Maria sıradan yaşam süren bir kızdır.
Oturduğu şehir sıradandır. Yaşadığı mahalle sıradan, evi sıradan, işi sıradandır.
Her sabah bu sıradanlık ve mutsuzlukla yaşamını sürdürmektedir.
Bir gün her sabah işe gidip, geldiği sıradan caddede ilerlerken bir şapkacı dükkanının açıldığını fark eder.
Şapkalara bakmak üzere dükkana girer. Yüzlerce rengarenk şapka adeta başını döndürür. Bir çoğunu dener çıkarır ve bir tanesini çok beğenerek satın alır.
Dükkandan çıkmasıyla birlikte bir taksi durarak ona yol verir.
İş yerine girer ve somurtkan apartman görevlisi suratında kocaman bir gülücükle Maria'ya "günaydın" der.
Asansöre doğru ilerler. Her zaman dakikalarca beklediği asansör karşısındadır ve içindeki üç kişi ona sırıtmaktadır.
Tam randevu saatinde gelmişti.
İnce uzun bedeni ve siyah gür saçları ile oldukça alımlı görünüyordu.
Gözleri şişmiş ve nemliydi. İçeri girer girmez hıçkırılıklara boğuldu yeniden.
Çok ciddi bir ağlama krizi yaşıyordu.
Biraz sakinleştikten sonra, onu dinlemeye başladım.
On iki yıldır iyisiyle, kötüsüyle, acısıyla, tatlısıyla süren bir evliliği vardı.
Tabiri caizse saçını süpürge etmiş ve evliliği için bir çok fedarlık yapmıştı. Ama eşi tarafından aldatılacağı aklının ucundan bile geçmemişti !
Geçenlerde aldatıldığından şüphelenmiş, bir kaç takipten sonra da eşini yakalamıştı.
Gün içinde bir çok danışanla seans yapıyorum veya eğitim veriyorum.
Bu sayede bir çok insanla tanışarak analiz etme fırsatım oluyor.
Yapı olarak konuşmayı, kendini ifade etmeyi ve yorumlarını sesli olarak dile getirmeyi seven insanlar tanıdım.
Bu grup bazen konuşmalarımı lüzumsuz şekilde uzatabiliyor.
Elbette, konuşmak, kendini anlatmak ve doğru kelimelerle ifade etmek bir ihtiyaç, ancak bu durumu abartırsak eğer karşımızdaki kişiyi yorabiliriz.
Çok konuşan insanların zihinleri genellikle dağınık olur ve düşüncelerini toplamakta güçlük çekerler.
Söylemek istedikleri karışır ve ana fikirden ister istemez uzaklaşırlar ve toparlamak bazen zor olabilir.
Sonuç olarak da, geriye boş, lüzumsuz ve yorucu bir sohbet kalabilir.
Başarılı bir ilişki için neler gerekli?
Duygusal ilişklierimizde mutluluğu ve huzuru yakalayabilmemiz için bazı temel gereksinimler vardır.
İlk olarak, kişinin kendini iyi tanıması ve duygusal yapısını çözümlemiş olması çok önemlidir. Duygusal anlamda yeterli olması ve her şartta kendine yetebilmesi gerekir.
Kendini iyi tanıyan, ruhsal olarak kendini rahatlatmasını bilen, kendini seven ve huzurlu olan kişi ilişkisinde de mutlu olacaktır.
Eşimizi / sevgilimizi şartsız kabul etmiş ve sevmiş olabilmek, başarılı bir ilişki için olmazsa olmazlardandır. Çünkü hepimiz insanız ve hata yapabiliriz. Karşımızdaki kişinin hatalarını belli bir noktaya kadar tolere edebilmek, affedici olabilmek başarılı bir ilişki için olmazsa olmazdır.
Bireysel gelişime önem vermeliyiz. Zira biz ruhen genişlediğimizde, kendimize yetebildiğimizde karşımızdaki kişiyi de genişletir, büyütürüz.
Sevgi ve saygıyı canlı tutmak ; Aşkın bir ömrü vardır ve bilim adamları bunu üç yıl olarak tespit etmişlerdir. Aşk bitebilir, ancak sevgi ve saygı her zaman canlı tutulabilir. Partnerinize saygı ve sevgiyle yaklaşmak, onun da size aynı şekilde yaklaşmasını sağlar. İlişkilerde kaybolan saygı ve sevgi
Yapılan araştırmaya göre, kadınlar mutlu erkekleri seksi bulmuyormuş !
Peki, hangi erkekler kadınlara göre daha çekici?
Yapılan araştırmada, kadınların, mağrur görünen erkekleri mutlu erkeklerden daha seksi bulduğunu ortaya koymuş.
Buna göre, mağrur, güçlü, kibirli, huysuz veya mahçup görünen erkekler, kadınlar tarafından gülümseyen bir erkekten daha çekici bulunuyormuş.Buna karşılık erkekler daha çok mutlu görünen kadınları seksi bulurken, mağrur ve kendinden emin görünen kadınları pek çekici bulmuyorlarmuş.
Kanada'daki British Columbia Üniversitesi'nin yaptığı ve 1000'den fazla yetişkinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmada katılımcılara gülümseme, kibir, utangaç bakış gibi ifadelerin evrensel hallerini yansıtan çeşitli fotoğraflar gösterilip izlenimleri sorulmuş.
Araştırma sonucunda ayrıca erkeklerin kadınları, kadınların erkekleri bulduğundan daha çekici bulduğu da belirlenmiş.
Araştırmacı ekipten Alec Beall, çalışmanın ilk bakışta hissedilen cinsel cazibe üzerinde temellendirildiğine dikkat çekerek, "Katılımcılara, bu kişilerin iyi bir sevgili ya da eş olup olmayacağını sormuyorduk, cinsel çekim anlamında ilk izlenimlerini
“Dünyadaki mutluluğun kaynağı, diğer insanların da mutluluğunu istemektir. Dünyadaki acıların nedeni ise sadece kendi mutluluğunu istemektir. _Shantideva_
Şefkat birinin acı çekmemesini istemekse, içtenlik de o kişinin mutlu olmasını dilemektir.
İçinde sevgiyi de barındırır, “içten sevgi” sözü de zaten buradan gelir.
İçtenliği artırmak için içimizdeki nefreti uysallaştırmak, sevgiyi beslemek gerekir.
Bunu yapmanın birçok yolu olmakla beraber, içten olmaya niyet etmek, bu niyeti iyi dileklere dönüştürmek, sevgi dolu bir içtenlik hissine odaklanarak meditasyonlar yapmak, gündelik hayatta içtenliğe odaklanmak ve sevginin kendisini içtenliğe giden bir yol olarak kullanmak en ideal yoldur.
İnsanlar size karşı iyi davranışlar içindeyken iyi olmak ne kadar kolaydır değil mi?
Zor olan ise aynı sevgi ve içtenlik hislerini insanlardan kötü veya olumsuz davranışlar görmenize rağmen devam ettirebilmektir.
İyi niyetinizi kötü niyet karşısında da muhafaza edebilmektir.
İçten ve sevgi dolu olmanın ödülünün içtenlik ve sevgi almak olduğunu, herkesin yaptıklarının sonucuyla bir gün yüzleşeceğini unutmayın.
Negatif düşünceyi ve niyeti
Güne frenkansımızı yükselterek başlamak bugünümüz, yarınımız, geleceğimiz ve hatta "geçmişimiz" için son derece önemli.
Peki nedir bu frekans ? Neden yükseltmemiz gerekir ? Yükseltirsek ne olur? Yükseltmezsek ne olur?
Öncelikle frekans fiziksel bir terim bunu belirteyim.
"Denge noktası etrafındaki salınıma" frekans diyor fizik.
Evrende her ne varsa bir FREKANS halinde ve titreşiyor.
Titreşimler ise bizim yaradılışımızla görebildiğimiz bir düzeyde değil. Ama hissedebileceğimiz bir düzeyde.
Şimdi beynimizin titreşimlerine bir göz atalım :
Yakın ilişkilerimiz (duygusal, aile, arkadaşlık v.s) bize kendimizi tanımak ve dönüştürüp, değiştirmek için müthiş birer fırsattır.
Her türlü ilişkimiz bize aynalık yapar.
İlişkilerin bize aynalık yapması ne demek ?
Yakın ilişkilerimizde şikâyet ettiğimiz her şey bize bizi göstermekle yükümlüdür. Yaydığımız enerjiyi görmemiz açısından önemli birer fırsattır.
Konuyla ilgili çok sevdiğim ve önemsediğim bir söz var.
"Belki istediğiniz ilişkiye sahip değilsiniz ama mutlaka ihtiyacınız olan ilişkiye sahipsiniz!"
Ne kadar doğru değil mi?
Evet, kesinlikle mutsuz olma nedenlerimizi anlamak için, bu duygusal ve yakın ilişkilere ihtiyacımız var.