29.04.2019 - 10:26 | Son Güncellenme:
Hıdırellez, Türk kültür mirasında önemli bir yer tutuyor. Özellikle Hıdırellez'in gelişi ile birlikte uygulanan gelenekler Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu'da bugün kutlanıyor. Bu geleneklerin başlıcaları Baht açma törenleri, Yoğurt mayalama geleneği olarak gösterilebilir. Peki Hıdırellez ne zaman kutlanacak?
Hıdırellez ya da Hıdrellez, Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu'da kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir.
Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hakimi olduğuna inanılan İlyas'ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.
HIDIRELLEZ NE ZAMAN KUTLANACAK?
Gregoryen takvimi (Miladi takvimi)ne göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Jülyen takvimine göre 23 Nisan Hıdırellez günüdür. 6 Mayıs'tan başlayıp 4 Kasım'a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım'dan 5 Mayıs'a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 5 Mayıs günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir. Türkiye'de Hıdrellez Bayramı 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece kutlanır. Bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; bu günü Rum Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler "Aziz George" günü olarak kutlamaktadırlar.
Hıdırellez'in UNESCO'nun 'İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi'ne alınması amacıyla 2010 yılında çalışmalar başlatılmıştır.
Kökeni
Hızır ve Hıdırellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdırellezin Orta Asya, Ortadoğu ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır. Hıdırellez Bayramı'nı ve Hızır düşünüşünü tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran,Osmanlı itibâriyle Balkanlar ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı sevinç kutlamaları yapılmaktadır. Kimi yazılı eserler bu tipteki en eski ritüellerin milattan evvel Mezopotamya'daki Ur şehrinde yapıldığını göstermektedir. Kışın bitişiyle "Tammuz" ismi altında kutlanan bu ritüeller Mezopotamya ovasını sulayan Fırat ve Dicle nehirlerinin uyaran gücünü temsil etmektedir.
Hızır inancı
Hızır ın; yaşam suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda insanlar arasında dolanarak, bolluk ve sağlık dağıtan, darda kalıp başı sıkışanlara yardım eden bir veli (Tanrı nazarında makbul, ermiş bir ulu) veya nebî (peygamber) olduğuna inanılır. Hüviyeti tam olarak bilinmese de halk arasında ve İslam mitolojisinde bir Hızır geleneği vardır. Hızır’ın bir isim değil, bir lakap olduğu genel olarak kabul gören bir kanaattir. Ancak çeşitli kaynaklarda adı ve nesebi hakkında çeşitli fikirler öne sürülmüştür. Bazıları Hızır ile İlyas peygamberin aynı şahıs olduklarını öne sürmüştür.
Halkın Hızır hakkında kanaat ve inanışı onun ebedi olduğu ve baharda tabiatın uyanmasını sağladığı yönündedir. Anadolu'dan başka Kafkasya, Trakya, Kırım, Azerbaycan ve Suriye’nin birçok yerinde makamları vardır; bu da onun İslam aleminde hemen her yerde varlığına inanılan, ancak belirli bir kişi olmadığı bir simgeden ibaret olduğunu anlatır. Hızır doğasal bir durumu, baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesini simgeler.
Halk arasında Hızır'ın sahip olduğuna inanılan vasıflar insanlara şifa, sağlık, uğur getirdiği tabiattaki diriliş, uyanış ve canlılığın insana yansıması şeklinde ortaya çıkar. İslamiyet öncesi "Gök Sakallı, Ak Sakallı Kocalar" gibi medet umulan, yardım istenen, akıl danışılan, kılavuzluk etmesi beklenen, barış, mutluluk, sağlık, refah getirdiğine inanılan bir kurtarıcı güç olarak düşünülür.
Kuran'da Hızır
Kur'an'da Kehf Suresi'nde (60-82) Musa ve bir gencin kıssası anlatılmaktadır. Kehf Suresi'de dahil olmak üzere hiçbir yerde Hızır ismi geçmemektedir ancak çeşitli hadislerde bu şekilde anılmaktadır. Olayın yaşandığı yer için "iki denizin birleştiği yer" denilmektedir. Uzun bir yolculuk yapan Musa ile yanındaki gencin beraberlerinde, yemek için getirdikleri balığın kaçması ile başlayan olay sonrasında, 65. ayette "Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik." denilerek gönderme yapılan Hızır'dan söz edilir.
Gelenekler
Halk huzura kavuşmak ve türlü dileklerde bulunmak için kışın sona erdiği tabiatın uyandığı hıdrallez'de çeşitli çarelere başvurur. Anadolu'da halk tercihen beyaz elbiseler giyerek gün doğmadan önce yeşil ve bol sulu kırlara gidilip eğlenilir. Kutlamalar yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Bu gibi yerlere bu nedenle Hıdırlık denildiği de olur.
Hızır'ın gezdiği kabul edilen yeşil yerlerde dolaşıp çiçek toplanır, oyunlar oynanır, baharın ilk kuzusu kesilerek yenilir. Toplanan çiçekler kaynatılıp içilirse hastalıklara iyi geleceğin; bu su ile kırk gün yıkanan kişinin gençleşip güzelleşeceğine inanılır.
"Hızır Hakkı" için kuzu kesmek, Hızır geleneğinin yayıldığı her yerde görülen genel bir adettir. Diyarbakır'da Ciğaret adıyla ayrı bir tören yapılır. Baharın bu taze kuzusunu yemekle bedenlerin sağlık ve canlılık kazanacağı inanışı vardır.
Hızır'ın eli değen şeylerin dolup taştığı rivayeti nedeniyle Hızır günü arifesinde yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağzı açık bırakılır. Ev, bağ, bahçe isteyenler herhangi bir yere istediklerinin küçük bir modelini yaparak; altın ve benzeri ziynet eşyası isteyenler ağaç yapraklarını kollarına veya boyunlarına takarak isteklerine kavuşacaklarına inanır.
Anadolu'nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti vardır. Kurban ve adaklar "Hızır hakkı” için olmalıdır çünkü tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamaya yöneliktir.
Hızır sopası
Bazı yerlerde hastalıklar, ağrılar için şifa olduğuna inanılan Hızır Sopası geleneği vardır. Bu sopa ağrı-sızı olan yerlere vurulursa ağrıların geçeceğine inanılır.
Baht açma törenleri
Hıdrellezde baht açma törenleri oldukça yaygın olarak uygulanır. Talih ve kısmet açtırmak isteyen genç kız ve kadınlardan yüzük, küpe gibi eşyalarını çömleğe atmaları istenir ve çömleğin üzerine su eklenerek ağzı kapatılır. Kapalı çömlek bir gece boyunca bir gül ağacının dibinde bekletilir. Ertesi günü bir araya toplanan kadınlar, çömleği ortaya koyarak maniler eşliğinde eşyaları çıkarmaya başlarlar. Bu törene İstanbul ve çevresinde “baht açma”, Denizli ve çevresinde “bahtiyar”, Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar”, Balıkesir ve çevresinde “dağara yüzük atma”, Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”, Erzurum’da “mani çekme” adı verilir
Yoğurt mayalama geleneği
Kütahya'nın Tavşanlı ilçesine bağlı Yörük köylerinde bir yıllık yoğurt mayası, Hıdırellez ve bu günü takip eden 2 gün süresince sabah ezanı ile tan ağarması arasındaki sürede doğadaki bitkilerin üzerinden toplanan çiy tanelerinden sağlanır.
Trabzon-Şalpazarı İlçesi'nde maya katılmadan yoğurt yapılır. Mayalama sıcaklığındaki sütün içine besmeleyle bir tahta kaşık konur. Bu şekilde elde edilen maya bir yıl kullanılır ve gelecek yıl tekrar değiştirilir.