08.11.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
FETÖ'nün Kararttığı Hayatlar - MERT İNAN (3)
Amirallere Suikast Davası’ndan yargılandığı sırada iftiraya uğrayarak evinde intihar eden Yarbay Ali Tatar, kumpas davalarının simgeleşmiş ismi. Ali Tatar hakkında 18 Aralık 2009’da yakalama kararı çıkartılmış, 19 Aralık sabahı cezaevine teslim edilmek üzere evden çıkması beklenirken, kaldığı lojmanın banyosunda başına ateş ederek yaşamına son vermişti. O sırada evde bulunan eşi, kızı ve kardeşleri yaşadıkları travmayı yıllar geçse de unutmadı. Amirallere Suikast Davası zaman içerisinde Poyrazköy ve Kafes Davaları ile birleştirildi. İftiralar sonucu 42 yaşında hayatına son veren Yarbay Ali Tatar’ın ölümünden 19 gün sonra suçsuz olduğu anlaşıldı. Hatta Tatar’ın cenazesine suikast planladığı iddiasıyla yargılandığı eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit de katıldı.
‘İçine sindiremedi’
FETÖ mağduru olduklarını söyleyen Tatar ailesi, aradan geçen yıllara rağmen acılarının dinmediğini dile getiriyor. Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, yaşadıklarını anlatırken, “Ali, en küçük kardeşimizdi. Onu tuvalette kanlar içinde gördüğümüz an dünyamız başımıza yıkıldı. Yaşadığımız acının tarifi mümkün değil. Kalan ömrümde en büyük temennim, Ali’ye kumpas kuranların cezaevine girmeleri. Kardeşimin katili, F tipinin elemanlarıdır. Ali, tutuklanmadan bir yıl önce çeşitli gazete, TV kanalı ve internet sitelerinde karalama kampanyalarına maruz kaldı. Süreç onu çok yıprattı, içine sindiremedi.
‘Anlayamazsınız’
“Karalama sürecinin ardından gelen savcılık suçlamaları ve komutanlarına karşı suikast suçlaması onu tam bir açmazın içine soktu” diyen Tatar, “Tutuklanıp serbest bırakılması ve tekrar yakalama kararı psikolojisini altüst etti. Tıbbi destek taleplerimiz maalesef karşılık bulmadı ve kardeşimiz elimizden kayıp gitti. Ali’nin intihar ettiği gün 10 yaşındaki kızı ve eşi de evdeydi. Acıyı anlayamazsınız. İçimizdeki bu ateş dinmedi, dinmeyecek” diyor.
‘Tamamen bir kumpas’
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan çatı iddianamede Ali Tatar’ın örgütün uyguladığı ölümle sonuçlanan cebir ve şiddet nedeniyle yaşamını kaybettiği belirtiliyor. İddianamede Ali Tatar’ın tutuklanmasının ardından hakkında basın yayın organlarında, internet sitelerinde karalayıcı haberler yapılması nedeniyle psikolojisinin bozulduğuna dikkat çekilerek, şu anlatımlara yer veriliyor: “Teslim olacağı günün sabahı kendisine yapılanların büyük haksızlık olduğunu, bunun tamamen bir kumpas olduğunu, böyle bir şeyi hak etmediğini anlatan 5 sayfadan oluşan mektup yazdığı görülmektedir. Ahmet Tatar ifadesinde; kardeşi Ali Tatar’ın sahte bilgi ve belgelerle kurmaca soruşturma açılması nedeniyle kendi hayatına son verdiğini, kardeşi üzerinde bilinçli olarak şiddete maruz kaldığını anlatmıştır.”
‘FETÖ davasına müdahil olacağız’
Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, yaşadıklarını şu sözlerle dile getiriyor: “Kızımızı babasız bıraktılar. Bizim için bundan daha büyük bir kayıp olamaz. FETÖ’cülerin yakalanarak cezaevine konulmaları biraz olsun içimizi ferahlattı. En büyük dileğimiz suçluların yargı önünde ceza almaları. FETÖ davasına müdahil olacağız. Ailemizin hayatı altüst oldu. Yaralarımızın kapanması mümkün değil. Ali’nin acısını her gün içimizde yaşıyoruz. Eşimin hiçbir suçu ve günahı yoktu. Ergenekon, Balyoz Davaları’nda emniyette, yargıda ve TSK’nın içindeki işbirlikçi FETÖ’cülerin ceza çekmesini istiyoruz. Bize cehennemi yaşattılar. Bu haksızlığı, bu acıları yaşatan herkes katildir. Ali’yi öldürenler, aslında o tetiği çekenler katil FETÖ militanlarıdır. Hainler en ağır cezayı almalıdır. Savcı Süleyman Pehlivan ve onun işbirlikçileri yargı karşısında hak ettikleri cezayı alması en büyük dileğimdir.”