27.04.2025 - 02:00 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI
SEYHAN AKINCI- 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın coşkusunun yerini henüz kutlamalar bitmeden “Bu yaşadığımız büyük İstanbul depremi miydi?” kaygısı aldı... Geçtiğimiz çarşamba günü Marmara Denizi’nde Silivri açıklarında gerçekleşen 6.2’lik depremin ardından ağlayanlar, korkudan titreyenler ve ilk buldukları açık alana gidebilenler GSM operatörlerinin izin verdiği ölçüde iletişim kurmaya çalıştı büyük bir panikle. Bir kez daha gördük ki deprem anında yapılması gerekenler aklımızdan ilk uçup gidenler oluveriyor. Peki, deprem ülkesinde yaşayanlar olarak böylesi bir panik anına hazır olmamız mümkün mü? 23 Nisan coşkusuyla çıktıkları okul bahçelerine yarın deprem endişesiyle girecek çocukların kaygılarını yönetebilmeleri için neler yapılmalı? 6 Şubat depremlerinde Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep ve Adıyaman’da görev yapan ve binlerce insana psikolojik destek sunan Uzman Psikolog Caner Çakır ile konuştuk.
İlk akla gelen şu; böyle bir âna psikolojik olarak hazır olmak mümkün mü?
Fikrimce, tam anlamıyla psikolojik olarak hazırlanmak mümkün olmasa da ülkenin deprem bölgesi olması, teknik dayanıklılığın artırılması ve toplumsal farkındalık gibi unsurlar, bu süreci bir nebze olsun kolaylaştırabilir. Sahada gözlemlediğimiz üzere, bireylerin psikolojik dayanıklılığı kriz yönetiminde önemli bir faktör; ancak bu dayanıklılık yaş, cinsiyet, sosyoekonomik statü gibi birçok etkene göre değişiyor. Afetlerin boyutunun belirsizliği ve yıkıcı etkileri, bireyler üzerinde ciddi psikolojik etkiler yaratabiliyor. Bu belirsizlik, özellikle afet anı ve sonrasında kaygıyı, korkuyu ve stresi artırabiliyor. İnsan faktörü burada çok önemli çünkü her birey bu belirsizlikle farklı şekillerde başa çıkabiliyor. Bu yüzden, deprem gibi afetler için hazırlık sürecinde, sadece teknik destek değil, aynı zamanda psikolojik kriz durumları ve bu durumlarla nasıl başa çıkılacağına dair eğitimlerin de verilmesi gerekiyor. Akut dönemden sonra başlatılacak psikososyal destek çalışmaları, bireylerin hayatlarına devam edebilmeleri açısından kritik bir rol oynuyor.
“DERİN NEFES EGZERSİZLERİ, GERGİNLİĞİ AZALTMAYA YARDIMCI”
Panik duygusunu yönetebilmek için neler yapılabilir?
Panik duygusunu yönetmek, özellikle deprem gibi kontrol edemeyeceğimiz durumlarda gerçekten önemli bir beceri. Bu tür duygusal tepkiler kontrol altına alındığında, kişi kendini çok daha güvende ve rahat hissedebiliyor. Panik anlarında, sakinleşebilmek için derin nefes almak, zihni başka bir şeye odaklamak gibi basit teknikler, bu tür yoğun duygusal tepkileri yönetmede oldukça etkili olabilir. Bu beceriyi geliştirmek, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde daha sağlıklı bir kriz yönetimi sağlayabilir. Örneğin, panik anlarında nefes alıp vermek hızlandığı için, bilinçli olarak derin nefes almak sinir sistemini sakinleştiriyor ve kaygıyı azaltıyor. Ek olarak, çevremizdeki nesneleri sırasıyla saymak ya da 5-4-3-2-1 tekniğiyle duyularımıza odaklanmak, kaygıyı bir nebze olsun azaltabilir. Kendimizle olumlu içsel diyaloglar geliştirmek, panik duygusuyla başa çıkabilmek için oldukça etkili bir yöntemdir. Örneğin, “Bu geçici bir durum” gibi rahatlatıcı ifadeler, bireyin o anki korkusunu hafifletmeye yardımcı olabilir. Sonuç olarak, basit ama etkili stratejiler, kişinin duygusal durumunu yönetmesinde önemli bir fark yaratabilir.
Bazı kişilerin daha fazla desteğe ihtiyacı olabilir. Hangi durumlarda/aşamada profesyonel yardım alınmalı?
Bazı bireyler, sahadaki psikolojik destek faaliyetlerinde yoğun somatik tepkiler (tansiyon yükselmesi, tremor, nefes darlığı), intihar düşünceleri veya aile üyelerine fiziksel ve psikolojik zarar verme gibi durumlar tespit edildiğinde, ilgili faaliyet alanlarındaki psikiyatriye yönlendirilmiştir. Bu tür durumlarda, psikologlar aracılığıyla hastanelerdeki psikiyatri birimlerine yönlendirme yapılmalı ve erken müdahale süreci başlatılmalıdır. Erken ve acil psikolojik müdahale, bu tür durumlarda büyük bir önem taşır çünkü kişinin sağlıklı bir şekilde iyileşebilmesi için doğru tedavi ve destek sağlanmalıdır.
Uzun vadede deprem ve benzeri doğal afet süreçlerine karşı duygu durumunu yönetmek için neler tavsiye edersiniz?
Bilgi alımını sınırlamak ve güvenilir kaynaklardan doğrulanmış bilgilere odaklanmak duygusal iyileşme sürecinde önemli bir adım olacaktır. Ek olarak, nefes teknikleri gibi rahatlatıcı yöntemler, duygusal yükü hafifletmek ve stresle başa çıkmak için oldukça faydalıdır. Derin nefes alıp verme egzersizleri, vücuttaki gerginliği azaltmaya yardımcı olur ve bireyin daha sakin ve dengeli bir şekilde duygusal süreçleri yönetmesine olanak tanır. Bu teknikleri düzenli olarak kullanmak, duygu durumunu dengelemek ve uzun vadeli iyileşme sürecini desteklemek açısından etkili bir yaklaşım sunar.
6 ŞUBAT DEPREMLERİNDE ORTAK TEPKİLER
6 Şubat’ın ardından binlerce insana sahada psikolojik destek sundunuz. Depremin ardından görülen en tipik/ortak tepkiler nelerdi?
Bu sorunun gerçekten çok önemli olduğunu belirtmek isterim. Haftalık olarak sahadaki psikologlarımızla koordineli şekilde, bölgedeki insanların yaş, cinsiyet gibi farklı özelliklerine göre psikolojik ihtiyaçlarını belirledik. Ardından, eğitimler, grup çalışmaları ve bireysel görüşmelerle bu ihtiyaçlara yönelik bir destek süreci oluşturduk. Karşılaştığımız tabloda; yetişkin kadınlarda, genellikle umutsuzluk, çaresizlik ve yoğun kaygı, tükenmişlik gibi duygusal tepkiler gözlemledik. Aile içindeki iletişim sorunları, eşler arası güven eksiklikleri, öfke kontrolü ve depresif semptomlar sıkça raporlandı. Kadınlar, deprem sonrasında uyku ve iştah problemleri yaşadıklarını ve öz bakımlarında zorluklar çektiklerini ifade ettiler. Ayrıca, aile içi şiddet ve istismar gibi olumsuz durumlar da sıkça gündeme geldi. Yetişkin erkeklerde ise depresif duygular ve artan psikolojik destek talepleri gözlemledik, özellikle Kahramanmaraş bölgesindeki erkekler daha fazla psikolojik destek almak istiyorlardı. Bu grupta da geleceğe dair belirsizlik ve kaygı, işlevsellik kaybı ve aile içindeki ilişkilerde bozulmalar öne çıkıyor.
KİŞİSEL SINIR EKSİKLİĞİ
Çocuklardaki gözlemleriniz nasıldı?
Çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) belirtileri yaygın. Uyku problemleri, kâbuslar, saldırgan davranışlar ve akran zorbalığı gibi sorunlar sıkça raporlandı. Ayrıca çocukların mahremiyet ve kişisel sınır eksiklikleri, bölgenin güvenlik ve yaşam koşulları ile birleşerek önemli bir risk oluşturduğunu söyleyebilirim. Bu sebeple ebeveynlere yönelik eğitimler de oldukça kritik bir rol oynuyor. Ergenlerde ise sınav kaygısı, motivasyon kaybı ve gelecek endişeleri gibi durumlar sıklıkla gözlemlendi. Ayrıca, aile içi iletişimdeki zorluklar ve aşırı telefon kullanımı gibi durumlar da gözlemleniyor. Ergenler arasında psikolojik desteğe olan talep arttıkça, olumlu gelişmelerin de yaşandığını görüyoruz.
“ÇOCUKLARLA AÇIK İLETİŞİM ÖNEMLİ”
Depremden etkilenen çocuklara nasıl yaklaşmalıyız? Onlara bu durumu nasıl anlatabiliriz?
Depremden etkilenen çocuklara yaklaşırken, duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve güvenli bir ortam sunmak çok önemli. Çocuklar, deprem gibi travmatik olaylarla başa çıkmakta zorlanabilirler, bu yüzden empatik ve destekleyici bir yaklaşım benimsemek gerekir. Öncelikle, çocuklara duygularını ifade edebilmeleri için ortam yaratmak önemli. Onlara nasıl hissettiklerini sormak, korkularını ve kaygılarını paylaşmalarını sağlamak bu süreçte yalnız olmadıklarını hissettirebilir. Bu tür bir açık iletişim, duygusal iyileşme sürecini kolaylaştıracaktır. Çocuklara durumu anlatırken, yaşlarına uygun bir dil kullanmak gerekir. Küçük yaştaki çocuklar, soyut kavramları anlamakta zorlanabilirler, bu yüzden olayları basit ve net bir şekilde açıklamak önemli. Onlara deprem gibi doğal afetlerin bazen yaşanabileceğini, ancak güvenlik önlemleri alındığı için tekrarlanmaması için çalışıldığını anlatmak faydalı olacaktır. Aynı zamanda, “Burası güvenli, sen güvendesin” gibi rahatlatıcı cümlelerle güven duygusunu pekiştirebiliriz.
Yarın depremin ardından okullar açılacak, okula gidecek çocukları bu duruma nasıl hazırlayabiliriz?
Okula dönüş süreci, çocuklar için endişe verici olabilir, bu yüzden onlarla açıkça konuşmak ve okulda neler bekleyecekleri konusunda bilgi vermek önemli. Güvende olduklarını ve öğretmenlerin her zaman yanlarında olduğunu vurgulamak rahatlatıcı olacaktır. Ayrıca, okullarda sunulacak psikolojik destek, çocukların kaygılarının giderilmesinde büyük rol oynar. Psikolojik destekle birlikte, oyun terapisi ve grup çalışmaları gibi etkinlikler, çocukların duygusal iyileşmelerini destekler ve okul ortamına uyum sağlamalarına yardımcı olur. Son olarak, çocukların depreme dair hissettikleri korku ve endişelere saygı göstermek, onları suçlamadan veya küçümsemeden dinlemek, iyileşme sürecinde önemli bir adım olacaktır.