03.03.2024 - 18:11 | Son Güncellenme:
Mehmet YİRUN-Abdullah YALÇIN-Şafak TAŞOYAR / DHA
Özel "Tüm illerle ilgili konuşmaları dinledim ve üzerinden ortaklaşılan ve en çok vurgusu yapılan ve en çok akılda kalanların bir tanesi 3 Kemal'in memleketi, Tekirdağ'ın söylemidir. Elbette Namık Kemal'i, Yahya Kemal Beyatlı'yı ve atalarımın doğduğu yerde doğmuş mavi gözlü dev Mustafa Kemal Atatürk'ü anarak büyük bir minnetle sözlerime başlamak istiyorum. Tekirdağ hepimizin göz bebeği illerimizden bir tanesi. 11 ilçe belediyesi ve büyükşehir belediyesi ile 12 belediye başkanının olduğu bir kent. Bunlardan büyük şehirler beraber 8 tanesi bizden. Belediye başkanlarımızdan 5 belediye başkanımızla daha yola devam ediyoruz, 3 belediye başkanımız, bir tanesi Tekirdağ Büyükşehir Belediye başkanımız olmak üzere bu zorlu koşula bayrağı arkadaşlarımıza devrediyorlar. Ancak şunu ifade etmeliyim ki, göreve devam eden arkadaşlarımız kadar, bayrağı teslim edenlerimiz, partiye bağlılıklarıyla, cumhuriyete bağlılıklarıyla, kendilerine emanet edilmiş kamu görevini dört dörtlük yapmalarıyla, hem maddi konularda, hem de kendilerinden beklenen hizmetin yerine getirilmesi konusunda, hem Tekirdağ'dan geçmişte aldıkları oyları hakketmiştir, hem de partimizin kendilerine duyduğu güveni sonuna kadar hak etmişlerdir. Hepsine yürekten teşekkür ediyorum" dedi.
TREN KAZASI DAVASI
Geçen perşembe günü Çorlu ilçesinde meydana gelen ve 25 kişinin öldüğü tren kazası davasına katıldığını söyleyen Özel, "Kalabalıktık, aileler, katılımdan dolayı mutluydular. O gün geldik buraya, adalet yerini bulsun diye aman kimseler onları yalnız bulup da, yalnız bırakıldı sanıp da, kamuoyunun ilgisi azaldı düşünüp de haklarını yemesinler, adaleti katletmesinler, adalet rayların altında kalmasın diye 25 canın hesabını sormaya geldik. Ama oradaki ilgiden, oradaki kalabalıktan ve galiba yapacakları işi savunamayacaklarından o sabah bir hakimin rapor almasıyla duruşmayı Nisan ayının 25'ine yani yerel seçimlerden sonraya bıraktılar. Şu kadarını söyleyelim; biz 25 Nisan günü geçtiğimiz gün orada 100 kişiysek, bin kişi olarak, bin kişiysek, 10 bin kişi olarak, o adalet arayışının arkasında durmaya, aileleri yalnız bırakmamaya devam edeceğiz. Bu arada iki gelişme oldu bakın biz oraya giderek ve örgütümüz ilk günden beri giderek milletvekillerimiz ilk günden son güne kadar orada olarak aslında biz tarafımızı belli ettik. Biz mağdurdan yanayız. Ama birileri de tarafını belli edecek iki tane iş yaptılar. Bir tanesini şöyle yaptılar; kaza olduğu sırada Devlet Demiryolları Ulaşım A. Ş. Genel Müdürü olan kişi Veysi Kurt, uzun tartışmalardan sonra görevden alınmıştı. Onu karar duruşması diye bizim bildiğimiz, onların da duruşmayı erteleyeceklerini bildikleri günden 4 gün önce, bu sefer Devlet Demiryolları'nın, TCDD'nin Genel Müdürlüğü'ne getirdiler. Yani Recep Tayyip Erdoğan diyor ki, 'siz mağdurdan tarafsınız ama şunu bilin ben onları yargılatmadım. Onları kanun önüne çıkartmadım. Onlara hesap sorulup da ipin ucu bana uzansın diye. Binali Bey üzerinden bize kadar gelsin diye ki gayretlerin karşısında dimdik durdum. Siz mağdurun tarafında olabilirsiniz. Biz katilin tarafındayız' dedi. Bu kadar net söylüyorum. O gün bilmiyorduk bunlara tepki gösterirken. Ama sonradan öğrendik ki kazanın olduğu gün Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'nın genel müdürü vardı, İsa Apaydın o da ayrılmıştı. Bir yerlerde şirket kurmuş. O kurduğu şirketle ihalelere girermiş ve tam bizim duruşma salonunda olduğumuz dakikalarda Samandağ'da bir yol ihalesi karara bağlanmış, 1,3 milyar lira İsa Apaydın'ın kurduğu şirkete verilmiş. Yani Tayyip Erdoğan diyor ki maddende arkalarındayım, manen de arkalarındayım. Ben burada kimseyi yargılatmadım. Sadece çok alt düzeydeki sorumluların yargılanmasına izin verdim. Kimi atadıysam arkasında durdum. Bundan sonra da durmaya devam edeceğim, dedi. Biz de buradan Tayyip Erdoğan'ı hatırlatalım. Sen kimin arkasında durursan dur, biz haklının yanında, mağdurun yanında, ezilenin yanında yani Cumhuriyet Halk Partisi ki kimsesizlerin kimsesidir. O senin kimsesiz gördüklerinin yanında kapı gibi durmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'5 GÜÇLÜ KADIN ADAYIMIZ VAR'
Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Candan Yüceer'in 2011 yılından beri yakın arkadaşı olduğunu belirten Özel, "Açıkladığı projeler A'dan Z'ye, iğneden ipliğe ince elenerek hazırlanmış projeler. Bizim görev alanımızın dışında, merkezi yönetimin de eksiklerini, 'biz oraları nasıl yaparız' demedin, iddialı bir sunum izledik. Kente olan sevgiyle hizmet etme aşkının vizyona dönüştüğü dört dörtlük bir sunum izledim. Kendisi ve ekibini tebrik ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Atatürk'ün kurduğu parti. Dünyada daha kadınlar oy kullanamazken, seçme ve seçilme hakkının tanındığı bir ülkedeyiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden 10 yıl geçmeden bu önemli vizyonu ortaya koydu, bize de bunu öğütledi. Biz de o nedenle CHP'nin aday belirleme süreçlerinde kadın adayların ve gençlerin olmasını istedik. Maalesef bizler Cumhuriyet Halk Partisi'nde siyaset yapanlar Atamızın vizyonunu takip edip, bugünlere getirmekte önemli bir eksiklik ve mahcubiyet içerisindeyiz. Benden önce bu görevi yapan sayın genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, çok önemli bir vizyon koydu, kadın ve gençlik kotası getirdi, mücadele etti ama eldeki rakamlar, bu seçimlerde CHP'de tam iki katına çıkabiliyor ama yine de yeterli değil ama büyük şehirlerde, CHP'nin yönettiği büyük şehirlerde, elimizde Muğla varken, İzmir varken, Aydın, Antalya varken, İstanbul, Ankara varken sadece 1 kadın büyükşehir belediye başkanımız vardı. Bu dönem 5 güçlü kadın adayımız var ve bu 5 adayımızın, gönül ister 5'i de seçimi alsın ama en az 3 tanesiyle ama anketler her geçen gün tırmanış gösteriyor ve kadın adaylara şehirleri sahip çıkıyor, 5'te 5 yapmak istiyoruz ama Topuklu Efe'nin yanına bu dönem çok önemli isimleri, Tekirdağ'da Candan Yüceer'i, Eskişehir'de, Sakarya'da ve Kahramanmaraş'ta 5 güçlü kadın adayımız var. Yetmez, gün gelecek CHP'de parti grubunun yarısı kadın, yarısı erkek olacak. Belediye başkanlarının yarısı kadın yarısı erkek olacak" dedi.
'EŞ GÜDÜM, EĞİTİM VE DENETİM BİRİMİ KURUYORUZ'
Özel, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak'ın yaptığı hizmetleri anlatarak, "Tayyip Erdoğan diyor ki ben iktidarım bak Hatay muhalefette kaldı, boynu bükük kaldı diyor. Yani bana oy vermeyene hizmet etmedik diyor. Diyor ki Hataylılara; 'deprem geçirdiniz, çadırda kaldınız, açıkta kaldınız, şimdi konteynerdesiniz. Bir kısmınız hala çadırda. Sorununuz çok ama sizin bir kusurunuz var. Oyu bana vermemek. O yüzden sizi cezalandırıyorum' diyor. Hatta diyor ki; bak bir daha sandığa gideceksiniz. Benim partime oy vermezseniz mahzun kalırsınız diye şantaj yapıyor. Burada on bir ilçe belediyesi var. Yedisini Cumhuriyet Halk Partili belediyeler yönetiyor. Dört tanesini de CHP'li olmayan belediyeler. Her bir belediye başkanı hakkını teslim ediyor ki bunu bütün Tekirdağ biliyor. Kadir Başkan Tayyip Bey gibi yapmıyor. Bizde olmayan belediyeyle olan belediyeye de eşit davranıyor. Oy vermeyen kimseyi oy verenden ayırmıyor. Kendisine gerçek bir devlet adamı olduğu için yürekten teşekkür ediyorum. Yılmaz Büyükerşen, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Osman Gürün'le birlikte Kadir Başkan'a bir teklifte bulunduk. Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri çalışıyor ama şöyle zorluklarınız var. Yeni seçilen bir belediye başkanı Amerika'yı yeniden keşfediyor. Ya da aynı hizmet her yerde var. İşte ismi Halk Kart olsun diyoruz. Her şehirde başka bir ismi var. Hizmetlerin yeni seçilenlere hazır projelerin hemen öğretilmesi, farklı hizmetlerin tek tipleştirilip görünür kılınması, ülke çapında iletişiminin yapılması, belediyelerdeki insan havuzunun ortaklaşa, mesela birisinin danışmanı yurt dışından muhteşem projeler yazıyor ama diğeri ondan mahrum. İnsan kaynaklarında yardımlaşılması, hizmetin standardizasyonu, yöneticilerimizin ülkeyi yönetecek bir olduğumuzu gösterecek kadar göz önüne getirilmesi eğitimlerinin verilmesi ve denetimlerinin yapılması büyük bir zaruret. Bunun için Eş Güdüm, Eğitim ve Denetim Birimi kuruyoruz. Birimin başındaki genel koordinatörü, onursal başkanı Yılmaz Büyükersen, sağ kolunda ve sol kolunda iki tane namuslu, temiz, çalışkan, belediyeciliği bilen öğretecek ve denetleyecek olacak. Bir tanesi de Kadir Albayrak olacak" dedi.
'BUNUN HESABINI SORMAK ZORUNDAYIZ'
Türkiye'nin 2021'de yüzde 3 daraldığını söyleyen Özel, "Bu sene büyüyecek deniyordu. Yine yüzde sıfır nokta iki küçülmüş. Türkiye gibi nüfusu artan Türkiye gibi ihracatı artan, Türkiye gibi beslenme konusunda çok üst düzeyde bir talebin ortaya çıkmış olduğu, güçlü bir ordusu olan, genç bir nüfusu olan ülkede ve bu kadar verimli toprakların olduğu bir ülkede tarımın küçülmesini asla ve asla içimize sindiremiyoruz. Gıda enflasyonu TÜİK'e göre bile yüzde 70, gerçek gıda enflasyonu yüzde 120 ile 145 arasında küçülüyor. Bir yandan Mehmet Şimşek, Türkiye'nin kişi başına milli gelirinin 13 bin 110 dolara çıktığını söylüyor ama bir yandan en düşük emekli maaşı 10 bin lira, açlık sınırı 16 bin 200 lira. 10 bin liralık emekli maaşı 3 bin 800 dolardır. 17 bin liralık asgari ücret, 6 bin 400 dolardır ve Türkiye'de kişi başına 13 bin dolar düştüğüne göre, emeklinin kayıp 10 bin doları nerededir? Kayıp 10 bin dolar var emeklilikte. Asgari ücretlinin kayıp 7 bin doları vardır. Bu ülkenin emeklisi ve bu ülkenin çalışanları her birinin cebinde yıllık 10 bin dolar, 300 bin lira para kayıpsa bütün asgari ücretlilerin cebinden 7'şer bin dolar, 210 bin lira yıllık kayıpsa bu para kimin cebinde durmaktadır? İşte bunun hesabını sormak zorundayız" diye konuştu.
'GEÇEN SEÇİMDE MONTAJ VİDEOLAR ÜRETTİLER'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, geçen seçimde montaj videolar üretildiğini belirterek, "Birçok insana da şunu söylediler; 'Evet, açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin ama tehlike büyük. Vatanı böldürecekler oyu bize vermelisin. Bayrağı indirecekler, oyunu bize vermelisin. Ezanı dindirecekler oyunu bize vermelisin.' Bu çok büyük bir yalandı. Seçim geldi geçti. Yoksul insanları, dardaki insanları beka sorunuyla korkutarak terörle iş birliği diye yalanlar atarak kandırıp oylarını aldılar. Şimdi 10 bin lira emekli maaşına mahkum ediyorlar. İşsizliğe mahkum ediyorlar. Yoksulluğa, derin yoksulluğa mahkum ediyorlar. Pazar yerlerinde çürümüş atılmış, ezilmiş sebzeyi, meyveyi, yüzünü kapayarak toplayan analarımız var. Onlar o haldeyse yüzünü gizleyecek olan onlar değil. Biziz, hepimiziz ama esas yüzünü gizleyecek olan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Gelinen, gelinen bu noktada yine yalana sarılarak insanların açlıklarını, yokluklarını başka bir şeyle telafi etmeye çalışıyor. Aynı Hitler gibi. Yıllar önce Alman halkı açlıktan kırılırken, Alman bebeler açlıktan ağlarken, Goebbels'e Hitler'e şöyle metinler yazıyordu; 'Alman çocuklarının tereyağına değil güçlü Alman tanklarının gres yağına ihtiyacı var' diye. Şimdi burada bayrak ve ezanla tehdit ediyor. Seçim geçti, o beş vakit mübarek ezanı okuyan müezzinin hakkını yine sizin vekilleriniz savunuyor. Diyorlar ki müezzinlere, imamlara, Diyanet Sen'e siz faizsiz bankacılığa gitseniz, onlar size promosyon verecek. Özel bankanın verdiğinin onda birine razı etmeye çalışıyorlar. Yine bizim vekillerimiz, ezanı susturacak diyenler ezanı okuyanın hakkını savunuyor, Tayyip Erdoğan da onun hakkını yedirdi. Buradan şunu söyleyeyim. Ben Tekirdağ İl Başkanımın, adaşımın gözünün içine baka baka söyleyeyim o da gittiği her yerde bunu söylesin. Bu ülkenin beka sorunu olduğunda kimin ne yaptığını hepimiz biliyoruz. Beka sorunu nedir? Yok olman, istila olma, zapt edilme, ele geçirilme. Oldu mu? Vallahi oldu. Matbaayı 200 sene geç getirince adamlar 200 yıl ileri geçince teknolojiye değil de saraylara yatırım yapınca akla, insana değil de şatafata yatırım yapınca ve 1200'lerde İngiltere'den parlamento deneyimi başlarken 1700'lerde Fransa kendi devrimlerini yaparken herkes demokrasiye giderken tek adam rejimi sürünce bu memleket yapamadığımız toplarla, yapamadığımız donanmalarla, tuhaf lehimlerle 30 yıl önce zincirlediğimiz donanma küflenmişken işgal altına girdi. Bu ülkeye işgal donanmaları geldi. O gün bize bunlar kendilerini milli görüp bizi gayrimilli ilan edenlerin çok sevdikleri, peşinden gittikleri Numan Kurtulmuş'un dediği gibi 150 yıldır aynı yoldayız diyor. O yolun yolcuları o düşman donanmasına kırmızı halı seriyorlardı. Bizim yolunun yolcusu olduğumuz Kartal İstim botunun ucuna çıkmış mavi gözleriyle ufka bakıp yanındaki yaverine 'korkma çocuk geldikleri gibi gidecekler' diyor. Beka sorunu varken bizimkiler Bandırma vapuruyla Samsun'a oradan Sivas'a, Erzurum'a, Ankara'ya savaşan onunkiler İngiliz. Yurtdışı beka sorunu varken beka sorunu varken biz İngiliz uçaklarının attığı İskilipli Atıf Hoca 'Kurtuluş Savaşı'na katılmayın. Gazi Mustafa Kemal'in katli vaciptir yazıları atılırken biz Ankara müftüsü börekçinin fetvasını dinliyorduk. Kurtuluş Savaşı'na katılmak her Müslüman'ın boynunun borcudur diyor. Bugün o börekçinin Ankara müftüsü börekçinin daha sonra başına geçeceği Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulduğu gün. Bugün 3 Mart. 3 Mart devrim kanunlarının çıktığı gün. Bugün 3 Mart gününde tevhid-i tedrisat kanunu çıktı" diye konuştu.
ÇORLU’DA MİTİNGDE KONUŞTU
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Candan Yüceer'in 'Proje Tanıtım Toplantısı’nın ardından Çorlu ilçesine geçerek Cumhuriyet Meydanı’nda vatandaşlara seslendi. Çorlu’da olmaktan mutlu olduğunu söyleyen Özel, “Çünkü o gazi Mustafa Kemal Atatürk kara tahtanın önüne geçip bugün kullandığımız alfabeyi de ilk kez Tekirdağ'da tanıtmıştı. Devrim yasalarının 100'üncü yılı kutlu olsun. Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşasın. Öyle bir yerdeyim ki; içim o kadar rahat ki” dedi.
‘EMEKLİ İLE ÇALIŞAN KARŞI KARŞIYA DEĞİLDİR’
Çorlu Belediye Başkanı ve yeniden aday gösterilen Ahmet Sarıkurt’un hizmetlerini anlatan Özel, Büyükşehir Belediye Başkan adayı Candar Yüceer’e de destek istedi. Emekliler ve gençlerle konuşmak gerektiğini belirten Özel, şöyle dedi:
“Gençlere vurgu önemli ama bu memlekette en büyük sıkıntıyı çeken de emekliler. Emeklilerin durumunu görmek, emeklileri bir konuşmak lazım. Şöyle ki bu Recep Tayyip Erdoğan geldiğinde en düşük emekli maaşı bir buçuk asgari ücretti. Bugünkü parayla 25 bin lira olması gerekiyordu. Ama bugün 10 bin lira. Tayyip Erdoğan geldiğinde bir emekli maaşıyla en düşük emekli maaşıyla ki o zaman emeklilerin yüzde 20'si en düşük emekli maaşını alıyordu. Şimdi çok önemli bir kısmı. Neredeyse yüzde 60-70'i 10 bin lira alan emekli, Tayyip Erdoğan geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Şu anda kaç oluyor? 2,5 çeyrek altın. Yani Tayyip Erdoğan görev süresi boyunca emeklilerin cebinden ayda 5.5-6 tane çeyrek altın almış. Bunun hesabını soracak mıyız? Geçen gün 'emeklilere zam yap' dedim. Hiç olmazsa 1,5 asgari ücret ama bizim CHP olarak ilk teklifimiz hiç olmazsa şimdilik bir asgari ücret. 10 bin liralık emeklilere bir kart verelim. Maaşlarını 17 bin liraya çıkaralım, devletin hizmetlerinden, devletin yaptığı hizmetlerden ücretsiz yararlanmalarını sağlayalım. Elektrikte, suda ve doğal gazda yüzde 25 ile yüzde 40 indirim sağlayalım diye kanun teklifi verdik. Bizi dinlemedi, meclisi kapattı, kaçtı. Emekliye zam yapalım deyince, 'emekliye para yok' diyor. Emekliye para verirsem çalışanlara maaş ödeyemem diyor. Yani çalışanlarla, emeklileri karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Oysa çalışanlarla, emekliler karşı karşıya değildir, yan yanadır, kol koladır. Bütün emekliler yıllarca çalıştı da öyle emekli oldu. Bugün çalışanlar da ama birkaç sene sonra ama çok daha sonra eninde sonunda emekli olacak. Emekliyle çalışan, karşı karşıya değildir. Ama emekliyle beşli çeteler karşı karşıyadır. Çünkü siyaset öncelik belirleme işidir. Eğer sen parayı beşli çeteye verirsen, sen parayı saray müteahhitlerine verirsen, sen parayı yandaş müteahhitlere verirsen, sen dünyanın en pahalı makam arabasından, 10 tane var dünyada, Limuzin, Mercedes, ikisini alır, birine kendim biner, birini yedekte tutar boş gezdirirsen. Senin emekliye verecek paran yok. Ama yazlık saraya verecek paran varsa emekliye verecek paran yok. Kışlık saraya verecek paran varsa emekliye verecek paran yok, uçan saraylara, 14 tane lüks uçağa verecek paran varsa senin önceliğin kendin, ailen, yandaşların, senin önceliğin beşli çeteler. Benim önceliğim emekliler. Bunu bu şekilde bileceksin. 31 Mart'ta emekliye para bulamayanların sandıklara bakınca oy görememeleri lazım. Bütün emeklilerin çok sorunu var.”
’GÜCÜNÜ YUHALAYARAK GÖSTERMEYECEKSİN’
Vatandaşların yuhalamalarına tepki veren Özel, “1 Nisan; '10 bin liraya geçinilir' diyenlere kırmızı ışığı yakma günüdür. Bir Nisan açlık sınırı 16 bin lirayken emekliyi unutanlara, boş fileyle pazardan yollayanlara, emekliye, olgun sebze, meyve diye ezilmiş, büzülmüş, çürümüş meyveleri sattıranlara, emekliyi buna muhtaç bırakanlara, emeklilerin de yarının emekçisi, yarının emeklisi bugünün emekçilerinin de bütün yoksulların da hesap sorma günüdür. 31 Mart'ta bu iktidara, bu yaptıklarının hesabını sormaya var mıyız? 31 Mart'a kadar hangi siyasi görüşten olursa olsun emeklisini, emekçisini, esnafını, çiftçisini, yaşlısını, gencini iktidarın karşısında kim güçlüyse onları sandıkta kim yenecekse AK Parti’li, MHP'li belediye başkanını kim indirecekse, yani sizin gücünüzü iktidara göstermenin yolu neyse orada buluşmaya, meydanlarda buluşmaya sandıkta buluşmaya, milletin vicdanını sandığa ve sandıkta bu iktidardan hesap sormaya davet ediyorum. 1 Nisan'dan sonra hakkını alamayan kim varsa bakın söylüyorum, demokrasi, tepki ve protesto rejimidir. Ben istediğimi yapacağım. Sen evinde oturup susacaksın. Ben seni ihmal edeceğim, görmeyeceğim, sen bana oy vereceksin, 5 sene oturacağım. Öyle bir yağma yok. Bugün Amerika'da Beyaz Saray'ın önünde protesto gösterisi serbest. Almanya'da parlamentonun önünde protesto serbest. İngiltere'de 10 numaranın önünde protesto serbest. Senin geldiğin Türkiye'de, Ecevit'in önüne yazar kasa atmak serbest. Çünkü demokrasi, tepki ve protesto rejimidir. Ama şimdi saraya doğru bir mendil sallasan kolunu koparırlar. Bakın bu yuhalama çok edilgen, çok pasif, çok yetersiz ve bence gereksiz bir eylem. Gücünü yuhalayarak göstermeyeceksin. Çağrıldığın yere giderek göstereceksin. Seçimlerden sonra kim hakkını alamıyorsa, öyle yakmak, yıkmak için değil, kamu malına zarar vermek için değil, kanunlara saygılı bir şekilde hakkımızı söke söke almak için sokaklardayız, meydanlardayız. Var mısınız?” diye konuştu.
‘BU SEÇİMDE TÜRKİYE İTTİFAKI’
Hayat pahalılığının kar topu gibi büyüyeceğini kaydeden Özel, şöyle devam etti:
“Mazota ve benzine zam varsa bundan sonra iğneden ipliğe her şeye zam var demek. Eğer 31 Mart günü bu acımasız, bu beceriksiz, bu sadece kendini düşünen iktidar, iktidarına devam ederse karşısına bir güç dengelenmezse 1 Nisan'dan sonra acı reçeteye hazır olun. Söylüyorlar acı reçete içirecekler. Kemer sıkmaya hazır olun. Sıkı para politikalarına hazır olun ve siz ezilirken 4 yıl daha sandık yok, onun rahatlığıyla olacaklar. Ama siz geçen seçimleri hatırlayın. 2018'de tek adam rejimi hayata geçtikten 10 ay sonra yerel seçimlerin gücüyle İstanbul, Ankara'dan başlayarak Adana'sıyla, Mersin'iyle, Antalya'sıyla ve Cumhuriyet Halk Partisi'ne Millet İttifakı'na önemli bir güç verildi. Bu seçimlere kadar o dengeyle gelindi. Bakın küçük bir farkla seçimleri kaybetsek de iktidar tek başına olmayınca, karşısında bir başka güç olunca herkesin ama herkesin çıkarlarının korunabileceği, sesinin duyulabileceği, yapılacak seçimlerden endişe duyulacak bir ortam oluşabilir. Bunun olması için Cumhur İttifakı'nın karşısına bir güçlü ittifak koymak gerekmektedir. O ittifakın adı bu seçimde Millet İttifakı değildir. O ittifakın adı bu seçimde Türkiye İttifak'ıdır. Türkiye ittifakının renkleri şurada abimin salladığı bayrağın renkleridir. Ay yıldızlı, al bayrağın renkleridir. Bu güzel şanlı bayrağın renkleridir Türkiye ittifakının renkleri. Eğer seçimleri Türkiye ittifakı kazanırsa, yani Laz'ı, Çerkez'i, Türk'ü, Kürt'ü herkes Türkiye ittifakında birleşirse nasıl milli takım gol atınca hep beraber seviniyorsak, nasıl filelin sultanları şampiyon olunca hep beraber ağlıyorsak, bu ülkedeki tüm yoksullar, tüm emekliler, tüm emekçiler geleceğinden kaygılı gençler, 'evladım yurt dışına gidecek' diye korkan anneler, babalar, yoksullar hep birlikte birleşirseniz, hep birlikte kazanabiliriz. Bu birlikteliğimizin adı Türkiye İttifakı'dır.”