02.11.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - İtalyan tiyatrosunun öncü isimlerinden yazar, oyuncu ve yönetmen Pippo Delbono, 25. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında İstanbul’a konuk oluyor. Delbono’nun sirk estetiği ve büyüsünü harmanlayan antikahramanların dünyasına davet niteliğindeki gösterisi “Neşe”, 4 ve 5 Kasım’da saat 20.00’de Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak. Dans, müzik ve tiyatronun iç içe geçtiği oyunda Pippo Delbono topluluğunun oyuncuları ıstırap, mutluluk, acı, heves ve sonsuz sevinç arayışını sahneye taşıyacak. 4 Kasım’daki gösterinin ardından Delbono’ya 25. İstanbul Tiyatro Festivali’nin Onur Ödülü sunulacak ve ödül töreninin ardından geçekleştirilecek soru-cevap bölümünde izleyiciler yönetmenle buluşacak. “Neşe”yi Delbono’dan dinledik...
“Neşe” izleyiciyi nasıl bir dünyaya davet ediyor?
“Neşe” izleyiciyi hayal, gerçek ve hafıza dünyasına davet ediyor. Acıdan mutluluğa, değişik müzik kalıplarıyla, rock dünyası, klasik müzik ve popüler şarkılar aracılığıyla insanın farklı pasajlarından geçen bir oyun, bir şiir “Neşe”. “Neşe” acıdan doğmuş bir eserdir. Performansın başında da dediğim gibi, oyunun adı aslında “Neşe’ye giden yol” da olabilirdi.
Sosyal olarak dışlanan isimlerle gerçekleştirdiğiniz Barboni projesi ilgi çekici ve şaşırtıcı bir çalışma. Bu nasıl bir deneyimdi ve sanatsal olarak size ne kattı?
Olağanüstü bir deneyimdi. Barboni projesi sayesinde Bobò ve daha birçok oyuncuyla tanıştım ve onlarla beraber dünya çapında bir yolculuğa başladım. “Neşe”, sağır, dilsiz ve okuma yazma bilmeyen Bobò’ya bir övgüdür. Bobò olağanüstü bir aktördü. 25 yıl önce, Napoli yakınlarında Aversa’daki akıl hastanesinde tanışmıştık. 20 yıldan fazla süre boyunca benimle çalıştı, yaşadı ve tiyatroma güzelliği, sertliği, hassasiyeti, tüm olağanüstü unsurları getirdi. Bobò, sahip olduğu gerçekle sizi derinden etkileyen bir aktördü.
Aynı zamanda sinemayla da temasınız var. Belgesel ve film yönetmenliğiniz, oyunculuk deneyiminiz var. Sinema ve tiyatro arasındaki etkileşim sizi nasıl besliyor?
Sinema sizi başka bir zamana, başka bir mekâna götürüyor ve işte bu yüzden sinemaya ihtiyacım var. Tiyatroda geniş çekimler var, sinemayla ise yakın plana gidebilirsiniz. Tiyatro bir iletişim ayinidir: Seyirciyle temas halinde olan oyuncuların varlığı söz konusudur. Buna karşın sinema, oyunculara daha da yaklaşmayı ve bizimle samimi bir ilişki kurmayı başarıyor. Tiyatroda her şey çağrıştırılır, sinema ise mekânlara, doğaya girmenize olanak sağlar. Kendi sinemamda ekibin varlığının yarattığı mesafeden kaçmamı ve gelip geçici anları yakalamamı sağlayan küçük kameralar veya cep telefonları kullanıyorum.
Akıl hastanesinden tiyatro sahnesine
Pippo Delbono geleneksel tiyatro eğitiminin ardından Danimarka’da beden ve ses üzerine titiz bir çalışma ile oryantal tiyatronun ilkelerini inceledi. 1980’lerin başında Compagnia Pippo Delbono’yu kurdu ve “Il Tempo degli Assassini”den (1987) “La Gioia”ya (2018) kadar çalışmalarının çoğunu onlarla birlikte yarattı. Sanatçı, oyun sahnelemekten ziyade yıllar içinde sayıları artan bir oyuncu grubuyla tasarlanan, bütünlüklü yaratımlar gerçekleştiriyor. Sosyal olarak dışlanmış insanlarla karşılaşması ise şiirsel araştırmasında bir dönüm noktası oluşturuyor ve “Barboni” projesinin doğmasına yol açıyor. Aralarında 45 yıl boyunca Napoli yakınlarındaki Aversa’da bir akıl hastanesinde tutulan ve yakın zamanda vefat eden sağır ve dilsiz Bobò’nun da bulunduğu bu oyunculardan bazıları toplulukla çalışmayı sürdürdü ve hâlâ bu deneyimin önemli bir parçasını oluşturuyor.