08.04.2021 - 21:16 | Son Güncellenme:
AA
Selçuk, HaberTürk TV'de canlı yayınlanan "Açık ve Net" programında soruları yanıtladı.
Yerinde karar dönemine 2 Mart'tan itibaren geçildiğini hatırlatan Selçuk, bu nedenle valiliklerin tedbirlerini iller seviyesinde aldıklarını, 9 il hariç bütün ortaokul ve liselerde bir kapanmanın söz konusu olduğunu söyledi.
Bakan Selçuk, bazı illerde ilkokul seviyesinde de kapanma olduğunu hatırlatarak, "İller kendi durumlarını dikkate alarak ona göre bir karar verme sürecini harekete geçiriyorlar. Önümüzdeki süreç, kabine toplantılarında tümüyle değerlendiriliyor. Önümüzdeki hafta da böyle bir değerlendirme Cumhurbaşkanımızın başkanlığında hayata geçecek. Bu sürecin yeniden yorumlanması konusunda yeni kararlar alınabilecek." diye konuştu.
Eğitimciler olarak okulların hep açık olmasını istediklerinin altını çizen Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ancak önce sağlık dediğimizde OECD ülkeleri içinde Türkiye, en çok okul kapatan dördüncü ülke. Bu bize şunu gösteriyor, Türkiye çok kontrollü gidiyor. Türkiye önce sağlık prensibini çok dikkate alıyor. Bu bağlamda önümüzdeki süreçte vakaların artması, Sağlık Bakanlığımızın çalışmaları ve Bilim Kurulu'nun önerilerini toplamsal olarak değerlendirdiğimizde elbette bazı kararlar çıkabilir. Ancak bizim gönlümüzden geçen tabii ki okulların açık olması.
Özellikle okul öncesi ve ilkokul seviyesinde okulların her zaman açık tutulması konusunda dünya bilim insanlarının ortak bir görüşü var. Hatta 10 yaş altına maske takılmaması yönünde de bazı görüşler var. Bütün bunları değerlendirdiğimizde, dikkat ederseniz hep köy okullarını açık tuttuk. İlkokul ve okul öncesini açık tutmaya çalıştık. Sınav gruplarını fırsat eşitliği açısından açık tutmaya çalıştık. Yaptığımız araştırmalar şunu gösterdi; eğitimsel kayıplar anlamında en çok zorlandığımız alanlar köy okulları, ilkokullar ve sınav gruplarıydı. O yüzen bunların açık kalması yönünde ısrarla bir duruş sergiledik. Köy okullarına öncelikler tanıdık. Ramazan boyunca bazı izleme ve derleme çalışmaları yapacağız, bunun sonucunda da restoran ve kafelerle ilgili bir değişiklik olacağı için okulların tek başına nasıl bir etki oluşturacağına dair de bir fikrimiz olacak. Ramazan süresince bir azalma olursa daha fazla açılması yönünde bir karar alınabilir. Seyreltilmiş olarak bütün sınıf seviyelerinin açılması, ondan sonrada daha fazla açılması söz konusu olabilir. "
"Peyderpey aşılamalar yapılıyor, bir problem yok"
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğretmenlerin aşılanması konusuna değinerek, şunları aktardı:
"Öğretmenlerle ilgili ilk önce köy okullarından başlamak üzere öğretmenlerimizin yüzde 10'u, Kovid-19 geçirenler hariç aşılandı, ikinci aşıları da devam ediyor. Bir milyon 259 bin öğretmenin öncelikli olarak köy okullarından başlamak üzere tanımladığımız öğretmenler var. Peyderpey aşılamalar yapılıyor, bir problem yok. Bazen aşıların gelmesinde gecikmeler olduğu için bu öğretmenlerimizin aşılanmasına da yansıyor. Önümüzdeki günlerde bunun hızla artacağını söyleyebilirim. 125 bin öğretmenimizin aşılanacağını da buradan söylemiş olayım. Bizim öğretmenlerimiz çok kıymetli ve öncelik olarak aşılanmalarını benim istemem çok doğal. O yüzden bunu sürekli olarak takip ediyoruz. Aşılar geldiğinde bu aşıların peyderpey olacağını söyleyebilirim. Aşı konusuyla ilgili Türkiye'nin bir sıkıntısı yok."
Eğitimde farklı bir geleceğin söz konusu olacağına vurgu yapan Selçuk, şunları kaydetti:
"Önümüzdeki yıldan itibaren gerek öğretmen gerekse öğrencilerin eğitiminde bir dönüşüme de başlayacağız. Bununla ilgili saha çalışmaları yapıyoruz ve geleceğe yönelik kestirimlerde bulunuyoruz. Sınavlara hazırlanan öğrenciler için fırsat eşitliği salgın döneminde çok daha iyi bir noktada. Orta ve liselerde akademik problemimiz çok daha az ilkokullara göre. O yüzden İYEP diye bir program başlattık. İhtiyaç duyan çocuklarımıza bireysel olarak eğitim veriyoruz. Önümüzdeki hafta Ulusal Destekleme Programı diye açıklayacağımız programında bir parçası. Türkiye'nin koşularını dikkate alarak karar vermek zorundayız ki bu da okullarımızı daha çok kapalı tutmaya yöneltti."
Bakan Selçuk, 2 Temmuz'da okulların kapanacağını ilan ettiklerine dikkati çekerek, "Yazın bütün öğrencilerimize gönüllü olarak okullar açık gelin diyemeyiz. Onların tatili de önemli. Bizim bütün alanlarda eğitimlerimiz ve rehberlik hizmetlerimiz devam edecek. 'İsteyen öğrencilerimiz gelsin, isteyen veli göndersin.' diyeceğiz. Biz iki yıl önce çocuklarımızın tamamını ölçme imkanı bulduk. Bizim elimizde bu anlamda bir baz var." dedi.
Mutant virüsün çocukları daha çok etkileyip etkilemediği sorusunu yanıtlayan Bakan Selçuk, salgın dönemi için oluşturdukları yazılımla hangi sınıfta hangi öğrencinin temaslı ya da pozitif olduğunu takip edebildiklerini, mutant virüslerle ilgili çocuklar açısından hekimlere danıştıklarını söyledi.
Selçuk, "Yurt içi ve yurt dışında danıştığımız hekimler var. Bu konuyla ilgili bize söylenen şey şu, 'Çocuklarla ilgili bulaşma ve bulaştırma riskine baktığımızda çocukların bulaştırma riski daha düşük' deniliyor. Bu çerçevede baktığımızda bir çocuk okulda olmadığında bulaş riski nedir, okullar kapalıyken de bu istatistikleri günlük izliyorduk. İstatistiklerde gördüğümüz okuldaki çocuklardaki temaslı sayısı oranı ile toplumun genel temaslı oranı arasında baktığımızda okuldaki oranın kısmi olarak yüzde 20'ye yakın daha düşük olduğunu görüyoruz." diye konuştu.
Günlük olarak sınıfların renk haritasına baktıklarını aktaran Selçuk, genel ortalamaya bakıldığında, toplumun genel eğrisinden biraz daha düşük olduğunu belirtti.
Kademeli olarak açılan okullara öğrencilerin zorunlu gitmesini hiçbir zaman düşünmediklerini dile getiren Selçuk, her evin kendi özgü şartlarının olduğunu, kimi evde yaşlı ve kronik hasta bulunabileceğini söyledi.
Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim yapmamız gereken şey şu, ben evde de olsam okulda da olsam bana eğitim vermek durumundasın, benim görevim bu. Ben bunun şartlarını hazırlarım. Ailelerimize baktığımızda neden ilkokullarda yüzde 82, köy okullarında yüzde 86, ortaokullarda yüzde 77, liselerde 70-71 civarında bir katılım var. Bu katılımın olması şunu gösteriyor, aslında aileler bunu destekliyor. Bazı şartlar onları zorluyor. Bazen mecburiyetten yapıyorlar. Çocukların okuldaki durumlarını görseniz, il il, ilçe ilçe dolaşıyorum o kadar mutlular ki."
Ziyaret ettiği okullarda öğretmen odalarını ziyaret ettğini ifade eden Selçuk, "Öğretmenlerle konuştuğumda şunu diyorlar, 'Çocuklar bizlerle sohbet etmek istiyorlar.' Bir çocuğu ve bir insanı hayatta dik tutan şey kişiliğidir, akademik özgeçmişi ikinci sıradadır. Çocuk diyor ki sosyal-duygusal ihtiyaçlarım var, beni ihmal etmeyin diyor. Bir çocuğun sosyal duygusal becerilerini geliştirin, akademik becerisi de, başarısı da artıyor." dedi.
Öğrencilerin pandemi sürecinde evde uzun süre kalmalarının psikolojilerine nasıl etki ettiğiyle ilgili sorulan soruyu yanıtlayan Bakan Selçuk, okullar açılmadan önce sosyal-duygusal becerilerle ilgili rehberlik paketi olması yönünde talepte bulunduğunu, bu kapsamda önce eğitimin öğretmenler için yapılacağı, sonra da çocuklara nasıl uygulanacağına dair oyunların, videoların hazırlanacağı bilgisini verdi.
Eğitim kalitesinin ölçülmesi
Uzaktan eğitim konusunda eğitim kalitesinin nasıl ölçüldüğü sorusunu cevaplayan Selçuk, şunları söyledi:
"Salgın öncesi bütün illerimizde bir Ölçme Değerlendirme Merkezi kurduk. Bizim sorularımızın ve diğer ölçme içeriklerimizi genelde akademisyenlerimiz hazırlıyordu. Fakat yeni nesil dediğimiz sorulara uyulması için binlerce öğretmenimize bununla ilgili eğitim verdik. Pandemi öncesi, bazılarına uzaktan sınav yapabilmekle ilgili altyapı çalışmaları yaptık. Dünya standartlarında soru hazırlayan binlerce öğretmenimiz var şimdi. Soru paketleri vardır, onların da dönüştüğünü görüyoruz."
Bakan Selçuk, 2023 eğitim vizyonu kapsamında okullar arasındaki imkan ve öğrenme farkını azaltma yönünde olduklarını söyleyerek, "Bunu azaltmazsak ne olur, sınav merkezli bir eğitim olur. Sınav merkezli eğitim olursa ne olur, o dediğiniz ticari boyutu da gündeme gelir. Bunu ortadan kaldırmanın yolu, bütün okullarda temel standartlarda baz oluşturmaktır. EBA destek merkezlerinin tamamına yakınını neden daha fazla ihtiyaç duyan okullara açtık. Neden 1000 meslek lisesi seçip, başarı düzeyi düşük olan, gelir seviyesi düşük olan 1000 okulu seçtik ve o 1000 okulda özel bir proje yapıyoruz. Bu bazı oluşturmak için biraz süreye ihtiyaç var. Ondan sonra eğitimde sınav amaç olmaktan araç olmaya doğru geçecek." değerlendirmesinde bulundu.
Çevrim içi eğitim
Çevrim içi eğitimle hizmet içi eğitimin sayısının arttığını belirten Selçuk, normalde yüz yüze 25 bin kişiye hizmet içi eğitim verilebilirken pandemi sürecinde 3 milyon eğitimin verildiğini, 178 bin öğretmenin de uluslararası dijital beceri sertifikası aldığını kaydetti.
Çevrim içi derslere öğrencilerin erişme imkanıyla ilgili bilgi veren Selçuk, şunları ifade etti:
"EBA'dan gördüğümüz, erişemeyen öğrenciler yüzde 4'lük bir kesim var. Bu kesim fazla görünüyor, şundan dolayı, bilgisayarı var ama canlı derse katılmıyor. EBA destek merkezinden girenleri saydığımızda öğrencilerin tamamına yakınını kapsıyoruz. Bir çocuk EBA destek merkezine gelip orada eğitim alıyorsa, internet hizmeti orada veriliyorsa bunu da sayıyoruz. 750 binden fazla tablet dağıtıldı, 25 GB internet paketi içerisinde. Bunlar dağıtıldıktan sonra dağıttığımız her bir tablete bakıyoruz ne kadar kullanılıyor. Kaç dakika kullanılıyor."
Yüz yüze eğitime geçildiğinden bu yana kaç öğrenci ve öğretmenin Kovid-19'a yakalandığına ilişkin verilerin Sağlık Bakanlığından günlük olarak alındığını, ancak bunun, ilan etmek için değil alacakları kararlarla ilgili olduğunu ifade eden Selçuk, Sağlık Bakanlığının ilan etmesi gereken verileri açıklamalarının doğru olmayacağını söyledi.
Bakan Selçuk, Bilim Kurulu'yla yaptıkları görüşlerle farklı fikirlerin olduğunu, özellikle küçük çocukların okula devam etmeleri konusunda daha mutabık kalındığını, ancak özellikle liseye yönelik yaş büyüdükçe riskin arttığına dair değerlendirmelerin olduğunu kaydetti.
Kovid-19 salgınıyla ilgili okullara ilişkin yapılan dünyadaki araştırmaların günlük olarak izlendiğini, bunların sonuçlarının Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu'yla paylaşıldığını dile getiren Selçuk, Türkiye'nin sosyolojisinin farklılık olduğunu söyledi.
Selçuk, başka ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'nin çok koruyucu davrandığını, okulu kapatma talebinin çok daha yüksek olduğunu belirterek, "Biz Türkiye'nin sosyolojisini de dikkate alarak, mevcut durumunu sağlık açısından dikkate alarak okulların daha çok açılmasıyla ilgili yaklaşımımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Ama elbette veriler etkili. Verilere baktığımızda ne karar alınması gerekiyorsa, tabii ki alıyoruz." ifadelerini kullandı.
Bakış açılarının okulların açık olmasıyla vaka artışı arasında birebir doğrusal ilişki olmadığı yönünde olduğunu dile getiren Selçuk, "Etkisi var mı? Tabii ki var, veriler onu gösteriyor ama çocuk üzerinden hayata baktığınızda okulu öncelikli olarak ele almak zorundayız. Onların neyi kaybettiğinin farkındayız." dedi.
Bazı okullarda her gün her çocuğun ateşini ölçmeye yönelik uygulama yapıldığını ifade eden Selçuk, bir velinin pozitif ya da temaslı kaydı Sağlık Bakanlığının veri sistemine düştüğünde her okul müdürünün telefonuna SMS gönderildiğini anlattı.
Selçuk, bir sınıfta öğretmen dahil ikinci bir pozitif vaka olması durumunda sınıfın kapatıldığını dile getirdi.
Öğretmen atamaları
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, okul kaynaklı bir öğretmenin Kovid-19'dan vefat ettiğine ilişkin bilgilerin resmi kaynaklardan açıklanmadıkça dikkate alınmaması gerektiğini belirterek, öğretmen ve öğrencinin sağlığıyla ilgili bu konuların günlük tartışmalara alet edilmemesi gerektiğini söyledi.
Eğitim fakültelerinden mezun olan farklı branşlardaki öğretmenlerin atanmak istemelerinin doğal olduğunu, sosyal medyada örgütlenerek seslerini duyurmaya çalıştıklarını anlatan Selçuk, "Milli Eğitim Bakanlığı olarak daha çok öğretmen atama konusunda girişimlerimiz, çabalarımız var. Bütçe imkanları çerçevesinde bu sene 20 bin atamayla ilgili ilanda bulunduk. Bu geçen sene 40 bindi. Bu seneki bütçe imkanları çerçevesinde 20 bin oldu. Daha fazla olması noktasında beklentiler var. Milli Eğitim Bakanlığı olarak öğretmen atama sayımızın yükselmesi konusunda bizim her zaman doğal talebimiz var tabii ki." diye konuştu.
Selçuk, liselilerin "sınavlar olmasın" gibi taleplerle sosyal medyada örgütlendiklerini anımsatarak, şöyle konuştu:
"Biz bugünü kurtarmanın peşinde değiliz. Ben bütün dersleri, sınavları iptal etsem çok hoşa gider mi bu? Büyük kesimin hoşuna gider, ama bu geleceğin hoşuna gitmez. Bu çocukların önüne dağ gibi yığılacak birtakım müfredatın hoşuna gitmez. Önümüzdeki dört beş senenin riski var şu anda. Biz bu riski dikkate alarak karar vermek zorundayız. Güne bakarak karar veremeyiz."
Tam zamanlı okula kavuşmayı en çok kendisinin istediğini dile getiren Selçuk, aşılanma sürecinin hızına ve yerli aşının ortaya çıkma tarihine bağlı olarak önümüzdeki öğretim yılının başında çok kısmı kontrollü de olsa salgının düzelebileceğini değerlendirdiklerini ve bütün hazırlıkları buna göre yaptıklarını söyledi.
Aşılanacak 125 bin öğretmen ilkokuldan başlayacak
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, eğitim alanında yüzde bire indirilen KDV oranının ilerleyen aylarda da devam etmesi konusunda talepte bulunduklarını, eğitimin dışındaki alanlarda da KDV ile ilgili düzenlemeler olduğunu, bu konularda alınacak genel kararı beklediklerini kaydetti.
Salgın nedeniyle ertelenecek sınav olup olmadığına ilişkin soru üzerine Selçuk, "1 milyon civarında öğrencimizin 25 Nisan'daki bursluluk sınavını erteliyoruz. Ne zamana ertelediğimizi şu anda söyleyemiyoruz. Çünkü salgının durumuna bakmamız lazım. Geçen sene eylüle ertelemiştik. Yeni başlayacak öğretmenlerimizin 25 Nisan'daki Adaylık Kaldırma Sınavını da erteliyoruz." dedi.
Ziya Selçuk, köy öğretmenlerin aşılanmasının tamamlandığını belirterek, ilkokulların açık olan illerin daha fazla olduğunu, aşılanacak 125 bin öğretmenin ilkokul öğretmenlerinden başlayacağını söyledi.
Aşı tedariki konusunda olumlu gelişmeler yaşandığını, ilerleyen süreçte öğretmenlerin aşılanmasının da hızlanacağını düşündüklerini vurgulayan Selçuk, Sağlık Bakanlığının planlamasına göre aşılamanın yapıldığını anlattı.
Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınavın içeriğine ilişkin değişiklik yapılıp yapılmayacağı sorusu üzerine Selçuk, geçen sene salgına hazırlıksız yakalanıldığı için öğrencileri sınavın sadece birinci döneminden sorumlu tuttuklarını, ikinci dönemden soru sormadıklarını hatırlatarak, "Ama bu sene diyoruz ki 'Biz hazırız. Size 5 ayrı kaynak sunuyoruz. O yüzden de bu sınava rahat hazırlanabilirsiniz.' diyoruz. Bu sınavda müfredatın tamamından sorumlusunuz. Dil bilgisi sorularının olmayacağını söylüyoruz. Soruların uzunluğuyla ilgili çok uzun paragraf sorularının daha kısaldığını göreceksiniz. Yani biz bir soruda geçen kelimeleri sayarız. Soruların güçlük endekslerine göre karar veriliyor. Bu sınav sadece dil bilgisi açısından farklı, belki soruların uzunluğu açısından kısmi olarak daha kısa sorular olacak şeklinde bir farklılığı var." diye konuştu.
Bakan Selçuk, bir gazetecinin "Okulların tehlike kaynağı olduğu yönünde kamuoyuna yayınlar yapıldığı" yorumu üzerine, şu değerlendirmede bulundu:
"Okulların dış dünyadaki diğer sokaklar, parklar, bahçeler, çarşı, pazar, evlerin içi, buralardan daha riskli gösterilmesini doğru bulmuyoruz. Çünkü okullarla ilgili öğretmenlerimizin bir farkındalığı var ve okullarda küçük yaştaki çocukların ki bilimsel araştırmaları biz de sürekli takip ediyoruz, Kuzey Amerika, Avrupa ve Uzak Doğu'daki çeşitli kurumların raporlarına bakıyoruz. Okulların açık olması yönünde büyük bir baskın görüş var fakat Türkiye'de gündelik tartışmanın seyri neyi tartışıyorsanız tartışın, o tartışmanın metodolojisi neyse aşıdaki ya da okulların açık kalıp kalmamasındaki metodolojide o. Okula farklı bakmamız lazım. Çünkü bu çocuk meselesi, bunu sıradan bir olay gibi görmem, bu bir ülkenin geleceğini inşa etme meselesi. O yüzden de okullarla ilgili duyarlılığımızın hep birlikte yükselmesi gerekiyor ve bu yüksek sesin okulların açık kalması yönünde daha fazla gündeme gelmesi gerekiyor. Sağlık alanındaki bilim insanlarından istirhamım şu, Türkiye'nin sosyolojisiyle saha araştırmalarıyla desteklenmeyen sonuçları ifade etmesinler. Özellikle eğitimle ilgili bu kadar pedagojik derin yorumlar yapmasınlar."
Geleceğe ilişkin eğitim tasavvurlarının, "kitlesel eğitim" denilen bir anlayıştan kişiye özel eğitim anlayışına doğru evrilmek olduğunu dile getiren Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü bugünkü teknoloji buna müsait. Bugünkü olanlar, eğitimsel çerçeveler buna müsait. Kitlesel eğitimi bir fabrika yemeği gibi düşünebiliriz ama anne yemeği yani bireysel eğitim başka bir şeydir. Böyle baktığımızda her çocuğun yaradılışta kendi ruhuna üflenen özellikler, yetenekler, beceriler her neyse biz ona hizmet etmek zorundayız. Yani öğretmenlik çocuğun içindeki müfredatın açığa çıkması için ortam hazırlayan bir vazifedir. Buna doğru evrilmesi gereken bir anlayış 2023 Eğitim Vizyonu'nun da tam girişinde sayfalar anlatılıyor. Fakat somut olarak baktığımızda çok ödevimiz var. Türkiye'nin eğitim sisteminin öncelikle okullar arasındaki farkını azaltması gerekiyor. Velilerimizin 'Çocuğumuz 10 okuldan bir tanesine gitmesini istiyorum. Şu okula gitmesini istiyorum, 9'una gitmesini istemiyorum.' diyen bir anlayıştan, 'Mahallemdeki okulun her türlü imkanı, öğretmeni, ihtiyacı, her türlü şeyi söz konusu. Bu konuda rahatlıkla eğitim alacağına inancım var.' noktasına taşımaya uğraşıyoruz. Bunu yaptığımızda tam da kişiselleştirmeye doğru giden bir yolculuğumuz var."
Selçuk, salgın döneminde çocuklar arasındaki eğitim eşitsizliğini azaltmak için birleştirilmiş sınıflarda ve köy okullarında okuyan öncelikli ihtiyaçları olan dezavantajlı her çocuğun evine 17'şer kitaplık paket gönderdiklerini, içinde zeka oyunları ve kitapların bulunduğu oyun sandıkları dağıttıklarını, EBA Destek Merkezlerini de öncelikli olarak bu bölgelere açtıklarını söyledi.
"Ortamdaki eşitsizlik okul başarı puanlarında eşitsizlik yaratır mı?" sorusuna Selçuk, "Bu üniversiteye giriş sınavıyla ilgili bir konu. Dolayısıyla YÖK ve ÖSYM'yle ilgili bir konu. Elbette bununla ilgili bizim görüş alıverişimiz de var. Karar süreci tabii ki orada veriliyor ama bize gelen talepleri, liseli öğrencilerimizin bu beklentilerini ilgili kurumlarla paylaşıyoruz." yanıtını verdi.
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Çoğunluğu uzaktan eğitimle geçmiş bir okulun başarısını kim tayin edecek?" sorusu üzerine, birinci ve ikinci dönemdeki yüz yüze sınavlarla ellerinde daha somut veriler olacağını, öğretmenlerin de öğrencilerin performans çalışmalarını ve ödevlerini değerlendireceğini ifade etti.
"Öğretmenlerin, öğrencilerin okul başarı puanını yükseltmek için yüksek not verdiği" yorumu üzerine ise Selçuk, öğrencilerin merkezi sınavlarda ve okulda aldıkları puanlar arasında aşırı farklılaşma olmasının soruşturma konusu olduğunu belirtti.
"Çocukların sosyal duygusal gelişimlerini asla ihmal etmeyin" çağrısı
Bakan Selçuk, velilerin de bu süreçte zor zamanlar geçirdiğine değinerek, "İstirhamım, çocukların akademik başarısı elbette önemli takip etsinler ama sosyal duygusal gelişimlerini asla ihmal etmesinler. Yani o konuda ortaya çıkabilecek problemlerin uzun vadede kalıcı olma ihtimali daha yüksek. Akademik eksiklikleri giderebiliriz ama sosyal duygusal olarak ihtiyaçlar konusunda okul elbette bir şeyler yapar ama evlerde ailelerin birlikteliği, dayanışmaları, bundan 5-10 sene sonra 'Bu dönemi nasıl hatırlamak istiyorlar?' sorusuna verecekleri cevap çok önemli. Bir dayanışma, şefkat, sarılma dönemi olarak hatırlanmalı." ifadelerini kullandı.
Sosyal medyada eğitim ve okullarla ilgili çok fazla asılsız bildiri olduğuna dikkati çeken Selçuk, sadece resmi açıklamaları dikkate almaları konusunda velileri uyardı.
Habertürk'ün, Twitter'dan yaptığı "Okullar tam kapanmalı mı?" anketinin sonucuna ilişkin değerlendirmesi sorulan Selçuk, vakaların artışı konusu görmezlikten gelinirse bunun başka hatalara neden olabileceğini, bu artışa objektif olarak bakılıp sağlam simülasyonlara göre konuşulması gerektiğini, "açılsın ya da kapansın" meselesinin veriye dayalı olmadan söylenmemesi gerektiğini ama gönlünün okulların açık olmasından yana olduğunu ifade etti.