Küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenen şehirlerin başında İstanbul geliyor. Sıcaklık değerlerinin kış genelinde mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği megakent, bu yıl kar yağışına hasret kaldı. 8 Şubat’taki birkaç saatlik kar serpintisi dışında beyaz örtüden mahrum kalan İstanbul, bundan 91 yıl önce adeta Sibirya’ya dönmüştü.
1 Mart 1929 günü İstanbul Boğazı kuzeyden gelen büyük buz kütlelerinin hücumuna uğramış, insanlar bir yakadan diğerine buzlar üzerinden yürüyerek geçmişti. Göztepe ve Erenköy’de beş metreye ulaşan kar manzaraları, İstanbul’da büyük bir kaosa neden oluyordu. 2 Şubat ile 8 Mart arasında süren soğuk hava dalgası nedeniyle vapur ve tramvay seferleri iptal edilmiş, gece saatlerinde eksi 12 dereceye düşen sıcaklık değerleri nedeniyle evlerin çatıları bir metreden fazla kar ve buzla kaplanmıştı. 1 Mart günü Taksim Meydanı’ndaki kar kalınlığı iki metreye ulaşıyor, yaya ulaşımı boy siperleri açılarak sağlanıyordu. Eminönü Meydanı ise kardan kurtarılamamıştı. İstanbul yukarıdan bakıldığında çıkışsız bir labirenti andırıyordu. Ekmek karaborsaya düşerken, kömür ve odun bulmakta güçlük yaşanıyordu. Yüzbaşı Fevzi Bey komutasındaki bir müfreze Bağdat Caddesi’ni temizleyerek Kadıköy’den Göztepe’ye, Selimiye Kışlası’nda görevli Yüzbaşı Halit Sezai Bey komutasındaki müfreze ise Göztepe’yi Merdivenköy’e bağlayan caddeyi kardan temizleyerek, açlık tehlikesi yaşayan ahaliye ekmek ulaştırdı.
Kartal, Maltepe ve Karacaahmet’te de yiyecek aramaya çıkmış kurt sürüleri görülüyor, Unkapanı Köprüsü’nün orta kısmı, fırtınanın yol açtığı tahribat nedeniyle yana doğru eğiliyordu. Edirne’den İstanbul’a gelen yolcu treni ise Çatalca ile Kabakça arasında kara saplanırken, mahsur kalan yolcular köylüler tarafından kurtarıldı.
Eyüp sırtlarındaki Şehitler Mahallesi kar faciası yaşayan yerleşim yerlerinin başında geliyordu. Mahallenin dış dünyayla irtibatı kesilince, açlık ve susuzluk tehlikesi belirdi. Mahalleye ulaşmak için tüm ekipler seferber edildi. Yardım heyeti ellerinde karpit lambaları, konyak, çay ve bir miktar yiyecekle yola çıktı. Gece karpit lambalarının ışığında yol açılıp, güçlükle mahalleye girildiğinde, 30 evin çoğunun yıkılmış olduğu görüldü. Sokaklarda geceki soğuktan donarak ölmüş kedi ve köpeklere rastlandı. Birçok yere kurtlar inerek mahalle aralarında dolaşmaya başlamıştı.
Kar kalınlığı iki metre!Şehrin birçok yerinde günlerdir yağan karın yüksekliği iki metre civarına ulaşmıştı. 2 Şubat’ta başlayan ve Boğazın buzlarla kaplamasına neden olan soğuk hava dalgası mart ayının ikinci haftasında İstanbul’u terk etti. Havalar biraz ısınmaya başlayınca buzlar eridi. 1929 kışından 25 yıl sonra ikinci soğuk dalgası İstanbul’u esir alacaktı. 1954 kışı da tıpkı 1929’daki gibi şehri esaret altına aldı. 23 Şubat 1954’te İstanbul’da görülmedik şiddette bir kar fırtınası meydana gelirken, Tuna’dan kopup Karadeniz’e yayılan büyük buz kitleleri Boğaz’ın Karadeniz çıkışını kapattı.
Menderes ailesinin dramı
1960 askeri müdahalesinin ardından idam edilen eski Başbakan Adnan Menderes’in ortanca oğlu Mutlu Menderes, 1 Mart 1978’de geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Adalet Partisi Aydın Milletvekili olduğu dönemde, Ankara’da geçirdiği kaza sonrası yoğun bakıma kaldırılan ve tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayan Mutlu Menderes’in cenazesi Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi. Suikast iddialarının ortaya atıldığı dönemlerde Mutlu Menderes’in kardeşi Aydın Menderes ise, “Gece yalnızken taksi çarpmış. Taksici kim? ‘Örgüt üyesiymiş’ filan denildi. Biz bunlara hiç girmedik. Oralara girilirse bir yere varılmaz, hem de bir şey varsa onu örter diye düşündük. Şu nokta önemli. Her iki ağabeyimin cenazesinde de inanılmaz bir kalabalık vardı. Ağlayanlar, gözyaşlarıyla ‘Amerika’da Kennedy ailesi, Türkiye’de Menderesler’ benzetmesi yapanlar, on binlerce insan onları
son yolculuğunda yalnız bırakmadı” açıklamasına bulunmuştu.
En çok ölümlü deniz kazası İzmit Körfezi’nde 1 Mart 1958 yılında batan “Üsküdar” vapur faciasının üzerinden 62 yıl geçti. İzmit-Gölcük arasında sefer yapan Üsküdar vapuru, İzmit iskelesinden hareket ettikten kısa süre sonra Derince yakınlarında şiddetli rüzgara yakalandı. Fırtına nedeniyle çoğu kısmı ahşap olan Üsküdar vapurunun kaptan köşkü uçtu. Kumandasız kalan vapur, yan yatıp, dakikalar içinde suya gömüldü. Şirket-i Hayriye tarafından Birinci
Dünya Savaşı öncesi Almanya’dan sipariş edilen ve savaş nedeniyle ancak 1927’de teslim edilen Üsküdar vapuru, 392 kişiye mezar olmuştu. Korkunç kaza, ertesi gün Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştü. Üsküdar vapur faciası, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ölümcül sivil deniz kazası olarak kayıtlara geçecekti. Bazı gazetelerde ise ölü sayısının 400’den fazla olduğu iddia ediliyordu. Yolcuların büyük kısmını İzmit Lisesi ve İzmit Sanat Okulu öğrencilerinin oluşturması yaşanan acı ikiye katladı.
ABD ile ilişkilerde kırılma noktası
Kamuoyunda “1 Mart tezkeresi” olarak bilinen, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesine ilişkin tezkere”, 1 Mart 2003’te Meclis Genel Kurulu’nda geri çevrilirken, bu tarih Türk-Amerikan ilişkilerinin kırılma noktası olacaktı. ABD ve koalisyon ortakları, Irak’ın kuzeyinden yürüteceği operasyon için toprak ve hava sahasını kullanmak için Türkiye’den izin talep etmiş, 1 Mart 2003’te Meclis’te yapılan gizli oturumda 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oy kullanılmıştı. Ancak, Anayasa’nın 96’ıncı maddesinde öngörülen 267 salt çoğunluğa ulaşılamadığından, tezkere kabul edilmemiş sayıldı. ABD, Irak işgali sırasında büyük bir başarısızlığa uğrayıp, ağır ekonomik fatura ödemek zorunda kalırken, yaşananlardan ötürü Türkiye’yi suçluyordu. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, 1 Mart tezkeresinin TBMM’de reddedilmesine kadar uzanan süreci ve o dönemde yaşananlara ilişkin düşüncelerini yıllar sonra yazdığı “Decision Points” adlı kitabında, “Tezkere az farkla kabul edilmedi. Hayal kırıklığına ve hüsrana uğramıştım. Şimdiye kadar yaptığımız en önemli taleplerimizden birinde, NATO müttefikimiz Türkiye, Amerika’yı yarı yolda bırakmıştır” ifadeleriyle özetliyordu. Tezkerenin reddinden sonra Kuzey Irak’taki “Çuval” hadisesi ve FETÖ’nün yurtsever subaylara kumpas operasyonları 1 Mart’ın intikamı olarak yorumlandı.