30.08.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
AYDIN HASAN Ankara
Kurtuluş Savaşı, cephede yokluk içinde verilen imanlı bir mücadele sonucunda kazanıldı. Ancak gizli ve derin bir başka savaş daha vardı: İstihbarat mücadelesi ve örtülü operasyonlar. Türk ordusu, Yunan güçlerine karşı savaşsa da, düşman karargahının beyninde İngilizler vardı. 1913 yılında kurulan Teşkilatı Mahsusa, işgalci güçlerin baskısıyla lağvedilmişti. Ancak teşkilatın içindeki vatanseverler, Anadolu’nun safında yer almışlardı. Zeki ve vatansever Türk istihbaratçısı, dönemin bir numarası olan İngiliz istihbaratının entrikalarına karşı bugün bile az bilinen bir destan yazacaktı.
Hint kökenli casus
1920 yılında kara bulut gibi İzmir ve Bursa çizgisi üzerinden Anadolu’ya yürüyen Yunan kuvvetlerine karşı verilen milli mücadele, hem siyasi hem askeri olarak Ankara’dan yönetiliyordu. Mustafa Kemal dişli çıkmıştı ve emperyalist güçlerin Sevr planları riske girmişti. 1920 yılının Aralık ayında Hint Hilafet Cemiyeti üyesi kisvesi altında Hint kökenli bir İngiliz casusu İnebolu-Kastamonu hattı üzerinden Ankara’ya geldi.
Ankara’da ilk ziyaretini Büyük Millet Meclisi’ndeki odasında Gazi Mustafa Kemal’e yaptı. Görüşmenin ardından makam odasına giren Kılıç Ali, Mustafa Kemal’e izlenimini sordu. Mustafa Kemal, “Dikkatli olmalı. Mükemmel bir casustur!” dedi. İçişleri Bakanı Adnan (Adıvar) Bey, Sagir’i yakın takibe aldırdı. Sagir, İstiklal Marşı’nın yazarı milli şair Mehmet Akif ile yakınlık kurdu. Akif’in Taceddin Mahallesi’ndeki evini posta adresi olarak vermişti.
Hindistan, Mısır ve İstanbul’dan gün be gün gelen mektuplar Akif’i şaşırtıyordu. Akif, bir mektubu açtığında içinde boş beyaz bir kağıt gördü. Sagir’in mektupları incelendi. Refik (Saydam) Bey, kimyasal bir çözelti ile mektupların sırrını çözdü. Sagir’in Ankara’dan gönderdiği mektuplar ile İngiliz istihbaratından kendisine gönderilen talimatlar, görünmez mürekkep ile yazılmıştı.
Amonyum içeren kimyasal çözelti kağıda sürüldüğünde, yazılar satır satır ortaya çıktı. Ankara polisi tarafından alınan ifadesinde, şunları diyecekti:
“Albay Lawrens, Osmanlı İmparatorluğu’nu altınlarla yıkmıştı. İngilizler, beni de silahla milli hükümeti ortadan kaldırmakla görevlendirdiler. Amacım Mustafa Kemal’i vurmaktı. Bununla Türklerin kurtuluş savaşı duracak ve milli hükümet yıkılacaktı. Fakat başaramadık, suç kimsenin değildir, benimdir. Arkadaşlarım her şeyden haberi olmayan iyi niyetli saf insanlardır. Mustafa Kemal Paşa’yı da Afgan Kralı’nı vurduğum gibi öldürecektim.” Sagir tutuklandı. 23 Mayıs 1921’de idama mahkûm edildi. 24 Mayıs’ta idam edildi.
Yararlanılan kaynaklar:
Hulusi Turgut “Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları”
Samih Nafiz Tansu “Teşkilatı Mahsusa - İki Devrin Perde Arkası”
Celal Erikan “Komutan Atatürk”
Karargahtaki casus berber
Milli Mücadele’nin en önemli gizli örgütlerinden Müsellah Müdafaa-i Milliye Grubu, 1921’in başlarında Süleyman Ertürk tarafından İstanbul’da kuruldu. Samih Nafiz Tansu’nun “Teşkilatı Mahsusa-İki Devrin Perde Arkası” adlı kitabında, teşkilatı kurmak için gizli yollarla İAnkara’ya giden Ertürk’ün bir anısı şöyle aktarılır: “Fevzi Paşa’nın emir subayıyla sohbet ederek durumu anladıktan sonra biraz bekledik. Genelkurmay Başkanı tıraş oluyordu. Berberi tanımıştım. İstanbullu bir Rum’du ve gizli işlerde İngilizler emrinde çalışmıştı. Huzura kabul edilip de Fevzi Paşa Hazretlerinin iltifatına saygıyla teşekkür ettikten sonra ‘Paşam, sizi tıraş eden berberi tanıyor musunuz’ dedim. Paşa Hazretleri ‘Yoo Nereden tanıyacağım, burada emir subayım Ali Bey, inşaattaki erler içinden seçmiş’ dedi. ‘Af buyurun paşa hazretleri ama bu Rum berber, bizim gizli örgütümüzün dosyalarında bulunan bir adamdır. Allah korusun adamlar, suikast dahi yapabilir’ deyince Fevzi Paşa hiç unutmam yerinden kalkarak, ‘Ne diyorsun Hüsamettin Bey’ diye hayretini belirtmiş ve ikinci başkan Salih Bey’i çağırtmıştı. ‘Salih Bey, siz Genelkurmay İkinci Başkanısınız. Bir Rum berber, elini kolunu sallayarak odamıza giriyor, saçımızı, sakalımızı kesiyor.’ Salih bey fena halde şaşırmıştı. Utandı.