Yıllık öğrenim ücreti 100 bin lira sınırına yaklaşan ya da aşan kolej sayısı bir hayli fazla.
Bu okullara girmek için yarışan öğrenci sayısı da yine yüz binlerle ifade ediliyor.
Tercih nedeni ise iyi bir eğitim veriyor olmaları.
Lise ya da üniversiteye girişte başarılılar. Dahası, bir ya da iki yabancı dil öğretiyorlar.
Uzaktan bakıldığında kulağa hoş geliyor.
Peki, madalyonun öteki yüzünde neler var, bir de ona göz atalım.
Bu iddialı ve bir o kadar da pahalı kolejlere devam eden öğrencilerin neredeyse tamamı, LGS ya da YKS zamanı geldi mi, dershaneye gidiyor.
Çok önemli bir bölümü ise dershanenin yanı sıra özel ders de alıyor.
Yabancı dil konusunda ise mezunların yarısı, bırakın ikinci dili, bir dili bile iyi öğrenemiyor.
Peki, o zaman veliler ve özellikle de öğrenciler onca fedakârlığı niye yapıyor?
Bu okullara girebilmek için çocuklar çocukluğunu, gençler de gençliğini yaşayamıyor.
Tam sınav kâbusundan kurtulduk ve iyi bir okula girdik derken, her şeyi sil baştan yeniden yaşamak da neyin nesi?..
Velilere gelince, onların durumu daha da vahim.
Çocuklarının geleceği için dişinden tırnağından ayırdıkları her kuruşu onlar için harcıyorlar.
Yeter ki çocukları iyi bir eğitim alsın diye yemiyor, içmiyor, gezmiyorlar.
Ama görünen o ki bu işin sonu hiç gelmeyecek.
Mahalle baskısı
Bu konuları hangi veliyle konuşursanız konuşun, her şeyin farkındalar ve tepkililer.
Çünkü sınav yaşı gelinceye kadar onlar da “Çocuklarınızı asla bu yarışın bir parçası haline getirmeyeceğiz” diyorlardı.
“Peki, o zaman neden bugün bu noktadasınız?” diye sorduğunuzda da cevaplar hep aynı:
“Bütün sınıf dershaneye gidiyor, göndermezsek olmaz! Çocuk dışlanır. Başarısız olursa faturası bize çıkar!..”
Özellikle bu konuda mahalle baskısı inanılır gibi değil.
Hatta bazılarını okullar kendileri yönlendiriyor.
Ne kadar çok öğrenci iddialı okullara girerse, başarı öğrencilerin, özel öğretmenlerin ya da dershanelerin değil kendilerinin oluyor.
Bu yarışı körüklemelerinin ya da seyirci kalmalarının bir nedeni de bu!
Yarışın nedeni?
Görünen o ki çocuklarımız hangi okula giderlerse gitsinler bu sınav yarışından kurtulamayacaklar.
Dahası, üniversiteyi bitirdiklerinde de yine onlarca sınava girmek zorunda kalıyorlar. Çünkü herkes kendi kulvarındaki öğrencilerle yarışıyor!
Ve son yıllarda pek çok veliden şunu duymaya başladık:
“Bu kadar parayı, çocuğa sermaye olarak biriktirseydik, şimdi o da biz de çok daha mutlu olurduk!..”
Doğru bir yaklaşım mı?
Evet demek mümkün değil ama anne, babaları da gençleri de maalesef bu noktaya getirdi.
Çok tartışılıyor, tartışılmaya da devam edecek.
Şunu asla unutmayalım:
Çocuklara bırakılacak en iyi miras eğitimdir!
Ama nasıl bir eğitim?
Asıl sorun da zaten bu.
Çocuğu, anneyi, babayı ve diğer tüm paydaşları mutsuz eden değil, tam aksine, mutlu eden bir eğitim sistemi için çok daha fazla kafa yormalıyız.
Özetin özeti: Sorun sistemde mi yoksa onları buna zorlayan velilerde mi? Önce buna karar verelim!..