17.04.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan
Kovid-19 salgınında endişe yaratan konuların başında, virüsün atık sulardan bulaşma riski geliyor. Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, uluslararası kuruluşların inceleme, araştırma ve görüşleri ile daha önce yaşanan SARS ve MERS salgınlarından sonra yapılan araştırmaların yanı sıra son üç ayda Kovid-19’a yönelik yayınları inceleyerek hazırladığı “Su ve Atıksı Yönetiminde Kovid-19 Etkisi Değerlendirilmesi” başlıklı raporu yayımladı.
Kovid-19’un insan dışkısı ile kanalizasyon sistemine karışabileceğine dikkat çekilen raporda, virüsün yaklaşık dört hafta insan dışkısında canlılığını sürdüreceğine, iyileşen hastaların dışkılarında bile yeniden virüs tespit edildiğine dikkat çekilerek, “Virüs, tuvaletlerden, sıhhi tesisat ve havalandırma sistemi hataları nedeniyle de yayılabiliyor. İstanbul’da kentsel atık suların yaklaşık yüzde 68’i sadece ön arıtma işleminden sonra biyolojik arıtma işlemine tutulmadan denize deşarj ediliyor. Kentin denize kıyı semtlerinde bazı noktalarda kaçak deşarjlar nedeni ile virüs, özellikle düşük sıcaklık koşullarında midyeler ve diğer deniz canlıları tarafından taşınması mümkün olacaktır. Bu konuda atık su yönetimlerinin, kanalizasyon sistemlerinde ve deniz alıcı ortamında dikkatli bir izleme yapması gerekmektedir” denildi.
‘Kapağı kapatın’
Önlemler kısmında ise, su ve atık su yönetimlerinde çalışan kişilerin, sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması gerektiğine dikkat çekilerek, şu öneriler sıralandı:
“Atık su arıtma tesislerinde ve içme suyu arıtma tesislerinde çalışan personelin virüsün bulaşma riskini azaltmak için, personelin temasta olduğu yüzeyler uygun dezenfektanlar ile sürekli dezenfekte edilmeli. Merkezi su arıtma sistemleri ve şebekelerin de; suların dezenfeksiyonu ile ilgili kontroller daha fazla yapılmalı, konut girişlerinden alınan su numunelerinde kontroller sürekli yapılarak şebekede meydana gelebilecek mikrobiyolojik kirlenme izlenmeli. Merkezi su arıtma sisteminin bulunmadığı yerleşim alanlarında; kaynaktan temin edilen sular mutlaka dezenfekte edilerek kullanılmalı. İçme ve kullanma sularına, sıvı ve gaz kimyasallar ile dezenfeksiyon işlemi yapılabilir. Hastaneden kaynaklanan atık sular; kanalizasyon şebekesine verilmeden önce, 10 dakika 10 mg/l klor ile veya 30 dakika 40 mg/l klordioksit ile temas ettirilerek dezenfeksiyonu sağlanmalı. Bu işlemler için otomasyona dayalı izleme yapılabilecek tesisler kurulmalı. Konutlarda ve diğer ortak yaşam alanlarında, banyo ve tuvaletler gibi ortak havalandırma boşluğu kullanılan yerlerde havalandırmanın sadece dışarı yönlü gerçekleştiği kontrol edilmeli. Banyo ve tuvaletler çamaşır suyu ile düzenli olarak dezenfekte edilmeli, sifon çekilmeden önce klozet kapağı kapalı tutulmalı.”
Salgın takibi için kullanılabilir
DSİ eski yöneticilerinden, su politikaları uzmanı Dursun Yıldız ise şu uyarılarda bulundu:
“Hollanda ve Belçika’da dışkıda ve kanalizasyonun atık suyunda virüse rastlandığı ancak arıtma tesislerinden sonra böyle bir bulgu olmadığı açıklandı. İçme sularında ise virüs izine rastlanmadığı açıklandı. İçme suları genellikle dezenfekte edilerek şebekeye verildiğinden burada bir sorun potansiyeli görünmüyor. Atık sulardaki ölçümü, özellikle vaka sayısının daha fazla olduğu büyükkentlerde salgın sürecini takip için de kullanabiliriz. İstanbul başta olmak üzere Ankara ve İzmir’in, yoğun hasta bakılan pandemi hastaneleri kanalizasyon çıkışlarında, vaka sayısı yoğun bölgelerin kanalizasyon şebekesi toplanma noktalarında ve atık su arıtma tesisi çıkışlarında ölçüme hemen başlanırsa iyi olur. İl Pandemi kurulları bu çalışmayı ilgili kurumlardan talep edebilir.”