Üniversite ek yerleştirme sonuçları açıklandı!
101 bin kontenjandan 53 bini boş kaldı!
Bu kontenjanlardan 44 bini ilk yerleştirmede, herhangi bir üniversiteyi kazandığı halde kayıt yaptırmayan adaylardan oluşuyor!
ÖSYM, YKS sürecinin tamamlandığını ve boş kontenjanlar için 3. bir yerleştirme yapılmayacağını açıkladı!
Sınavla öğrenci alan fen ve Anadolu liselerinde olduğu gibi bu kontenjanlar boş kalacak!
YKS’de 2.5 milyon, LGS’de ise 1.8 milyon adayın yarıştığı sınav sonrasında, üniversitelerde ve sınavla öğrenci alan liselerde, bu kadar kontenjanın boş kalması milli servet kaybı değil de ne?
İçlerinde en çok istenen bölümlerin ve okulların da bulunduğu bu boş kontenjanlar hep böyle boş mu kalacak?
Neden boş kaldığını hiç kimse sormayacak mı, sorgulamayacak mı?
Örneğin YÖK tarafından belirlenen barajları geçen yeterince aday var mıydı?
Örneğin şişirilmiş kontenjanlara daha ne kadar müsamaha gösterilecek?
Örneğin kazanıp da kayıt yaptırmayanlarla birlikte, üniversitelerdeki boş kontenjan sayısı 60-70 bine çıkarsa, bunun sorumlusu kim olacak?
“Kontenjan açığı eskiden çok daha fazlaydı, aldığımız önlemlerle çok düştü” demek bir savunma değil, öngörüsüzlük olur!
Daha önceki şişik kontenjanları veren de YÖK değil miydi?
Dünü dünde bırakıp, kabahatli aramak yerine, boş kontenjanların gerekçelerini aramalıyız, sorgulamalıyız ve en önemlisi de gelecek yıllarda aynı tablonun yaşanmaması için çözüm arayışları içerisine girmeliyiz!
Diplomalı işsizler!
İşsizler sıralamasının en tepesinde üniversite mezunları yer alıyor. Bu yüzden, kontenjanların boş kalmasına “Aman iyi oldu, yoksa onlar da işsizler kervanına katılacaktı” diyenler var!
Bazı mesleklerde, on binlerce, hatta yüz binlerce diplomalı işsiz var.
Bu alanlara, 15-20 yıl hiç öğrenci alınmasa, yine de eksikliği hissedilmez.
Peki, o zaman neden hâlâ öğrenci alınıyor ve hâlâ neden benzer yeni fakültelerin açılmasına izin veriliyor?..
Evlatlarımız ve aileleri sınavla öğrenci alan öğretim kurumlarını kazanabilmek için maddi ve manevi her türlü zorluğa katlanıyor. Büyük bedeller ödüyor.
Sınavlar yüzünden çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşayamıyor.
Yaşamlarının en güzel yılları biri bittiğinde diğeri başlayan sınavlara hazırlanmakla geçiyor.
Peki, ödülleri ne oluyor?
İşsizlik, derin hayal kırıklığı ve hayata küskünlük!
Ne olur artık bu konulara kafa yoralım!..
Çözüm ne?
Sınav odaklı eğitimden üretim ve istihdam odaklı eğitime geçme zamanı geldi de geçiyor. Yoksa ileriki yıllarda kontenjan açıkları ve kapısına kilit vurulan öğretim kurumu sayısı daha da artabilir.
Her kente hatta her ilçeye bir yükseköğretim kurumu açmak, evet, kentlere sosyoekonomik açıdan büyük bir ivme kazandırdı. Peki ya gençlere getirisi ne oldu?
Bu vahim tabloyu şimdi sorgulamayacağız da ne zaman sorgulayacağız?..
Doğan her çocuğun üniversiteye yönlendirildiği bir başka ülke yok!
Kaldı ki önemli olanın üniversite diploması değil, mesleki yetkinlik olduğunu çoktan anladık.
Diplomalı işsiz bir mühendis olmaktansa, işi olan bir meslek adamı olmayı tercih edenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Yine aynı şekilde, öğrenim gördüğü alanda değil de iş bulabildiği alanda üç kuruş maaşa çalışanların kırgınlığı ve küskünlüğü, sadece evlerdeki huzuru kaçırmakla kalmayıp, sandığa da yansıyacak boyutlara geldi.
İşte bu yüzden başta siyasetçiler, YÖK ve ÖSYM olmak üzere hepimiz bu konuyu artık ciddiye almak zorundayız.
Gelecek perspektifi ve ülke gerçekleri doğrultusunda yapılacak bir insan gücü planlaması sadece gençlerimizi değil, ülkemizi de rahatlatacaktır.
Özetin özeti: Her meslek kutsaldır ve hangi iş olursa olsun alın teriyle elde edilen kazanç ve moral değerler işsizlikten çok daha iyidir!..