04.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Şayet yolunuz New York’a düşer de önerdiğim mekânlardan birinde sanat izlemek isterseniz, hiç belli olmaz belki de karşılaşırız. Belki sanatla, sanatçılara kadeh kaldırırız beraber, dünyamızı güzelleştirdikleri, umutlarımızı tazeledikleri ve her şeye rağmen sanattan ve bizlerden vazgeçmedikleri için. Hepiniz sanatla kalın, umutla kalın, sevgiyle kalın!
Nermin Bezmen ABD’de kültür sanat denince, ağırlıklı olarak ilk akla gelen şehir New York’tur. “The Big Apple” (Büyük Elma) yılın her ayı, her günü, durmadan perdelerini açan müzikalleri, Broadway-off Broadway tiyatroları, Metropolitan operası, caz kulüpleri, Time Square’de sabahın köründe bilet sırasına giren yerli, yabancı sanat meraklıları, tiyatro, müze kapılarındaki uzun kuyrukları ile yaşar... Sesiyle, oyunculuğuyla, plastik sanatlarıyla, müziğiyle, yeteneğiyle dünyanın dört bir yanından en mükemmelleri, en özelleri ve çok kez de “ilk”leri kendinde toplar New York. Bu da New York’u kültür ve sanatı yaşatmanın yanı sıra kendisi de sanatla soluyan bir şehir yapar.
Bizim yaşadığımız New Jersey, New York’a nazaran birçok anlamda pandemiyi daha esnek kurallarla geçirdi. Açık havada sanat burada daha erken uygulamaya geçti. Bunun en güzel örneklerinden biri New Jersey’nin Papermil Play House Tiyatrosu. Bağışlarla yaşayan ve sahneledikleri oyunlar, müzikallerle birçok Broadway oyununu aratmayan bu tiyatro kurumu pandemiyle birlikte salonlarını geçen yaz bahçelerine taşıdılar ve mesafe kurallarına uygun şekilde kadrolarındaki sanatçıların müzikal, opera, kabare geceleri kapsamında izleyicileriyle buluşmasını sağladılar. Bu o kadar kabul gördü ki; şimdi serbestiye geçilmesine rağmen haftada üç gece yine bu romantik akşam programları devam ediyor.
Müzelerde heyecan başladı
Nihayet 1 Haziran’dan itibaren tüm ABD, dolayısıyla New York normal yaşama döndü. Müzeler, galeriler, açık hava konserleri hayatın pandemi öncesine dönmesinde öncülük ediyorlar. Sevdiceğimle birlikte çok özlediğimiz o sanat günlerini, gecelerini yeniden yaşamak üzere yaz programımızı hazırladık. Listemizde şu sanat olayları var: The Newark Museum of Art, The Met (The Metropolitan Museum of New York) muhteşem, zengin sergilerle kapılarını açtı. Rezervasyon yaptırıp her birine birer tam gün ayırmak niyetindeyiz. MET bugüne kadar gerçekleşmiş en kapsamlı Michalengelo sergisini sunuma hazırladı. MOMA (Modern Museum of Art) feminist sanatçı Niki de Saint Phalle’nin “Structures for Life” başlığı altında heykel, baskı, film, mücevher ve tablolarından oluşan iki yüz parça eserini sergilemekte.
MOMA aynı zamanda Cezanne’ın bugüne dek ya hiç görülmemiş veya çok az bilinen suluboya, yağlıboya ve eskizlerini sergilenmeye açıyor.
Brooklyn Müzesi gelmiş geçmiş en büyük sergisini sanatçı KAW’ın eserleriyle açtı. İkonik Japon sanatçısı Yoyoi Kusama, New York Botanik Bahçelerini heykelleriyle kaplamış. “Kusama-Cosmic Nature” adını verdiği bu açık hava sergisi kaçırılmaz.
Gugenheim Müzesi’nde Jackson Pollack’ı Jackson Pollack yapan ilk tablo sergilenmeye açıldı. 1943 yılında Peggy Gugenheim’ın Pollack’ı aylık maaşa bağlayarak sipariş verdiği, dolayısıyla ressamın yaşam kaygısı olmadan çalıştığı serinin ilk tablosu olması açısından çok önemli bu parça.
Bu arada Broadway’in duayenlerinden viyolonist Suzy Perelman (“Phantom of the Opera”, “Cats”...) pandemi döneminde başlattığı yine kendisi gibi sanatının zirvesinde piyanonun gurusu Christian Regal ile kendi evinin yol üzerindeki minik bahçesinden çevreye yayılan birer saatlik konserlerini devam ettirmekte. Evet, şayet yolunuz New York’a düşer de bu mekânlardan birinde sanat izlemek isterseniz, hiç belli olmaz belki de karşılaşırız.