Ayetel Kürsi duasını okumak için Ayetel Kürsi linkine tıklayabilirsiniz.
Kur’an-ı Kerim’in 52. Suresi olan Tur Suresi toplamda 49 ayetten oluşmaktadır. Bu ayetlerde genel olarak inanan insanların cennete, inanmayanların ise cehenneme gideceğinden bahsedilmektedir. Bunların yanında cennette yer alan mükafat ve nimetlere de yer verilmektedir. Tur Suresi, Hz. Muhammed’e üstünlük nişanesi olarak verilen bir suredir ve “mufassal” unvanını taşımaktadır. Bu unvan, diğer vahiylerden fazla olma anlamına gelmektedir.
Tur Suresi’nin Mekke dönemi içinde indirildiğine inanılmaktadır. Bu bağlamda Tur Suresi’nden önce Secde Suresi’nin nüzul olduğu bilinmektedir. Bu surenin ardından da Mülk Suresi indirilmiştir. Tur Suresi, iniş bakımından 76. sırada bulunmaktadır. Hz. Muhammed’in Tur Suresi’ni bazı akşam namazlarında okuduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Bu sebeple de bazı kişiler Tur Suresi’ni okumaya ve ezberlemeye özen göstermektedir. Aşağıda sıralanan başlıklarda Tur Suresi hakkında detaylı bilgilere yer verilmektedir. Bu bağlamda surenin okunuşu, anlamı, Diyanet meali ve tefsirlerini incelemek isteyenler aşağıda verilen içeriklerden yardım alabilirler.
Tur Suresi Türkçe Okunuşu
1.Vet tur
2.Ve kitabim mestur
3.Fi rakkım menşur
4.Vel beytil ma'mur
5.Ves sakfil merfu'
6.Vel bahril mescur
7.İnne azabe rabbike le vakı'
8.Ma lehu min dafi'
9.Yevme temurus semau mevra
10.Ve tesirul cibalu seyra
11.Fe veyluy yevmeizil lil mukezzibin
12.Ellezine hum fi havdıy yel'abun
13.Yevme yude'une ila nari cehenneme de'a
14.Hazihin narulleti kuntum biha tukezzibun
15.E fe sıhrun haza em entum la tubsırun
16.Islavha fasbiru ev la tasbiru sevaun aleykum innema tüczevne ma kuntum ta'melun
17.İnnel muttekıyne fi cennativ ve neıym
18.Fakihine bima atahum rabbuhum ve vekahum rabbuhum azabel cehıym
19.Kulu veşrabu heniem bima kuntam ta'melun
20.Muttekiine ala sururim masfufeh ve zevvecnahum bi hurin ıyn
21.Vellezine amenu vettebeathum zurriyyetuhum bi imanim elhakna bihim zurriyyetehum ve ma eletnahum min amelihim min şey' kullumriim bima kesebe rahin
22.Ve emdednahum bi fakihetiv ve lahmim mimma yeştehun
23.Yetenazeune fiha ke'sel la lağvun fiha ve la te'sim
24.Ve yetufu aleyhim ğılmanil lehum keennehum lu'luum meknun
25.Ve akbele ba'duhum ala ba'dıy yetesaelun
26.Kalu inna kunna kablu fi ehlina muşkikıyn
27.Fe mennellahu aleyna ve vekana azabes semum
28.İnna kunna min kablu ned'uh innehu huvel berrur rahıym
29.Fe zekkir fema ente bi nı'meti rabbike bi kahiniv ve la mecnun
30.Em yekulune şaırun neterabbesu bihi raybel menun
31.Kul terabbesu fe inni meakum minel muterabbisıyn
32.Em te'muruhum ahlamuhum bihaza em hum kavmun tağun
33.Em yekulune tekavveleh bel la yu'minun
34.Felye'tu bi hadisim mislihi in kanu sadikıyn
35.Em huliku min ğayri şey'in em humul halikun
36.Em halekus semavati vel ard bel la yukınun
37.Em ındehum hazainu rabbike em humul musaytırun
38.Em lehum sullemuy yestemiune fih felyeti mustemiuhum bi sultanim mubin
39.Em lehul benatu ve lekumul benun
40.Em tes'eluhum ecran fe hum mim mağramim muskalun
41.Em ındehumul ğaybu fe hum yektubun
42.Em yuridune keyda fellezine keferu humul mekidun
43.Em lehum ilahun ğayrullah subhanellahi amma yuşrikun
44.Ve iy yerav kisfem mines semai sakıtay yekulu sehabum merkum
45.Fe zerhum hatta yulaku yevmehumullezi fihi yus'akun
46.Yevme la yuğni anhum keyduhum şey'ev ve la hum yunsarun
47.Ve inne fillezine zalemu azaben dune zalike ve lakinne ekserahum la ya'lemun
48.Vasbir li hukmi rabbike fe inneke bi a'yunina ve sebbıh bi hamdi rabbike hıyne tekum
49.Ve minel leyli fesebbıhhu ve idbaran nucum
Tur Suresi Türkçe Anlamı
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7.Tûr'a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, "Beyt-i Ma'mur"a1, yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.
8.Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur.
9.O gün gök şiddetle sallanıp çalkalanır.
10.Dağlar yürüdükçe yürür.
11, 12.İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay haline!
13, 14.Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, "İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir" denilir.
15."Bu Kur'an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?"
16."Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor."
17, 18.Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
19, 20.Onlara, "Dünya'da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için" denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.
21.İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir.
22.Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.
23.Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar.
24.Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.
25.Birbirlerine dönüp ("Ne iyilik yaptınız da bu nimetlere ulaştınız?" diye) sorarlar.
26.Derler ki: "Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah'a isyandan) korkardık."
27."Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu."
28."Gerçekten biz bundan önce ona yalvarıyorduk. Şüphesiz O iyilik edendir, çok merhametlidir."
29.(Ey Muhammed!) O halde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.
30.Yoksa onlar, "O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz" mu diyorlar?
31.Onlara de ki, "Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."
32.Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
33.Yoksa, "O Kur'an'ı kendisi uydurup söyledi" mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar.
34.Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!
35.Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
36.Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar.
37.Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir?
38.Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilahi vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!
39.Yoksa, kızlar O'na (Allah'a) da oğullar size mi?
40.Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır?
41.Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar?
42.Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkar edenler tuzağa düşecek olanlardır.2
43.Yoksa onların Allah'tan başka bir ilahı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.
44.Gökten düşmekte olan parçalar görseler, "Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır" derler.
45.Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hallerine bırak.3
46.O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir.
47.Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var.4 Fakat onların çoğu bilmezler.
48.Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et.
49.Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O'nu tespih et.
Tur Suresi Konusu
Yemin ifadeleriyle hesap gününün kaçınılmaz bir gerçek olduğuna vurgu yapılarak başlayan sûrede, inkârcıların âhiret hayatıyla yüz yüze gelince karşılaşacakları durum, ardından cennete lâyık görülecek takvâ ehlinin mükâfatları tasvir edilmekte; Resûl-i Ekrem’in gerçek peygamber olduğunu kanıtlayan delillere yer verilerek (Kur’an’ın benzerini kendilerinin de ortaya koyabilecekleri iddiasında bulunanlara bu hususta meydan okunmak ve onlara çarpıcı sorular yöneltilmek suretiyle) Resûlullah’a karşı ileri sürülen asılsız iddialar çürütülmektedir.
Tur Suresi Tefsir (Kur'an Yolu)
Yüce Allah altı şey üzerine kasem (yemin) ederek peygamberleri vasıtasıyla haber verdiği azabın mutlaka geleceğini ve onu engelleyebilecek hiçbir gücün bulunmadığını bildirmektedir. Üzerine yemin edilenlerle nelerin kastedildiği ve bunların yemin konusu ile bağlantısı hakkında değişik açıklamalar yapılmıştır (Allah’ın yemin etmesi ve Kur’an’da yer alan kasemler konusunda genel bilgi ve değerlendirme için bk. Zâriyât 51/1-6).
Müfessirlerin büyük çoğunluğu, 1. âyette geçen tûr kelimesini –Kur’an’daki kullanımlarını dikkate alarak– Hz. Mûsâ’ya peygamberlik görevinin tebliğ edildiği kutlu dağ (Sînâ dağı) anlamıyla açıklamışlardır. Bununla genel olarak dağların kastedildiği kanaatini taşıyanlar da vardır (İbn Atıyye, V, 185). Bazı müfessirler ise bu kelimenin kök anlamlarından olan “uçma” mânasıyla bağ kurarak “gayb âleminden duyular âlemine uçup gelenler (ilhamlar, bilgiler, melekler)” yorumunu yapmışlardır (Beyzâvî, VI, 88).
2 ve 3. âyetlerde söz konusu edilen “kitap”la ilgili olarak yapılan belli başlı yorumlar şunlardır: a) Hz. Mûsâ’ya verilen kitap, b) Kur’ân-ı Kerîm, c) Hz. Muhammed’den önce indirilmiş ilâhî kitaplar, d) Yaratılmışlarla ilgili bütün bilgilerin kayıtlı bulunduğu levh-i mahfûz, e) Meleklerin göreviyle ilgili olarak levh-i mahfûzdan istinsah edilmiş kısımlar, f) Haşir günü insanların dünyada yapıp ettiklerini ayrıntılı olarak görecekleri amel defterleri (Zemahşerî, IV, 33; İbn Atıyye, V, 185; Râzî, XXVIII, 239). 3. âyette geçen rakk kelimesi “sahîfe, varak” mânasına gelir; daha çok hayvan (özellikle ceylan) derisinden yapılmış ince deri için kullanılır. Burada “kitap” kelimesiyle Kur’ân-ı Kerîm’in kastedildiği yorumunu yapanlar, sûrenin indiği sıralarda Kur’an’ın bu şekilde yazılmaya başlandığı veya –tamamı açısından– ileride yazılacağına işaret bulunduğu yorumunu yaparlar. “Açık ve yayılmış” anlamına gelen menşûr kelimesiyle ilgili olarak Râzî şu ilginç yorumu yapar: Burada kitabın açıklık özelliğine işaret vardır; zira dürülü, kapalı kitapta ne bulunduğunu kimse bilemez; şu halde burada söz konusu olan kitap dürülü yazılardan yani levh-i mahfûzdan farklıdır; bunun anlamı “O size açıktır, onu inceleyip üzerinde düşünmenize kimse engel olamaz” demektir (XXVIII, 240). 4. âyetteki “el-beyt’ül-ma‘mûr” tamlaması hakkında başlıca üç yorum vardır: a) Semada bulunan bir evin, bir mescidin adıdır; ilgili rivayetlerde bunun yedinci semâda, Kâbe’nin izdüşümüne denk gelen bir yerde, arşın hizasında bulunduğu, durâh diye de anıldığı, meleklerin ziyaretiyle şenlendiği belirtilir. Dördüncü ve altıncı semada veya semanın ve yerin her bir katında bir beytülma‘mûr bulunduğu yönünde de nakiller vardır. Yine rivayetlerde yer alan bilgilere göre her gün oraya çok sayıda melek girer, Allah’ı takdis ve tesbih ederler; çıkanlar artık asla (kıyamete kadar) oraya dönmezler (bk. Taberî, XXVII, 16-18; Zemahşerî, IV, 33; İbn Atıyye, V, 186). Şu var ki bu rivayetlerin âyetteki tamlamayı izah amacı taşıdığı açık değildir (İbn Âşûr, XXVII, 39). b) Kâbe’nin adıdır. Bu yorumda mâmur kelimesinin, “gelen gideni çok olan, ziyaretçileriyle şenlenen ve bakımlı olan yer” mânaları esas alınmıştır (Zemahşerî, IV, 33). Bu yorumu destekleyen bir rivayete göre Allah Teâlâ onu her yıl belirli sayıda ziyaretçi ile mâmur kılar, insanların sayısı bundan eksikse meleklerle tamamlar. c) Müminin kalbi kastedilmiştir. Kalp, kişinin Allah’ı tanıması ve O’na tam bir teslimiyet göstermesiyle mâmur olur (Beyzâvî, VI, 89; ayrıca bk. Abdurrahman Küçük, “Beytülma‘mûr”, DİA, VI, 94-95).
Hemen bütün müfessirler, 5. âyette geçen ve “yüksek, yükseltilmiş tavan” anlamına gelen es-sakf el-merfû‘ tamlamasıyla semânın kastedildiğini belirtirler; Enbiyâ sûresinin 32. âyeti de bu mânayı destekler niteliktedir. Bu konudaki bir rivayete dayanarak bazı müfessirler, bununla (cennetin tavanı olan) arşın kastedildiği yorumunu yapmışlardır (Şevkânî, V, 110; Elmalılı, VII, 4551-4552).
6. âyetteki el-bahru’l-mescûr tamlamasında geçen bahr kelimesi “deniz” anlamına gelir; bunun sıfatı olarak zikredilen mescûr kelimesi ise farklı mânalara gelmektedir. Bu mânalardan hareketle söz konusu tamlama için yapılan belli başlı yorumlar şunlardır: a) Kızdırılmış, alevlenmiş: Kelimenin Tekvîr sûresinin 6. âyetindeki kullanımı ışığında, kıyametin kopması sırasında –muhtemelen jeolojik bir patlamayla– denizlerin aşırı ısınması kastedilmiş olabilir (Gafir 40/72’de de fiil –edilgen haliyle– “yakılma” mânasına kullanılmıştır). b) Dolgun, taşkın: Denizlerin sularla dolu olması veya okyanuslar kastedilmiş olabilir. c) Boş: Kıyamet sırasında denizlerin boşalması kastedilmiş olabilir. d) Tutulmuş, hapsedilmiş: Denizlerin, dünyanın düzenini altüst edecek taşmalar yapmasının engellenmesine işaret olabilir (Taberî, XXVII, 18-19; İbn Atıyye, V, 186). e) Karışık, karışkan: Suyu birbirine veya tatlısı acısına karışan denizler mânası kastedilmiş olabilir (Şevkânî, V, 110). f) Tûr’dan söz edilmesi dikkate alınarak, Firavun’un boğulduğu denizin kastedildiği de düşünülebilir (İbn Âşûr, XXVII, 39-40; Elmalılı, VII, 4552). Ayrıca burada, semâda arşın altında bulunan bir denize (Taberî, XXVII, 20) veya cehenneme (İbn Atıyye, V, 187) yemin edildiği yönünde rivayetler de bulunmaktadır. Taberî kelimenin “yakma” ve “dolma” şeklinde iki temel mânası bulunduğunu, bunlardan ilkinin dünya hayatındaki denizlere uymadığını, dolayısıyla “dolu deniz” mânası verilmesinin isabetli olacağını belirtir (XXVII, 19-20). Ancak buradaki denizin “kıyamet koparken ısınan ve kaynayan deniz” olarak anlaşılmasına da bir engel bulunmadığından meâlde “kaynayan deniz” anlamı tercih edilmiştir.
İbn Âşûr burada üzerine yemin edilenlerle yeminin amacı arasındaki bağı özetle şöyle açıklar: İlk altı âyette üzerine yemin edilenler Hz. Mûsâ’nın Firavun’a gönderilmesiyle ilgili hususlardır. Yeminin konusu ise peygamberlerin uyarılarının esasını oluşturan ilâhî azabın mutlaka geleceği gerçeğidir. Firavun ve adamlarının helâki de bu gerçeği inkâr edip Mûsâ’yı yalancılıkla itham etmeleri sebebiyle olmuştur (XXVII, 36; Râzî’nin burada zikredilen üç mekân [Tûr dağı, deniz ve Kâbe] ile üç peygamber [Hz. Mûsâ, Hz. Yûnus ve Hz. Muhammed] arasında bağ kuran tevili için bk. XXVIII, 239-240).
Tur Suresi Fazileti
Tûr sûresi, Resûlullah’a diğer peygamberlere gönderilen vahiylerden fazla olarak bir üstünlük nişanesi şeklinde verilen “mufassal” sûrelerdendir. Hz. Peygamber’in bu sûreyi bazı akşam namazlarında okuduğu rivayet edilmiştir. Cübeyr b. Mut‘im, henüz müslüman olmadan önce geldiği Medine’de Resûl-i Ekrem’in ağzından üstün edebî üslûba sahip bu sûreyi duyunca çok etkilendiğini anlatmıştır (Buhârî, “Tefsîr”, 52/1; Müslim, “Ṣalât”, 174; İbn Hacer, I, 227; İbrâhim Ali, s. 319-320). Bazı kaynaklarda yer alan (Zemahşerî, V, 632; Beyzâvî, IV, 201), “Tûr sûresini okuyan kimsenin Allah tarafından azaptan kurtarılıp cennet nimetleriyle faydalandırılması gerçekleşmiş bir haktır” meâlindeki hadisin mevzû olduğu kabul edilmiştir (Zemahşerî, neşredenin notu, I, 684; Tarablusî, II, 722). Abdülhüseyin Dostgayb Ḳıyâmet ve Ḳurʾân: Tefsîr-i Sûre-i Şerîfe-i Ṭûr adıyla bir eser yayımlamıştır (Şîraz 1981).
Ayetel Kürsi duasını okumak için Ayetel Kürsi linkine tıklayabilirsiniz.