler?
Dünyadaki gelişmeler baş döndürücü.
İşte bu yüzden başta eğitim sistemimiz ve siyasete bakış açımız olmak üzere her şeyi baştan aşağı değiştirmemiz gerekiyor.
Neden mi?
Depremlerde on binlerce insanımızın ölmemesi için.
İşsizliğin kökünü kazımak için.
Refah düzeyimizi yükseltmek için.
Liyakat için.
Hukuk için.
Demokrasi için.
Doğa için.
İnsani ve etik değerler için.
Milli ve manevi değerlerimiz için.
Ve daha aklınıza ne geliyorsa onlar için kafalarımızı artık kumdan çıkarıp, her şeyin daha iyisi için çaba harcamalıyız.
Bu noktada hep birbirimize kızıyoruz.
Oysa hepimiz aynı şeyleri düşünüyor, aynı şeyleri istiyoruz.
Adalet, refah, daha çok demokrasi ve en önemlisi daha güçlü Türkiye’ye istemeyenimiz var mı? Yok.
Peki o zaman bu kısır gündem, bu didişme niye?..
Cumhuriyet tarihimizin en önemli seçimlerinden birine giderken siyasi gündemimize bir göz atın.
ABD ile Çin arasındaki yarışın neresindeyiz?
İlk üçe, beşe, ona giremiyorsak, kaçıncı sıradayız?
İlk 100’de, ilk 500’de kaç üniversitemiz, kaç şirketimiz var?..
Şimdi değilse ne zaman?..
Evet, 100 yılda pek çok alanda çok büyük yol kat ettik. İnanılmaz başarılara imza attık. Bunu hiç ama hiç kimse inkâr edemez, aksini söyleyemez.
Bu noktada asıl tartışılan ve önemli olan ‘Çok daha fazlasını yapamaz mıydık?’ sorusu! Kesinlikle yapardık.
İnsanımızı rahatsız eden de zaten bu!
Kısır çekişmelerin ötesine geçip tüm enerjimizi daha iyi bir insan, daha mutlu bir yurttaş ve daha güçlü bir Türkiye için harcamış olsaydık bugünlük karamsarlığımızın yerini coşku almaz mıydı? İşte bu yüzden sınav odaklı eğitimden katma değeri yüksek üretim odaklı eğitime geçme zamanı geldi de geçiyor.
Yarıştıran ve çocuklarımızı değersizleştiren bir eğitim değil, onları mutlu eden bir eğitim sistemini konuşan var mı şu günlerde?
Hizmetse bundan daha büyük hizmet olabilir mi?..
Özetin özeti: Birilerinin gündemi bizi esir almamalı, bizim gündemimiz onların gündemi olmalı!..