24.10.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Beyoğlu’nun zamana direnen ama zamanla yaşayan yapılarından biri Tokatlıyan Oteli… Cadde-i Kebir’in merkezinde, Mıgırdiç Tokatlıyan adlı esnafın girişimiyle 1909’da hizmete giren, Alexandre Vallaury imzalı otel dönemin oldukça popüler yapılarından biriydi; Avrupa ve Ortadoğu’nun en lüks otellerinden kabul ediliyordu. Aynı zamanda İstanbul’un Pera Palas’tan sonra en büyük oteliydi.
Yıllar geçti, o şaşalı günler geride kaldı ve Tokatlıyan, Beyoğlu’nun suskun yapıları arasındaki yerini aldı. Üç Horan Ermeni Kilisesi bünyesinde Tokatlıyan Han olarak ufak bürolar ve sanatçı atölyeleriyle yola devam ediyor.
Tokatlıyan Han’ın teras katı ise çeyrek asır sonra ilk kez bir sergi için açılmış oldu. Eda Yiğit’in küratörlüğündeki 11 sanatçı, en son 25 yıl önce Beyoğlu Adliyesi ile çalışan avukatların ofis olarak kullandıkları, adliyenin taşınmasıyla terk edilen ve kalıntılarla dolu olan beşinci katı önce temizledi ardından “Polifonik Bir Bahçe” sergisini izleyiciyle buluşturdu. Tokatlıyan Han’ın odalarına yayılan sergideki resim, desen, enstalasyon, fotoğraf, video, heykel, seramik eserler, hafızadan ilham alan ve kalıntıların kullanılmasıyla üretilen işlerden oluşuyor.
Hafıza odası
Sergiyle birlikte aradan geçen zamanın izlerini ve işaretlerini taşıyan mekânda geçmişe tanıklık edenlerin bıraktıkları soyut miras, kolektif bir bakışın konusu oluyor. Kirkor Dabanyan’ın “Kubbenin İzdüşümü”, Serkan Aka’nın atık porselenlerden oluşan yerleştirmesi “Buralarda Bir Yerde”, İlhan Sayın’ın Han’da bulduğu gazete kâğıtları ve telle üreterek odadaki eski lambanın üzerine kondurduğu “Haberci”si, Bilal İmren’in “Alexander Vallaury’nin izinde” videosu, Özge Akdeniz’in Han’da kullanılan ve hâlâ yerinde duran eski su deposu odasına yaptığı “Boşluğun Kıyısında” yerleştirmesi, hafızanın yaşadığını ve yaşattığını hatırlatıyor. Serginin son odası ise bir hafıza odası. Burada Mıgırdıç Tokatlıyan, Tokatlıyan’ın tarihçesi, ‘20’lerden itibaren otelde yaşanan ve basına yansıyan olaylardan haber seçkisi, Han’ın ‘90’lardaki kullanımı ve son yıllarda Tokatlıyan Han’da üreten sanatçıların bilgileri yer alıyor.
Sergi, mekânın geçmişi ile bugün arasında çizdiği zikzaklarla şekillenirken iki yılı aşkın süredir sanatçıların burada örgütlediği yeni yaşam kültürünün rüzgârını arkasına alıyor. “Polifonik Bir Bahçe” 31 Ekim’e kadar ziyaret edilebilir.
‘Zamanı sıkıştırmışız gibi’
Tokatlıyan’ın terasında sergi fikri küratör Eda Yiğit’in 2022’de burada bir yazıhane kiralamasıyla başlamış. Sözlü tarih çalışmaları yapan Yiğit, Han’ın ortasına bir bitki koymuş ve burası zamanla Tokatlıyan’ı paylaşan sanatçıların ekosistemi olmuş. ‘60’lardan sonra Han’a dönüştürülen Tokatlıyan’ın ilgili anlatılar ve değişen mekânla bağ kurma biçimi ise serginin temelini atmış. Yiğit, “Kolektif üretim, mekânın tarihi ve geçmişine baktıkça insan bu bağlantıyı kurmayı gündemine getiriyor. Hem geçmiş bir araya geliyor hem zamanı sıkıştırmışız gibi... Bu kat, âtıl ve hafriyatla doluydu. Çok büyük bir temizlikle başladık, hafriyatı ayıra ayıra kendimize yer bulmaya çalıştık. Mimari-mekân, hafriyat, hafıza üzerine çalışan sanatçılarla konuşa konuşa bir şeyler yaptık. Kalan izleri tekrar yorumlayıp bahçeyle de konuşuyoruz” diyor.