Gündem İstanbul Refik’ini kaybetti

İstanbul Refik’ini kaybetti

17.07.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

İstanbul’u İstanbul yapan yalnızca caddeler, sokaklar, binalar mı sanki? Şehrin tarihiyle birlikte anılacak insanlar da var. Bunlardan biri de Refik Arslan. Meyhane deyince akla ilk gelenlerden biri... Biriydi demek zorundayız artık, çünkü Refik Arslan artık aramızda değil...

İstanbul Refik’ini kaybetti

Bir süredir sağlığının iyi olmadığını biliyorduk, ama öyle devrilmeyecek gibi dururdu ki kötü haber şaşırttı. Refik Arslan, dün Kireçburnu Mezarlığı’nda defnedildi. Yalnız da gitmedi... Keyfi yerinde olduğunda anlattığı, İstanbul’un eski güzel günlerini, “içme adabı” hikayelerini de götürdü. Anlatırken bir yandan da kadeh kaldırırdı Arslan, “Haydi fistık!”. “Kadehler çarpsın” derdi, “Kalplerimiz de çarpsın”.

11 yaşına kadar camide okudu
1923’te Hemşin’de doğan Refik Arslan, dört kardeşin en küçüğüydü. Duvarcı babası tarafından 11 yaşına kadar camide “okutuldu”, ancak babasını kaybedince gidebildi ilkokula.
Ne var ki okul 1.5 saatlik yürüyüş mesafesindeydi; sabah git akşam dön üç saat sürüyordu yol. Ne çalışmak mümkündü ne okumak. 15’ine gelince baktı ki olmuyor, İstanbul’a gelmeye karar verdi. Çünkü abisi burada Baba Fischer’in lokantasında çalışıyordu. Ve İstanbul’un en meşhur meyhanelerinden birinin temeli orada atıldı, her ne kadar bıyıkları henüz terlemiş Refik için bu uzak bir hayal olsa da... Bir sonraki durağı Yüksekkaldırım’da Teutonia, Alman Kültür Merkezi oldu. Bulaşıkları yıkıyordu ama yetinmeyeceği belliydi. Aşçıbaşına soruyor da soruyordu. Rus aşçıbaşı bir gün dayanamadı:
“Çocuğum ben bunları üç yıl bedava öğrendim. Sen bir de maaş alıyorsun. Oh ne âlâ”. Merakı, azmi, çalışkanlığıyla hızla çıktı merdivenleri Refik Arslan.
“Ne öğrendiysem” diyordu, “Almanlarla Ruslardan öğrendim”. Hocaları Baba Fischer, Rus aşçıbaşı, bir de Boşnak Seyfi’ydi. Yıllar geçti, elindeki avucundakini bir araya getirip 1954’te ufak bir lokanta açtı; bugünkü meyhanenin giriş bölümünde. Her gün başka bir tencere yemeği; bugün salçalı biftek, yarın rosto, öbür gün pastırmalı kuru fasulye derken çok iş yaptı. Artık büyüme zamanı deyip yandaki dükkanı da aldı.
Böylece, babasının hafız oğlu, İstanbul meyhanecilerinin zirvesine oturdu:
“Üç defa hatim indirdim. Şimdi de evde oldum mu namazlarımı kılarım. Ama o kadar.”
Hiç ara vermeden türlü badireye “Arslan”lar gibi dayanarak 57 yıl geçirdi. Son yıllarda yorgundu Refik. Artık her gün gelmiyordu işe, eskisi gibi öğle saatlerinde önünde bir kadeh rakıyla fasulye ayıklamıyordu meyhanenin önünde. Dükkanı oğulları Refik ve Reha’ya emanet etmişti.

Orası ‘Refik’in sokağı’dır
Arslan’ın “babalık hikayesi” de ilginçti: “Bende çocuk yoktu. Hanımın kız kardeşini abimin oğluna verdim. Onlar Almanya’daydı; çocukları Reha 2 yaşında, Refik 2,5 aylıktı. Bizleri ana baba bildiler. Yeğenim Yakup’u da çocuğum gibi görürüm.”
Yeğeni Yakup Arslan, Asmalımescit’in diğer gözde meyhanesi Yakup 2’nin sahibi. Babasını kaybettiği 12 yaşında gelir amcasına; onun yanında yetişir. Refik ve Yakup rakip değil bir ailenin iki dükkanı olur yıllar içinde. İki yıl önce konuşmuştuk onunla. İçten içe bir dileği vardı: Meyhanesinin olduğu sokağa isminin verilmesi. Ki zaten “Refik’in sokağı” diye anılıyor burası. Kim bilir belki bundan sonra gerçekleşir dileği. Dilden dile dolaşan “Refik’in sokağı”, resmi kayıtlara da girer.

Haberin Devamı

Hiç sarhoş olmadı ama ‘bir hoş’ oldu
Yarım yüzyıldan uzun bir süre meyhane işleten birinin içkiyle ilişkisini tahmin etmek güç değil. Ancak sıra dışı bir içme düzeni vardı Refik Arslan’ın. Sabah başlardı içmeye, öğle yemeğini yiyene kadar... Akşamları ise akşam namazından sonra:
“Evde akşam namazını kılarım, yatsı izinli, mezelerimi hazırlamış olurum. Başlarım içmeye, ama yalnız olmuyor. Dükkanda oldum mu daha çok içiyorum. Eskiden bir büyükten de fazla içerdim ama şimdi azalttım. Hayatta hiç sarhoş olmadım ama bir hoş oldum.”
Çapkınlığıyla da ünlüydü Refik Arslan. Hatta “Evli olmasaydım onunla evlenirdim” dediği, büyük bir aşkı da olmuştu. Birkaç yıl önce eşini kaybetmişti Refik Arslan. Tarabya’daki evinde yalnız yaşıyor, yemeklerini bile kendi yapıyordu. Hali pür melalini şöyle anlatıyordu:
“Kime düşmansan, beddua edeceksen hanımın ölsün diyeceksin. Eskiden beni hanımlar arardı. Rahmetli hanım kalkar, ‘Yine seni fıstığın biri arıyor’ derdi. Hanım öldükten sonra o fıstıklar aramaz oldu. Her şey var iken var, yok iken hiçbir şey yok. Herhalde korkuyorlar musallat olurum diye...”

Haberin Devamı

İstanbul Refik’ini kaybetti

SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI
Refik Arslan (88), dün sabaha karşı hayatını kaybetti. 62 yıllık Refik Restaurant’ın kurucusu Tarabya Merkez Camii’nde ikindi namazını takiben kılınan cenaze namazının ardından Kireçburnu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Arslan’ın cenazesine ailesinin yanı sıra Ali Sirmen de katıldı.
MURAT DELİKLİTAŞ DHA

‘Böyle ustalar ne yazık ki günümüzde yok’
Ferit Edgü: Refik Arslan benim 50 yıllık dostumdu. Bir müşteri olmanın ötesinde, dostumdu. Kendisi 1930’larda Karadeniz’den İstanbul’a gelmiş, burada dönemin büyük ustaları yanında yamaklıktan başlayıp şef garsonluğa kadar “yükseldikten” sonra kendi meyhanesini açmıştı. Asmalımescit’i mekan olarak seçmişti ve hep orada kaldı. Restoran-meyhaneyi büyütmek için çok çeşitli teklifler almıştı. Ama bunların hiçbirine olumlu yanıt vermedi. Hep kendi olmak ve müşterine en iyi hizmeti sunmak için işinin başındaydı. Böyle ustalar ne yazık ki günümüzde yok. Bunu kendisi de biliyordu ve bu nedenle de bu dünyaya biraz kırgın gitti.

Haberin Devamı

‘Hayatımızda bir dönem kapanıyor’
Gülriz Sururi: Hayatımızda bir dönem daha kapanıyor böylelikle. Bu öyle bir meslek ki babadan oğluna geçiyor. Ama Türkiye’de bunun gelenek haline gelmesini maalesef tüketim toplumu engelliyor. Fast food, bütün eski güzel mezeleri unutturmuş durumda. Refik Arslan’nın harikulade mezeleri belki 50 senedir tadından ve kalitesinden ödün vermeden devam etmişti. Refik, Küçük Sahne’de çalıştığım dönemde, hafta sonlarında sık sık gittiğim, çok hoş sohbetler ettiğim bir yerdi. Refik Arslan, aslanlar gibi yakışıklı bir adamdı. Bunu ölene kadar koruma şansına da sahipti.

‘Zerafetiyle hatırlayacağım’
Selim İleri: Asmalımescit en önemli simalarından birini kaybetti. Asmalımescit’i Asmalımescit yapan kişilerin başında gelirdi Refik Bey. Ben onu hep zarafetiyle hatırlayacağım.
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ