09.07.2023 - 02:00 | Son Güncellenme:
Ege Doğaç Erdoğan
Ege Doğaç Erdoğan - “Diva” denilince aklınıza ilk gelen nedir? Şatafatlı bir görünüşe sahip, ilginç ve belki de biraz abartılı giyim tarzıyla hayal ettiğiniz bir sanatçı mı yoksa kaprisli, kendini beğenmiş, şımarık bir kadın mı? Diva aslında Latince kökenli İtalyanca bir kelime; tam anlamıyla “tanrıça” demek. Türk Dil Kurumu şu şekilde tanımlamış: “sinema, tiyatro, müzik, dans, bale vb. sanatlara emek vermiş, alanında uzmanlaşmış ve tanınmış olan kadın sanatçı.” Fakat 2000’li yıllardan itibaren popüler kültürdeki sadeleşme, ihtişama ve özenerek giyinmeye karşı oluşan bir karşı akımın da etkisiyle diva kelimesi negatif bir çağrışım yapmaya da başladı. O kadar ki dünya çapında ünlü bir gıda şirketinin meşhur bir çikolata reklamında bile diva teması olumsuz olarak işlendi. Oysa tanrıça kökenli bu kelime muazzam derecede büyüleyici kadınları tanımlamak için kullanılmalıydı. Londra’nın seçkin semti South Kensington’da bulunan Victoria&Albert (V&A) Müzesi’nde 24 Haziran’da açılan yeni sergi, gururla “diva” kelimesini kullanıyor ve öyle görünüyor ki bu sergi sayesinde diva tekrar hak ettiği anlamda kullanılmaya geri dönecek.
Cinsiyetçilikten uzak duruyor
Aslında divanın olumsuz bir anlam kazanmasında cinsiyetçiliğin de rolü var. Özgüvenli, güçlü ve başarılı bir kadını çekememezlik olarak görebiliriz bu durumu. Pek tabii ki sosyoekonomik statüsünü suistimal eden sanatçılar da var ve onların da divanın kötüye evrimleşmesindeki payı yadsınamaz, ancak neden erkek sanatçıların kaprisleri bu kadar yaygın haber olmuyor bir düşünmek lazım. Küratörünün sözlerine bakılırsa DIVA ile V&A Müzesi, bazı geleneksel kalıpları da yıkmayı hedefliyor. “Huysuz Virjin” tiplemesiyle bizim de aşina olduğumuz “drag queen” konsepti de bir sanat dalı olarak halka sunuluyor. Kısacası belki de bu serginin en büyük hedeflerinden biri diva kavramını cinsiyet ayrımı yapmadan yaşatmak. Bu hedef için de epey çaba sarf edilmiş, zira müzede bu temalı bir serginin oluşturulması tam beş senelik bir çalışmanın neticesinde ancak mümkün olmuş.
V&A’da gösterime sunulan parçaların arasında Tina Turner’ın ünlü “Alev” elbisesi de var. Moda tasarımcısı Bob Mackie’nin 1977’de tasarladığı şaşalı kıyafet 250 parçadan sadece biri. Mackie’nin The Guardian’a verdiği demeçte, geçmişe göre günümüzdeki divaların performansını yetersiz bulduğunu ifade etti. Hatta moda gündemine oturan Beyonce’nin son turnesi Renaissance bile Mackie’yi etkilemekte başarısız olmuş. Mackie çıplaklığı sanat haline dönüştüren, dekolteli tasarımlarıyla ünlü; ancak şık bir seksilik ile rüküş bir bayağılık arasındaki farkı işte bu şaheser niteliğindeki kıyafetleri görünce anlıyorsunuz. Günümüzde de belki eskisi kadar olmasa da diva statüsünün hakkını verenler yok değil! Amy Winehouse, Rihanna ve pek tabii ki Beyonce de sergide yer alıyorlar. “DIVA” sergisi riskli ama cesur bir adım atıyor; divalığın evrim sürecini ziyaretçileriyle buluşturuyor.
Olağanüstü yetenekli
V&A, bu yeni temayı şöyle açıklıyor:“DIVA, ikonlaşmış sanatçıların gücünü ve yaratıcılığını kutluyor. Zaman içinde operada, sahnede, popüler müzik ve filmde ‘diva’ rolünün değişimini keşfe çıkıyor.” Cher’den Marilyn Monroe’ya, Whitney Houston’dan Tina Turner’a kadar tarih boyunca “diva” unvanı kazanmış aklınıza gelen kim varsa bu sergide yer buluyor. V&A küratörü Kate Bailey, Bazaar’a yaptığı açıklamada şöyle diyor: “Diva kelimesi 1800’lü yılların başında olağanüstü yeteneğe sahip kadın sanatçıları tanımlamak için kullanılmaya başlanmış. 20’nci yüzyıla geldiğimizde ise fazla talepkâr yıldızlara da diva denir hale geldi. Bizim yeni sergimizde divanın çeşitli anlamlarını fotoğraf, film, moda, müzik ve canlı performans penceresinden görebileceksiniz. Günümüz sanatçılarının ve hayranlarının bu kelimeyi yeniden nasıl tanımlayıp, benimsediğini inceliyoruz. Bugün diva denilince bu Dolly Parton veya Barbara Streisand gibi yaratıcılıklarıyla geleneksel olarak erkeklerin alanı olarak kabul edilen alanlara giren ya da Blondie gibi yeni müzik türlerinde bariyerleri yıkan kadınlardan bahsedebiliriz. Hatta sadece kadınlara değil, Elton John gibi güçlü özgüveni ve kendine has tarzı olan erkeklere de diva yakıştırması yapabiliriz.”