11.04.2018 - 19:40 | Son Güncellenme:
AA
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT), Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Balkan ayağına yönelik Kosova'da düzenlediği operasyonda yakalanan ve Türkiye'ye getirilen 6 şüpheli, "terör örgütü yöneticiliği" ve "uluslararası casusluk" suçlarından tutuklandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından ifadelerinin alınmasının ardından tutuklanma istemiyle nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen 6 şüphelinin, hakimlik sorgusu tamamlandı.
Nöbetçi hakimlik, şüpheliler Cihan Özkan, Kahraman Demirez, Hasan Hüseyin Günakan, Mustafa Erdem, Osman Karakaya ve Yusuf Karabina'nın, "silahlı terör örgütü yöneticiliği" ve "uluslararası casusluk" suçlarından ayrı ayrı tutuklanmalarına hükmetti.
Operasyon
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) Kosova istihbaratıyla etkin iş birliği içinde gerçekleştirdiği operasyonda, Türkiye'de aranan FETÖ/PDY'nin 6 üst düzey mensubu yakalanarak 29 Mart'ta Türkiye'ye getirilmişti. MİT'in FETÖ'nün Balkan ayağına ağır darbe indirerek Türkiye'ye getirdiği 6 kişi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerine teslim edilmişti.
ÇOK ÇARPICI DETAYLAR
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT), Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Balkan ayağına yönelik Kosova'da düzenlediği operasyonda yakalanan ve Türkiye'ye getirilen 6 şüphelinin mahkemeye sevkiyle ilgili hazırlanan sevk yazısında çarpıcı detaylara yer verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından ifadelerinin alınmasının ardından, "silahlı terör örgütü yöneticiliği" ve "uluslararası casusluk" suçlarından tutuklanmaları istemiyle nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen şüpheliler Cihan Özkan, Kahraman Demirez, Hasan Hüseyin Günakan, Mustafa Erdem, Osman Karakaya ve Yusuf Karabina ile ilgili sevk yazısı hazırlandı.
"İstismarcı algıyla lobi oluşturdu"
FETÖ’nün kuruluşu ve yapılanmasının özetlendiği sevk yazısında, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in 1999 yılında Türkiye Cumhuriyeti'ni terk ederek ABD'ye yerleşmesi sonrasında hedeflerini büyüttüğü belirtilirken, örgütün ABD, Güney Amerika, Avrupa, Uzakdoğu ve dünyanın ücra köşelerinde dahi hızla kendi kontrolünde eğitim - öğretim kadroları ve kurumları oluşturduğu kaydedildi.
Yazıda, "Örgüt tarafından, yurtdışında eğitim - öğretim faaliyeti yürütüldüğü algısının ulusal ve uluslararası kamuoyuna verilmeye çalışıldığı ancak asıl amacın eğitim-öğretim faaliyeti görünümü altında o ülkelerin güvenlik ve istihbari bilgilerini temin ederek iş birliği yaptığı ülke ve devletlere aktarmak olduğu anlaşılmıştır." ifadesi kullanılırken, FETÖ/PDY'nin yurtdışında sözde eğitim - öğretim kurumları vasıtasıyla oluşturduğu bu istismarcı algıyla faaliyette bulunduğu çoğu ülke yönetimlerinden destek gördüğü ve örgütün bu alanda rahatlıkla lobi oluşturduğu bilgisi verildi.
"Ülke yönetimlerinin kontrol edilmesi amaçlanmıştır"
Örgütün asıl amacının, özellikle ekonomik açıdan gelişmemiş olan Balkan ve Afrika ülkeleri, Türk cumhuriyetleri ile diğer ülkelerde, o ülkelerin yönetiminde etkin olan iş adamı, askeri, idari ve mülki yönetici konumundaki devlet yetkililerinin çocuklarına okullarda sözde eğitim vererek kendi örgütsel ve ideolojik görüşlerinin empoze edilmesi olduğu vurgulanan yazıda, "Yarınların ülke yönetimlerinde söz sahibi olacak çocukları ve gençleri bu okullarda yetiştirilerek ve devlet yönetimlerine sokularak örgütün koyduğu hedefler doğrultusunda ülke yönetimleri ve siyasetin kontrol edilmesi amaçlanmıştır." denildi.
FETÖ'nün eğitim faaliyetlerini gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası alanda masum göstermek amacıyla "Türkçe dil olimpiyatları", "kurban", "zekat" veya diğer bağış ve gezi organizasyonları yaparak sahte iyilik hareketi algısı oluşturmaya çalıştığı aktarılan yazıda, örgütün bu konuda başarılı olduğu anlatıldı.
Örgütün, 1970'li yıllarda kuruluş döneminde, yasal meşru hükümet ve devlet bürokrasisiyle iyi geçinmeyi, kendisini gizleyerek mevzuat boşluklarını kullanmak suretiyle devlet kadrolarını ele geçirmeyi hedeflediğine dikkat çekilen yazıda, örgütün belli bir güce ulaştıktan sonra, önünde hedef olarak gördüğü kişi, kurum ve diğer yapılanmalar aleyhinde makro düzeyde kumpas soruşturma ve operasyonlar yapmaya başladığı kaydedildi.
2011 yılından itibaren açıktan mücadele
Yazıda, kumpas soruşturmalarıyla ele geçirilmek istenen kurum ve kadroların boşaltıldığı, devlet mekanizması içerisindeki kurumların, soruları çalınan sınav sonuçları değiştirilerek örgüt kadrosuyla doldurulduğuna işaret edilerek, yapılanmanın devlete hakim olmasını sağlayacak stratejilerin izlenmeye başlandığı ve örgütün 2011 yılından itibaren, bazı soruşturmalar üzerinden yerel yönetimlerle siyasi ve bürokratik kadroları ele geçirmek amacıyla mücadelesini açıktan yapmaya başladığına vurgu yapıldı.
Açıktan yapılmaya başlanan mücadelede Türkiye Cumhuriyeti devletinin, örgütün bu operasyonlarına karşılık verdiği ve örgütün darbe aldığı aktarılan yazıda, şu değerlendirme yapıldı:
"Örgüt yapılanması bu dönemden sonra açıkça ülke dışında sözde eğitim - öğretim ve eylemlerde bulunmaya başlamıştır. Hiçbir dayanağı olmadığı halde Türkiye Cumhuriyeti devletini, MİT tırları operasyonunda olduğu gibi, 'teröre destek veren ülke' konumuna sokmak için her türlü faaliyette bulunmuştur. İlk zamanlar yurtdışında eğitim öğretim faaliyetleriyle o ülkelerin kamuoyunda olumlu algı oluşturan örgüt, ülkelerin ekonomik ve bürokratik alanlarında ulaştığı güç sayesinde, ülkemiz aleyhine lobicilik faaliyetlerini açıkça yürütmeye başlamış, o ülke idarelerinin ülkemiz aleyhinde tavır almalarını sağlamaya çalışmıştır. Soruşturmaya konu FETÖ yöneticisi konumundaki şüphelilerin Kosova ülkesindeki faaliyet ve eylemleri de bu çerçevede değerlendirilmiştir."
"Darbe teşebbüsü tüm dünyaya delilleriyle anlatıldı"
Yazıda, darbe teşebbüsünün bertaraf edilmesi sonrasında bu durumun tüm dünyaya delilleriyle birlikte anlatılıp izah edildiği ancak FETÖ'nün bu ülkelere halen sözde eğitim - öğretim faaliyetinde bulunduğunun tespit edildiği de vurgulandı.
Gelinen aşamada Türkiye Cumhuriyeti devleti bürokrasisi ve istihbari kurumlarının başarılı çalışmalarıyla örgüt yapılanmasında önemli yeri olan şüphelilerin, diplomatik alandaki başarılı çalışmalar sonucu Türkiye'ye iadesinin sağlanmaya başlandığı belirtilen yazıda, "Bu kapsamda FETÖ'nün Kosova ülkesindeki sözde eğitim - öğretim kurumlarında ülkenin en üst düzey devlet yönetimindeki kişilerin çocuklarına sözde eğitim veren şüpheliler, 29 Mart 2018 tarihinde MİT'in gözetiminde Kosova'dan deport edilerek ülkemize getirilmişlerdir." ifadesi yer buldu.
Şüphelilerin Türkiye'ye getirilmesinin hemen sonrasında örgüt elebaşı Gülen'in 2 Nisan'da yaptığı konuşmada, bu şüphelileri sahiplenerek icra edilen bu faaliyetin "eşkıyalık" olduğunu beyan ettiği hatırlatılan yazıda, şüphelilerin Türkiye'ye getirilmesiyle birlikte daha öncesinde devam eden soruşturmalara ilişkin bulguların da dosyaya eklendiği ve Kosova'da faaliyette bulunan örgüt yöneticisi olan şüphelilerin örgüt faaliyeti kapsamındaki eylemlerinin irdelendiği dile getirildi.
FETÖ'nün Balkan yapılanması soruşturması
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT), Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Balkan ayağına yönelik Kosova'da düzenlediği operasyonda yakalanan ve Türkiye'ye getirilen 6 şüphelinin mahkemeye sevkiyle ilgili hazırlanan sevk yazısında, şüphelilerin örgütle bağlantılı olduklarını ortaya çıkardığı iddia edilen delillere yer verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından ifadelerinin alınmasının ardından, "silahlı terör örgütü yöneticiliği" ve "uluslararası casusluk" suçlarından tutuklanmaları istemiyle nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen şüpheliler Cihan Özkan, Kahraman Demirez, Hasan Hüseyin Günakan, Mustafa Erdem, Osman Karakaya ve Yusuf Karabina ile ilgili sevk yazısı hazırlandı.
"Örgüt elebaşı Gülen şüphelileri sahiplendi"
Kosova'da faaliyette bulunan FETÖ yöneticisi oldukları iddia edilen şüphelilerin, örgüt faaliyeti kapsamındaki eylemlerinin irdelendiği yazıda, tüm şüphelilerin örgütsel bir tavırla suçlamaları inkar ettikleri belirtilirken, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in şüphelileri sahiplenerek ümit ve moral verici beyanlarda bulunmasının da şüphelilerin örgütle bağını ortaya koyduğu bildirildi.
Yazıda şüphelilerin yurtdışı eğitim faaliyetlerinin gerçekte uluslararası alanda o ülkeler aleyhine casusluk faaliyeti niteliğinde olduğuna dikkat çekilerek, şüphelilerin "FETÖ yöneticiliği yapmak" ve "uluslararası casusluk" suçlarını işlediklerinin tespit edildiği vurgulandı.
Şüphelilerden Cihan Özkan'ın Kosova'nın Gjkova yerleşim merkezindeki Mehmet Akif Koleji'nde 6 yıldır öğretmen olduğu ve savunmasında FETÖ’nün terör örgütü niteliğinde olduğunu kabul etmediğini belirttiği aktarılan yazıda, şüpheliyle ilgili, "eğitim hayatında örgütün eğitim öğretim yurtlarında kalması, FETÖ ile irtibatlı olan bir okulda görev yapması, kapatılan Bank Asya'daki hesabına, örgüt elebaşının çağrısı üzerine 2014 yıl ikinci yarısında 6 bin lira para yatırması, cep telefonunda örgüte ait uygulamaları kullandığının tespit edilmesi, gözaltında örgüt yapılanmasını inkar etmesi" gibi gerekçeler suç isnadı olarak gösterildi.
"Serrehber olarak faaliyet yürüttü"
Sevk yazısında şüpheli Hasan Hüseyin Günakan'ın, savunmasında hakkındaki iddiaları dahi dinlemeden susma hakkını kullandığını beyan ettiği ve savcılıkça alınan ifadesinde ise üzerine atılı suçlamaları örgütsel tavırla inkar ettiği belirtilerek, bu şüpheliyle ilgili de şu tutuklanma gerekçelerine yer verildi:
"Şüpheli Günakan'ın Mehmet Akif Koleji'nde öğretmenlik yapması, örgütün şifreli haberleşme programı ByLock kullanması, programa ait 4 adet kalıntı dijital verinin bulunması, örgüt mensupları tarafından sıklıkla kullanılan Eagle programına dair kalıntıların olması, telefonunda örgütsel uygulamalar ile Fetullah Gülen'in videolarının mevcut olması, videolara son erişim tarihinin 2018 yılı ocak ayı olması, elebaşı Gülen'in talimatlarını verdiği vaaz adı verilen dokümanlara dair yazılı belgelerin bulunması, örgütün yayın organlarını sıklıkla ziyaret etmesi, örgütün tepe yönetimindeki iki farklı şahısla 2007-2015 yılları arasında toplamda 23 defa iletişim kaydının bulunması, Adıyaman'daki soruşturmada ifadesi alınan şüpheli Kazım Avcı'nın, 'Günakan'ın kolejde 2010-2013 yıllarında serrehber olarak örgüt adına faaliyet yürüttüğünü' beyan etmesi hususları dikkate alınmıştır."
Kimse Yok Mu Derneği ve Fatih Üniversitesi'ne çok sayıda bağış
Şüphelilerden Kahraman Demirez'in de örgüte, örgüt liderine yönelik sorulara cevap vermediği ve İzmir’de kapatılan örgütle bağlantılı bir dersanede öğretmenlik yaptığının tespit edildiği vurgulanan sevk yazısında, bu kişinin örgütle bağlantılı okullarda faaliyet yürüten şahıslara dair, kendisiyle birlikte yakalananlar haricinde delilleri karatmaya yönelik inkar yönünde beyanda bulunduğu ve cep telefonunda mevcut bulunan şifreli dokümanlara dair şifreleri vermek istemediği ifade edildi.
Demirez'in FETÖ ile irtibatlı olan eğitim birimlerinden bir okulda kolej müdürü olarak çalıştığı ve kapatılan Umut Özel Eğitim AŞ isimli firmada SGK kaydı bulunduğunun tespit edildiği aktarılan yazıda, şüphelinin örgütün yardım kuruluşu olduğu gerekçesiyle kapatılan Kimse Yok Mu Derneği'ne çok sayıda bağışının olduğu, kapatılan Fatih Üniversitesi ve NT isimli firmalara çok sayıda para gönderdiğinin tespit edildiği dile getirildi.
Yazıda, şüpheli Demirez'in Kosova'daki kolejde müdürlük yaptığı ve cep telefonunda bir kısım evrakı şifreli doküman olarak kaydettiği de aktarılarak, "Son erişim tarihlerine göre bu dokümanların şifresini hatırlamadığı beyanında bulunması delilleri karartmaya yöneliktir. Viber programından Mustafa Erdem isimli şüpheliyle Kosova'daki örgüt faaliyetlerine yönelik bir kısım yazışmalarda bulunduğu tespit edilmiştir." denildi.
Yayınlanan bir haberle ilgili tekzip talebi
Şüphelilerden Mustafa Erdem'in de cep telefonundaki yazışmalara dair içerikleri hatırlamadığını söyleyerek aleyhine bulunan delilleri karatmaya yönelik beyanlarda bulunduğuna dikkat çekilen sevk yazısında, bu kişinin Kosova'daki Gülistan Eğitim Kurumları adlı okulun müdürü olarak görev yaptığı ve Bank Asya'ya örgüt elebaşının talimatı sonrası 6 bin 300 lira para yatırdığının tespit edildiği vurgulandı.
Yazıda şüpheli Erdem'in, NT firmasına bir miktar para transferi gerçekleştirdiği, ByLock programını kullandığı, telefonunda örgütsel konu ve içeriklerle, okul yapılanmasına dair birçok yazışmanın mevcut olduğunun tespit edildiği de kaydedilirken, şu değerlendirme yapıldı:
"Ülkemizde Kosova yapılanması ve Gülistan Eğitim Kurumları aleyhine yapılan bir haberle ilgili Mustafa Erdem adına yapılan bir ihtarname ile tekzip yayınlanmasının talep edildiği tespit edilmiştir. Adıyaman'da ifadesi alınan şüpheli Kazım Avcı, Erdem'i teşhis ederek, bu kişinin 2013 yılı sonrasında örgüt adına Kosova abisi-imamı olarak görev yaptığını beyan etmiştir. Örgüt mensuplarının ByLock'tan sonra kullandıkları hususu tespit edilen Falcon isimli programını Google Play Store isimli uygulamanın simgesini kullanıp gizlemek suretiyle kullanmıştır, şifresi ByLock şifresiyle aynıdır. Örgütsel faaliyetlere dair çeşitli ve detaylı yazışmaları mevcuttur. Telefonunda Eagle ve Kakao Talk isimli programların kalıntıları vardır. Örgüt mensupları tarafından cep telefon verilerinin geri getirilemez şekilde silinmesine imkan sağlayan Cleanthemall ve Colornote isimli, tedbir amaçlı muhafaza edilen programların kalıntıları tespit edilmiştir."
"Kosova devleti üst düzey yöneticilerine ait içerikler bulundu"
Şüpheli Mustafa Erdem'in cep telefonunda yapılan incelemede örgütsel faaliyete ilişkin çok sayıda not bulunduğu da belirtilen yazıda, bu notlar arasında Kosova devleti üst düzey yöneticilerine ait içeriklerin de mevcut olduğu ve ayrıca örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in videolarının bulunduğunun tespit edildiği kaydedildi.
Sevk yazısında şüpheli Osman Karakaya ile ilgili de KHK ile kamu görevinden ihraç edildiği, kapatılan Kimse Yok Mu Derneği'ne üye olduğu, örgütün kumpas şeklinde planlayarak icra ettiği Ergenekon davası sürecinde, örgütün talimat ve politikaları doğrultusunda usulsüz raporlar tanzim ettiği, FETÖ'nün Yalova Üniversitesi yapılanması iddianamesine göre, uzmanlık alanı olmamasına rağmen örgüt faaliyeti çerçevesinde usulsüz biçimde sosyal hizmet bölümüne atandığı ve bu kapsamda fakülte yönetim kurulunda örgüt adına faaliyetlerde bulunduğu bilgileri sıralandı.
Örgütte sorumlu düzeyde faaliyetler yürüten Karakaya'nın 17-25 Aralık süreci olarak adlandırılan dönemden sonra Kosova'da faaliyetlerine devam ettiği belirtilen sevk yazısında, Karakaya ile ilgili, "Şüpheli, daha önce Mali ülkesinde bir kısım faaliyetler yürütmüştür. Arşiv havuzunda yapılan incelemede ise örgütün tepe yönetimi olarak adlandırılan grupta yer alan birçok şahısla 2007-2014 yılları arasına 100'ün üzerinde görüşme kaydı mevcuttur." denildi.
"Kosova ülke imam yardımcısı olarak görev yaptı"
Yazıda şüphelilerden Yusuf Karabina hakkında ise ByLock kullanıcısı olduğu, ByLock içeriklerinde örgütün Kosova'daki faaliyetlerine yönelik birçok yazışması bulunduğu, Kosova'daki Mehmet Akif okulunda görev yaptığı, Adıyaman'da ifadesi alınan şüpheli Kazım Avcı'nın Karabina ile ilgili, 'Kosova'da muhasebeden sorumlu olarak görev yaptığı' bilgisini verdiği ve söz konusu kolejde müdürlük yaptığı bilgilerine yer verildi.
Şüpheli Karabina'nın örgüt adına bir kısım üst düzey faaliyetler yürüttüğü ve "Kosova ülke imam yardımcısı" olarak görev yaptığı belirtilen yazıda, bu kişinin ülkedeki diğer okullarda da görev yaptığının, telefonuna örgütle bağlantılı uygulamaları yüklediğinin, Kakao Talk programını kullandığının ve Viber programı üzerinden Kosova'da örgütün mevcut bir kısım faaliyetlerine yönelik yazışmalar yaptığının tespit edildiği de kaydedildi.