Betül Topaklı / Milliyet.com.tr - Vücudumuzun en küçük yapıtaşı olan hücrelerimiz, binlerce biyokimyasal aktiviteler aracılığıyla işlevlerini yerine getiriyor. Hücrelerimiz de sağlıklı bir şekilde çalışabilmek için vitamin ve mineral olarak adlandırdığımız mikro besin öğelerine ihtiyacı bulunuyor. Vitamin ve minarelleri genellikle ya beslenme yoluyla ya da D vitamininde olduğu gibi güneşten alıyoruz. Ancak yapılan beslenme hataları, bitkilerin doğru koşullarda yetiştirilmemesi, kimyasal ilaçlar, toprak verimsizliği, pişirme hataları veya aşırı işleme tabi tutulan paketlenmiş gıdaların tüketilmesi gibi nedenlerle ya da güneşten korunmak için kullanılan kremler nedeniyle vücudumuz vitaminlerden etkin bir şekilde yararlanamıyor. Yaşanan bu durum da kısa veya uzun vadede vitamin eksikliğine yol açabiliyor. Bu eksiklik fark edilmediği ve yeterince yerine konulmadığı takdirde ise vücutta bazı semptom ve hastalıkların görülmesi kaçınılmaz oluyor. Dr. Elif Pahsa ve Dr. Filiz Gültekin düzenli kullanılması gereken olmazsa olmaz 3 vitamin, mineral ve yağı sıraladı, etkilerini açıkladı.
1- TOPLUMDA YÜKSEK ORANDA EKSİKLİĞİ GÖRÜLEN D VİTAMİNİ
Dr. Elif Pahsa: D vitamini, güneşle birlikte kolesterolden ürettiğimiz ve cilt altında depoladığımız öncül molekülden meydana gelir. Asıl güneşin UVB ışınları bu vitaminin oluşumu için gereklidir. Ancak UVB ışınlarını ideal olarak mayıs ile eylül ayları arasında güneş ışınlarının özellikle dik geldiği 11.30-13.30 saatlerinde alabiliriz. Tabii birçoğumuz bu saatlerde güneşten kaçtığımız ya da SPF değeri yüksek kremlerle derimizi korumaya çalıştığımız için D vitamini sentezleyemeyiz. Bu nedenle toplumda yüksek oranda D vitamini eksikliğinin olduğunu görüyoruz. D vitamini vücudumuzda özellikle kalsiyum metabolizması ve kemik sağlığı için önemli.
'TEK SEFERDE DEĞİL, KADEME KADEME YÜKSELTİLMELİ'
Bunun yanında son yıllarda yapılan çalışmalar D vitaminin sadece kemik sağlığında değil, tüm hücrelerin fonksiyonu için önemli olduğunu gösteriyor. Bağışıklık sisteminin önemli bir dengeleyicisi olduğunu görüyoruz ki pandemi dönemi de bize bunu kanıtladı. D vitamini değeri yüksek olan, Kovid enfeksiyonlu kişilerin yoğun bakıma girme oranlarının daha düşük olduğu görüldü. Akut enfeksiyonların yanında menopoz, osteoporoz, diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları veya otoimmün hastalıklarda da D vitamini seviyesinin yüksek olması hastalık seyri veya şiddeti açısından fayda sağlıyor. Bu nedenle D vitamini seviyesi ölçümü yapıldığında 40 ng/mL altında olduğu görülürse mutlaka yükseltilmesi için takviye edilmeli.
D vitamini takviye ederken de tek seferde aşırı yüksek dozda almak yerine tıpkı güneşten aldığımız gibi günlük dozlarda almak, hem vücudun adaptasyonu hem de vitamini etkin bir şekilde kullanabilmesi için faydalı. - Dr. Elif Pahsa
Dr. Filiz Gültekin: D vitamininin daha çok hormon olarak nitelendirebilecek çok önemli bir vitamin. Vücudumuzda 2 bin kadar farklı gen üzerinde etkili ve sağlık için sayısız faydası var. Öncelikle kemik sağlığı için vücudun kalsiyumu emme yeteneğini düzenler. Kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Kanseri önler, bağışıklık sistemi üzerinde destekleyici etkileri vardır. Yine ruh sağlığı üzerinde de çok olumlu etkileri olan D vitaminini en çok balık, karaciğer, yumurta ve tereyağından alırız. Ana D vitamini kaynağımız ise güneştir. Yeterli güneş almamak D vitaminin eksikliğinin başlıca sebebidir. Yine düzenli D vitamini takviyesi almamak da D vitamini eksikliğine sebep olur. Büyüme, gelişme, gebelik, fazla karbonhidrat tüketimi gibi durumlar D vitamini ihtiyacını artırır.
2- TÜM HÜCRELER İÇİN GEREKLİ OLAN OMEGA 3
Dr. Elif Pahsa: Omega 3’ler aslında bir vitamin değil, vücutta yangı oluşumunu önleyen yağlardır. Başlıca beyin, göz, kalp ve damar sağlığımız olmak üzere tüm hücreler için gereklidir. Omega 3 kaynağımız esasen hayvansal kaynaklar olması gerekirken, sanayileşen dünyada beslendiğimiz hayvanların güneş görmeden ve doğal ortamda beslenmeden büyütülmesi bizim de onlardan alacağımız Omega 3 kaynağından yoksun bırakıyor. En doğal ortamında büyüyen hayvansal kaynak olarak balıklardan alabiliriz. Ancak en ideal Omega 3 kaynağı olan balıklarsa soğuk deniz balıkları.
Her ne kadar 3 tarafı denizlerle kaplı bir ülke olsak da balık yeme alışkanlığımızın çok düşük ya da hiç yok. Diğer hayvansal kaynaklardan da alamadığımız durumda Omega 3’ten ciddi oranda mahrum kalıyoruz. Buna bir de fast food yeme alışkanlığının eklenmesi, ayçiçek yağı, kanola yağı, margarin gibi Omega 6 içeriği yüksek yağ tüketimi Omega 3 ihtiyacını daha da artırıyor. İdeal olanı ise Omega 3 ile Omega 6’nın dengeli olması. Bu dengenin bozulması ile yangı nedenli diyabet, kalp hastalıkları, damar tıkanıklığı, romatizma, eklem hastalıkları gibi birçok hastalıkla karşı karşıya kalıyoruz.
ETİKETTE YAZAN BU İKİ DETAYA DİKKAT!
Dr. Filiz Gültekin: Omega 3 vücudumuz için gerekli olan fakat vücudumuzda da üretilemeyen bir yağ asididir. Vücutta enflamasyona karşı savaşarak, nöronal enflamasyonu azaltır. Böylece demans ve fibromiyalji gibi hastalıklara karşı koruma sağlar. Kalp damar sağlığının korunması için önemlidir. Fazla yağı yakmak için faydalıdır. Eklemleri ve beyin hasarını onarır. Otoimmün hastalıklarda ve bağırsak sağlığını desteklemek için yoğun Omega 3 desteği gerekir. Aynı zamanda hücre zarının önemli bir bileşenidir. Beyin, retina ve kalpte bol miktarda bulunur. HDL’yi yani iyi kolesterolü artırır, trigliseridi düşürür, sinir sistemini destekler. Beyindeki nöronların yapısını ve fonksiyonunu iyileştirir. Kronik enflamasyonla savaşır. Kan basıncını azaltır. Otizm, hiperaktivite, dikkat eksikliği gibi durumlarda takviye kullanımı oldukça faydalı olur.
Modern beslenmede Omega 6 kaynağı çok fazla ancak Omega 3 kaynağı ise çok az. Bu yüzden Omega 3’ten zengin beslenmek ve Omega 3 takviye etmek faydalı. Omega 3’ün en önemli kaynakları balıklardır. Başta somon, uskumru, sardalya ve hamsi gibi balıklar Omega 3’ten zengindir. Omega 3 takviyesi alırken, içeriğindeki EPA DHA’nın toplam 1000 mg üzerinde olmasına dikkat edilmeli. Kapsülde kullanılan jelatinin kaynağı ve Omega 3’ün trigliserit formunda olması gerekir. Satın alınan ürünün menşei ve hangi cinsten balıklardan elde edildiği, üretici firmanın güvenilir ve IFOS (International Fish Oil Standart) onaylı bir marka olması büyük önem taşıyor. - Dr. Filiz Gültekin
3- KAN TESTİNDE NORMAL ÇIKSA BİLE İHTİYAÇ DUYULAN MAGNEZYUM
Dr. Elif Pahsa: Magnezyum gerek kendisi gerekse etkilediği enzimler nedeniyle gerekli bir mineral. Esas işlevini hücre içinde ve hücrenin enerji oluşumunda rol oynayarak gösterir. Kas hücrelerinde gevşetici, beyin hücrelerinde sakinleştirici, kalpte ritmi düzenleyici, damarları genişletici, pankreas karaciğer gibi organlarda metabolizmayı destekleyici rol oynar. Beslenme yoluyla koyu yeşil yapraklı sebzelerden ve tohumlardan alabiliriz. Ancak magnezyumdan fakir hale gelmiş topraktan bitkiye geçemediğinden ya da mahsulün daha verimli olması için kullanılan zirai ilaçlar magnezyumun bitkiye geçmesini engellemesinden dolayı besin yoluyla almamız güçleşiyor. Bunun yanında kullandığımız ilaçlar, mide asitinin yetersiz oluşu ya da bağırsak sağlığının bozuk olması magnezyumun emilimini bozduğundan vücudumuza geçişi azalıyor, ihtiyacımız artıyor.
Bazı hastalıklarda, yaşlılıkta ya da yoğun spor yapanlarda ihtiyaç daha da arttığından gerek beslenme gerekse takviye ile ihtiyaç karşılanmadığında da eksikliği sık görülür. Magnezyum insüline aracılık ederek hücrelerin glikoz almasını ve kullanmasını sağlar. Kronik hastalıklarda özellikle magnezyum ihtiyacı bulunur. Örneğin, diyabet hastalarında tedavinin başarısını artırır.
Vücuttaki magnezyumun büyük çoğunluğu kemiklerin yapısında, kaslar ve diğer organların hücre içinde yer alır. Kan testi ile damarlarda serbest halde dolaşan magnezyum miktarını ölçeriz. Vücudumuz dengesi gereği kanda ölçtüğümüz bu değeri sabit tutmaya çalıştığından hücrelerimizde ne kadar magnezyum eksik bunu tam anlamıyla bilemeyiz. Yani kan testinde magnezyum normal aralıkta çıksa da yoğun kas krampları yaşayan birinde kaslarda eksik olan magnezyum nedeniyle bu kramplar oluşur. - Dr. Elif Pasha
HANGİ MAGNEZYUM HANGİ ŞİKÂYETE İYİ GELİYOR?
Bir başka önemli nokta ise hastanın şikâyetlerine uygun magnezyum formunun kullanılmasıdır. Beyin kaynaklı bir şikayet varsa magnezyum l-treonat, magnezyum N-asetil taurinat veya magnezyum glisinat ile daha iyi sonuç alınır. Kemik, eklem veya kas problemlerinde magnezyum malat veya magnezyum sitrat tercih edilmeli. Kasların desteklenmesinde magnezyum glisinat, hem magnezyum ile kas gevşemesi ve enerjisi hem de glisin ile kas onarımı için fayda verir. Kabızlık sorununda magnezyum oksit veya yüksek doz magnezyum sitrat fayda verecektir. Magnezyumun günlük ihtiyacı kadınlarda 320 mg, erkeklerde ise 420 mg kadardır. Destek yapılırken günlük dozun karşılanması şikâyetlerin kontrol altına alınmasında fayda verebilir.
Dr. Filiz Gültekin: Magnezyum eksikliğinin en sık görülen belirtileri arasında uyku sorunları, kas ağrıları, kabızlık, yüksek tansiyon, adet sancıları, kas krampları baş ağrısı, enerji düşüklüğü ve ruhsal sorunlar yer alıyor. Kan seviyesi normal olsa bile magnezyum hayatımızda olması gereken bir mineraldir. Çünkü bahsedilen sebeplerin modern hayatta çok fazla olması ve ihtiyacın yüksek olması sebebiyle magnezyum her zaman düşme eğilimindedir. Magnezyumdan zengin beslenmek için sofranızda bulunması gereken gıdalar ise koyu yeşil renkli sebzeler, muz, kakao, domates, avokado ve kuru baklagiller.