12.01.2020 - 07:50 | Son Güncellenme:
Egemen Limoncuoğlu
Rock tarihinin ve de tabii müzik tarihinin en kendine has gruplarından birinin davulcusuydu Neil Peart. Sadece davulcusu değil, grubun bir bakıma aklıydı da yazdığı şarkı sözleriyle. Geddy Lee (bas gitar, vokal) ve Alex Lifeson (gitar), iki genç rock sever müzik meraklısı tarafından Kanada’da kuruldu Rush. Saçına çiçek takan çocuklar kuşağının hareketli günleriyle, disko çağının başlangıcı arası bir vakitte. Neil Peart, bu ikiliye Rush adı altında çıkan ilk plaklarının yayınlanışının hemen sonrasında katıldı. İkinci Rush albümüyle birlikte de grubun dikkat çekici karakteri olarak derhal öne çıktı. Zira, şarkı sözleri onun kalemindendi. Rush’ın ilk yılları henüz kimliğini oturtamamış klasik manada bir rock grubu olarak geçti. Fakat, zamanla progresif rock sularına dümen kırdılar, Geddy Lee’nin tiz sesi, Neil Peart’ün edebi referansları bol, okuyan yazan bir zihin olduğunu açıkça belli eden şarkı sözleriyle Rush dikkat çekmeye başladı.
Etkileyen sözler
Dikkat çekmeye başladı derken, müzik eleştirmenleri vesaire değil bahsi geçen. Dinleyiciler arasından yayıldı adları, plakları. Bıkmadan usanmadan konserler vererek Kuzey Amerika’da çalmadık yer bırakmadılar. Bu da karşılığını aldı. Okulun futbol takımının havalı çocukları değil de, diğer çocuklar dinliyordu Rush’ı. Fantezi edebiyatıyla, bilim kurguyla ilgilenen çocuklar. Ve bunda en önemli pay, enstrümanlarındaki teknik becerileri kadar, o şarkılarda işitilen sözlerdi. Peart’ün Ayn Rand’a ilgisi zaman zaman başlarına dert açsa da 1976’da yaptıkları “2112” adlı albümleri, şarkıların etrafında döndüğü konseptle birlikte onları bir üst seviyeye çıkardı. 70’lerin sonunu progresif rock’ın döngüsünü kırdıkları, ticari anlamda da, radyolarda çalınabilir şarkılar da yaptıkları, “Permanent Waves” (1980), “Moving Pictures” (1981) gibi albümleriyle nihayet adlarını iyiden iyiye büyük harflerle afişlere yazdırdıkları dönem geldi. Sonrası, sıkı bir hayran topluluğunu yıllarca peşlerinden sürükledikleri, müzikseverler gözünde adeta ‘dokunulmaz’ görüldükleri bir kariyer.
Müzikten emekli
Hayatı sadece davul setinin arkasında dinleyenleri kendine hayran bırakarak geçmedi Peart’ün. 1997’de, 19 yaşındaki kızını bir trafik kazasında kaybetti. Ardından, 23 yıllık hayat arkadaşını da kanser yüzünden toprağa vermek zorunda kalınca, kendini müzikten emekli etmeye karar verdi. Motosikletine atlayıp dünyayı gezdi. Bu gezileri konu alan kitaplar yazdı. Nihayet kendinde devam etme gücünü bulduğunda, grubu Rush’a geri döndü ve 2000’li yılları büyük turneler, konser ve stüdyo albümleri kaydederek geçirmeye devam etti grup. Ta ki 1 Ağustos 2015’te veda turnelerinin son konserini verene dek. O sıralarda, zamanımızda ‘veda turnesi’ kavramının veda etmekten çok ticari bir ilgi çekme aracı olarak kullanılmasından kelli, müzik tarihinin bu büyük üçlüsünün hakikaten sahnelere veda edeceğine ihtimal vermemiştik pek. Fakat sonradan gördük ki, ciddiydiler. İki sene evvel bir de bu vedanın Neil Peart’ün sağlık durumunun elvermeyişi yüzünden olduğunu öğrendik. Ve bu hafta sonu ‘davulcuların davulcusu’ Peart’ün saldırgan bir beyin tümörü ile mücadelesini kaybettiği haberini aldık. Ölüm tarihi 7 Ocak 2020 olarak geçti kayıtlara. Müzik dünyası, gelmiş geçmiş en büyük davulcular arasında adı her daim ilk sıralarda zikredilen Peart’ü kaybetti.