Kültür Sanat‘İyi film bir gizeme işaret etmeli’

‘İyi film bir gizeme işaret etmeli’

27.02.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Geçen sene İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film seçilen ve En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanan "Beni Sevenler Listesi", suç hikâyesini aidiyet meselesine dönüştüren etkileyici bir film

‘İyi film bir gizeme işaret etmeli’

Müjde Işıl- Emre Erdoğdu’nun sinemasal dünyasıyla yaklaşık beş sene önce, ilk uzun metrajı “Kar” ile tanışmıştık. Ulusal festivallerden ödüllerle dönen bu yapımdaki aidiyet meselesi, yönetmenin yeni filmi “Beni Sevenler Listesi”nde de devam ediyor. Antalya’nın arka sokaklarında geçen ilk filmin aksine yeni filmin mekânı İstanbul’un iki tezat bölgesi, Bağcılar-Cihangir hattı. Bağcılar çocuğu olan Yılmaz, prodüksiyonda çalışarak hedeflediği sevilme ve ait olma potansiyeline ulaşamayınca ünlülerin dünyasına başka bir kanaldan, uyuşturucu tedarikçisi olarak giriyor. Yılmaz, bu yolla Cihangir’in şöhretli isimleriyle hem alışveriş hem de arkadaşlık ilişkisi kuruyor. İlk bakışta suç hikâyesi olarak görülebilecek bu yapı, giderek sevilme ve ait olma ihtiyacının trajedisine dönüşüyor. İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film seçilen ve başroldeki Halil Babür’e En İyi Erkek Oyuncu Ödülü getiren “Beni Sevenler Listesi”ni, senaristi ve yönetmeni Emre Erdoğdu ile konuştuk.

Haberin Devamı

İlk uzun metrajınız “Kar”da Antalya’nın arka sokaklarından, aidiyet kavramıyla birlikte bir “kardeşlik” hikâyesi anlatmıştınız. “Beni Sevenler Listesi”nde de Bağcılar-Cihangir hattında geçen bir başka aidiyet hikâyesi var. Neydi sizi bu filmi çekmeye yönelten motivasyon?

Sinema yaptıkça fark ettiğim durum şu ki, en büyük meselem varoluş. Anlattığım karakterlerin sanırım hep böyle bir derdi olacak, benim böyle bir derdim olduğu müddetçe. Dünyaya ait olmaya çalışan, bu konuda zorlanan ruhlar dikkatimi çekiyor. Bunun sebebi sınıfsal, psikolojik ya da her ne olursa olsun, meselem sanırım ait olamamak. Bu filme çalışmaya başlamam, sanırım sevilme vahametinin içimde nasıl büyük bir soruna dönüşebileceğini düşünerek başladı.

Haberin Devamı

Başta Halil Babür olmak üzere ilk filminizdeki isimlerle yeniden çalıştınız. En başından beri Yılmaz, Halil Babür müydü?

Evet, hatta bu filmi yapmamdaki motivasyonlarımdan biri de Halil’le yeniden çalışmaktı. “Kar”da çalıştıktan sonra hem sanatsal olarak bir yoldaşlığımız oluştu hem de çok yakın arkadaş olduk. Ama böyle olmasa bile Halil’le çalışmak yeterince heyecanlı. Onun yeteneğindeki bir oyuncuyla çalışmak, bir yönetmenin başına gelebilecek en güzel şeylerden biri.

Film ilk başladığında Onur Ünlü ile yakınlık olabilir mi, hissi beliriyor zihnimizde. Sonrasında kendisi oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Onur Ünlü sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence Onur Ünlü’nün sineması, ilerleyen dönemlerde akademik olarak incelenecektir. İncelenmelidir. Çalışma şeklimiz hiç benzemese de yaptığı sinema ve yapma biçimiyle bir önceki kuşaktan beni en çok düşündüren sinemacı o. Hem bir bilim insanı hem de fare olabilmiş ender sinemacılardan biridir o.

‘İyi film bir gizeme işaret etmeli’

Yönetmen ve oyuncu sakinleriyle “entel mekânı” olarak tanımlanan Cihangir’in yaldızını döküyorsunuz filmde. Yaldızın altından görünen, sahtelik ve çıkar ilişkileri mi?

Bence filmdeki meseleler, çıkar meselesi değil. Orada bir hayatta kalma mücadelesi var. Psikolojik olarak insanı çok zorlayan ve zaten psikolojik olarak büyük arazları olan insanların yaptığı meslekler bunlar. O yüzden dinamikler daha ince bir ipte yürüyor. Ancak bu durumun sadece bu insanlara ait olduğunu düşünmek hata olur. Hangi kesimde bu meselelerin mesele olmadığını söyleyebiliriz ki? Bu insanın temelinde yatan bir sorun. Filmlerimde şu kesin böyle, şunlar kurban, şunlar avcı gibi tanımlar yapmıyorum aslında. Yapan filmleri de dikkate almıyorum. İyi film bence bir gizeme işaret eder. Ancak vasat sanatçılar alıcısına “önerme” gibi şeyler sunmaya çalışır.

Haberin Devamı

‘Kurguyla karışmasını seviyorum’

Yılmaz’ın ruhsal açlığı sadece yalnızlıkla açıklanamaz. Yılmaz’ın yaşam amacı, sınıf atlamak ve ait olmak üzerine mi kurulu?

Sınıf atlama isteği kötücül bir kelime gibi duruyor ama orada asıl olay, sevileceğinden şüphe duyduğu insanların sevgisine takılması. Çünkü sınıf meselesini doğru incelersek, oradaki insanların sınıfsal olarak Yılmaz’dan bir farkı yok. Ünlü olduğunuzda sınıf atlayamazsınız ya da birden çok para kazandığınızda. Sınıf çok daha derin bir yerde konumlanır. Onun meselesi “ait olmak” galiba. Cihangir’e ait olduğunu hissetse bile ait olmadığını düşündüğü başka bir şey karşısına çıkacaktır. Yılmaz farkında olmasa bile aslında kendini ait hissetmediği yer, dünya. Bunun tek çözümünü sevilmek zannediyor.

Haberin Devamı

Prodüksiyonda çalışarak dâhil olmadığı dünyaya farklı bir kanaldan giren Yılmaz’ın “sevenler listesi”ndeki kişilerle ilişkisi, çıkar yoksa tek taraflı gibi. Sevdiği kişiler listesi yapsa, onda da durum böyle mi olurdu sizce?

Bence o insanları seviyor. Çünkü onlarda kendini görüyor. Haklı da. Ayrıca işin ilginç yanı o kişiler tarafından seviliyor da. Ancak o karakterlerin de bir iç savaşı var. Bu karakterlerin sevilme arzusunu birbirlerinin patetikliğini destekliyor. Yılmaz’ın listesi doğru. 

Bir sahnede, Yılmaz’ın kendi el yazısını kullandığı ve siyah beyaz çektiği filminden söz ediliyor. “Beni Sevenler Listesi” de siyah beyaz ve benzer el yazısı formunda. Bu, aslında Yılmaz’ın filmi mi?

Evet. Bu benim dramaturji tercihim. Ben anlatıcıyı anlatının içine yerleştirmeyi seviyorum. “Kar”da da Ali elinde kamerasıyla filme dahil oluyor, ancak film onun filmine dönüşmüyordu. Burada Yılmaz’ın üzerinden bir dramaturji ve estetik yaratmaya çalıştım. Gerçekle filmin karışmasını seviyorum. Çünkü rüya/kâbuslarımla hayatın birbirine geçmesini normalleştiriyorum. Çünkü gerçekten neyin gerçek olduğuna dair şüphelerim var.