GündemGarip bir ailenin komedisi

Garip bir ailenin komedisi

26.03.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

30 Mart’ta gösterime girecek Sundance Film Festivali’nden ödüllü ‘Kelebekler’i yönetmeni Tolga Karaçelik ve başrol oyuncuları Tuğçe Altuğ, Tolga Tekin ve Bartu Küçükçağlayan, Milliyet Sanat’ın mart sayısı için anlattı.

Garip bir ailenin komedisi

Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması Büyük Jüri Özel Ödülü kazanan ‘Kelebekler’, aile olamamak ve büyüyememişlik üzerine sıra dışı bir komedi… Aile olamayan üç kardeşin hikâyesini anlatan ödüllü ‘Kelebekler’i; yönetmen/senarist Tolga Karaçelik, Afife Jale Ödüllü Tuğçe Altuğ, tecrübeli oyuncu Tolga Tekin ve sıra dışı performanslarına birini daha ekleyen Bartu Küçükçağlayan’dan dinledik.

- ‘Kelebekler’i Mazhar Candan’a ithaf ettiniz. Candan’ın hayatınızdaki ve film üzerindeki etkisini anlatır mısınız?

Haberin Devamı

Tolga Karaçelik: Mazhar sayesinde 5-6 yaşında Homeros okuyarak neredeyse okumayı söktüm. 8 yaşındayken Mayakovski şiirleri veriyordu bana. 11 yaşındayken Kafka okumamı sağladı. Üzerimde büyük etkisi vardır. Onu kaybettiğim zaman bu senaryoyu yazmaya başladım. Bu yüzden ona ithaf ettim filmi. Filmdeki babanın adı da bu yüzden Mazhar’dır. Kendi adıma terapi olarak başladı süreç. İlk taslağı 20 günde yazdım. Bitirdikten sonra çekmek hiç aklıma gelmedi. Çünkü tatmin etmişti beni. Yani ölümle dalga geçebileceğim uçuk kaçık bir senaryoydu o ilk versiyonu. İki erkek kardeş vardı. Suzan karakterinin dahil olmasıyla benden çıkıp üç karakterin filmi oldu. Benim içerisine en az olduğum filmdir herhalde. ‘Gişe Memuru’ benim kendi hikâyemdi. ‘Sarmaşık’ dünya görüşümle ilgili söz söylediğim filmdi. ‘Kelebekler’ ise sadece bu üç kardeşin filmi.

Haberin Devamı

- Oyuncu kadrosunu nasıl oluşturdunuz?

Tolga K.: Tolga Tekin ile iki sene önce tanıştık. Annemler Tolga’yı çok sever ve onların da etkisi vardır Tolga’nın Cemal rolünü üstlenmesinde. Senaryoyu yazarken Kenan rolü için aklımda Bartu (Küçükçağlayan) vardı zaten. Tuğçe’yi (Altuğ) ‘Kabileler’ oyununda ilk izlediğimde onun Suzan olacağını biliyordum. Oyuncuların hiçbiri seçmelere girmedi. Hepsiyle tanışarak enerjimiz tutuyor mu baktık, ona göre ilerledik.

- Tolga Karaçelik ile böyle bir senaryoda çalışmak nasıl bir tecrübeydi?

Tolga Tekin: Sıra dışı bir senaryoydu. ‘Gişe Memuru’ ve ‘Sarmaşık’ı izledikten sonra onunla çalışmak istiyordum zaten. Son derece disiplinli ve bir o kadar da oyuncuyu rahat bırakan bir yönetmen.

Bartu Küçükçağlayan: Oyunculuğun neresinde duruyorum, dediğim bir dönemde bu teklif geldi bana. Filmdeki karakterimle örtüşen bir durum vardı. Yapıp yapamayacağımdan emin değildim. Filme başladıktan sonra süreç, bu arkadaşlarla birlikte bana çok iyi geldi. Tekrar oyunculuk yapabiliyorum, duygusunu hissettim.

Tuğçe A.: Oyuncusunu rahatlatan, ona nasıl yaklaşacağını bilen bir yönetmen Tolga. Onunla çalışmak çok rahattı.

- Film ‘aile olamamak’ üzerine kuruyor mizahını. Aile size ne ifade ediyor?

Haberin Devamı

Bartu K.: Türk ailelerinde iletişimsizlik var. Ne sorunun ne olduğu belli olur, ne konuşularak ortaya çıkarılır. Yakın, sıcak, bağlı, bir arada gibi dursa da ayakları havadadır Türk ailesinin bence.

Tuğçe A.: Ailenin yarattığı travmalarla, o kopukluklarla hayatımızda çoğunlukla uğraşmak durumunda kalıyoruz. Bazen büyük sorun gibi geliyor ama bence herkes sıcak aile ortamını arıyor; bizim filmimizde olduğu gibi.

Tolga K.: Değişen, gelişen insanların kapalı kutu niteliğindeki ailede cendere içerisinde hissetmemeleri imkansız. Ailenin gelişmeye, değişmeye kapalı olması o cendereyi yaratırken koruyuculuk, kabul edilmişlik ve güven hissi de sağlıyor. Dolayısıyla çok karmaşık bir şey aile. Aile sadece anne-baba-çocuk da değildir; arkadaştır, beraber aynı masaya oturduğun insandır.

Tolga T.: Ben babamı 19 yaşında kaybettim. O anda tüm aile dağıldı. Ben Adana Devlet Tiyatrosu’na gittim. Annem Ankara’da yalnız kaldı. Ablam Hollanda’ya gitti. Tolga’ya katılıyorum. Ondan sonra benim ailem Adana’daki tiyatro grubu oldu.

Haberin Devamı

Garip bir ailenin komedisi

‘Tiyatroda anı yaşamak güzel’

- Üçünüz de tiyatro kökenlisiniz. Sinemayla kıyaslandığında kendinizi hangisinde rahat hissediyorsunuz?

Bartu K.: Sinemada çekimden önce o kadar prova yapıyorsunuz, çalışıyorsunuz. Sonra o mekana ayak bastığınız zaman bütün o çalıştığınız ezber bozulabiliyor. Her şey o mekanla başka bir gerçekliğe bürünebiliyor. Sinemada, dış etkenlerin üzerimizde yarattığı etkileşimi, teması seviyorum. Tiyatroda genelde oyunun öncesi ve sonrası aynıdır.

Tolga T.: Ben asla diziyi, sinema ve tiyatro ile aynı kefeye koymam. Orada da saygı duyulması gereken bir emek var ama yaratıcılık deyince benim için sinema ve tiyatro bambaşka bir yerde.

Tuğçe A.: Tiyatroda canlı olarak seyirciyle o anı yaşıyor olmak çok güzel. Sinemada Bartu’nun söylediği mekânla temas ve gerçek zaman olayı da çok etkili oluyor. Ben ikisini de seviyorum.

Söyleşinin tamamını Milliyet Sanat’ın mart sayısında okuyabilirsiniz.

Yazarlar