30.01.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
GÖKHAN KARAKAŞ İstanbul - Türkiye'nin en yaşlı müzisyenlerinden İlham Gencer, 98 yaşını kutlamaya ve yeni projelerle müzikseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Kızı Ayşe Gencer ile Türkiye genelinde bir müzik projesine hazırlanan Gencer, "18 yaşından beri sahnelerde şarkı söylüyorum, yani 80 yıldır sahnedeyim. Ama üretmekten yorulmadım. Büyük Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıtım. 100'üncü yaş günümü Cumhuriyet coşkusuyla kutlayacağım" dedi.
12 dilde söylüyor
Türkiye'nin ilk caz sanatçılarından ve piyanist şantörlerinden, beş dilde konuşup 12 dilde şarkı söyleyen Bozkurt İlham Gencer, Türkçe sözlü batı müzik akımından günümüze kadar uzanan müzik zaman tünelinin yaşayan tanığı. Türkiye'de caz müziğin tanınmasında büyük rol oynayan Gencer, 1923 yılında dünyaya gelmesine rağmen dedesi Nail Öget'in askere geç gitmesi için kendisini 1926 yılında kaydettirdiğini belirtirken, 100'üncü yaşını cumhuriyetin 100'üncü yılında kutlayacak olmanın heyecanını yaşıyor.
Müzik dolu hayat
18 yaşında çıktığı sahnelerden 80 yıldır inmediğini belirten ve müzikten hiç kopmadığını vurgulayan Gencer, Tarihi Pera Palas Oteli'nde piyanosuyla yaptığı programında eski ve yeni şarkıları söylüyor. Müzik yaşamının dönüm noktasının 1960 yılında açtığı Şişli Çatı Kulübü olduğunu belirten Gencer, duygularını ve projelerini Milliyet'e anlattı: "Çatı Kulübü o dönemin konservatuarıydı. Açtığım yıldan itibaren müzisyen ve bestecilerin ilgisiyle karşılaştım. Metin Ersoy'a Kalipso Kralı ismini ben taktım ve çok tuttu. Kulübe, bir gün Türk Sanat Müziği'nin güçlü sesi arkadaşım Rikkat (Uyanık) küçük oğlu Barış'ı getirdi. Çok güzel piyano çalan 16 yaşındaki lise öğrencisi Barış'ı hemen piyanoya oturttum. Çok beğendim. Tiyatro ustası Mehmet Karaca da oğlu Cem Karaca'yı getirdi ve güçlü bir sesi olduğunu söyledi. Mehmet Bey, 'Bu çocuk çok bağırıyor bir şarkı söylet' dedi. O zamanların çok ünlü şarkısı 'Unchain My Heart' şarkısını Cem Karaca ile öyle bir söyledik ki Çatı Kulübü'nün salonları inledi. Gerçekten çok güçlü bir sesti. 1960'ların sonunda vergi rekortmeni olduğum bu kulüp, aslında bir konservatuardı. Eski eşim Ayten Alpman'ın yanında Ajda Pekkan, Emel Sayın, Füsun Önal sahne aldı. Pek çok sanatçı kendi tarzını Çatı'da buldu."
Yurt dışı çalışması
"1962-63 yıllarında Sadri (Alışık), film teklifi alamayınca zor durumda kaldı. Benim radyodaki programımda reklam spotlarını okuyarak geçimini sağladı. Çok severdim Sadri Alışık'ı. Emel Sayın ile dostluğum hep sürdü. Yurt dışından çok teklif aldım ama hayatımı hep Türkiye'de, İstanbul'da sürdürmek istedim. İki yıl Frankfurt'ta Le Meridyen Oteli'nde sahne aldım. Otel beni ABD'deki şubeye göndermek istedi ama müzik hayatıma ülkemde devam etmek istedim ve döndüm. ABD’li Eartha Kitt'e 'Kâtibim' şarkısını öğrettim ve Türkçe sözcüklerle 'Üsküdar'a gider iken' adıyla şarkı dünya çapında tanındı."
'Ben müzisyenim'
"Ben sanatçı değil müzisyenim. Çünkü sanat diye bir meslek yoktur. Müzik yaparak hayatımı kazanıyorum. Sanatçılara haksızlık olmasın isterim. Sanatçı kelimesi günümüzde çok kirlendi. Şimdi mesleksiz ünlülerin kendilerini sanatçı diye adlandırmasını çok yadırgıyorum. Şimdilerde çok yetenekli bulduğum Kerem Görsev, Kağan Yıldız, İmer Demirer, Engin Recepoğlu, Kamil Özler gibi müzisyenleri takip ederek gurur duyuyorum."
İstanbul'un ihtiyacı
"Ben gönüllü turizm elçisiyim. Hâlâ İstanbul'un tanıtılması için çabalıyorum. İstanbul'un uluslararası bir melodisinin olması gerekiyor. Newyork Newyork, Arrivederci Roma, I Love Paris, I Left My Heart San Fransisco var. İstanbul'u anlatan bir şarkı, bir melodi olmalı ve herkesin dilinde olmalı. Bu şehrin daha çok tanıtılması için dünya çapında bir şarkıya ihtiyacımız var."
Marş ile spor
"Yıllarca gece çalıştım. Beyoğlu'nda yetiştim ve büyüdüm. Beyoğlu'nun eski günlerini yaşayan bir kişi olarak çok yoruldum. Yine de günde altı saatten fazla uyumam. Uyanınca Malazgirt Marşı ile spor yaparak ayaklarımı ve bedenimi çalıştırırım. 60 kilo ağırlığında ve sağlıklıyım. Az yerim. 70 yıldır oruç tutarım. 100 yaşından sonra insanın yeni dişleri çıkarmış. Benim çıkacak mı, çok merak ediyorum. Hayvanları çok seviyorum, sokaktaki kedi ve köpekleri beslemeyi görev sayarım. Onlara yardım etmek isterim. 2023 yılına yani cumhuriyetin 100'üncü yılına ve 100'üncü doğum günüme 1.5 yıl var. Sami Coşkun ile cumhuriyetimiz için Türk Marşı'nı besteledik. Her programımda da katılımcılarla coşku içinde söylüyoruz."
İlham Gencer, tarihi Pera Palas Oteli’nde Atatürk’ün kaldığı 101 no’lu odada.
‘Yanlış anlatıldım içime dert oldu’
“1965 yılında İstanbul’un ve Türkiye’nin turizm yoluyla tanıtılması için kendi çapımda bir kampanya başlattım. İstanbul’un Güzelliklerini Koruma ve Yaşatma Derneği’ni kurmuştum ve Çatı Kulübü’nde işlerim çok iyiydi. Bir kamyonet kiralayarak üzerine piyanomu koydum. ‘Biz gönüllü turizm elçileriyiz’ sözleriyle turizm marşımızı çalarak insanları bilinçlendirmeye çalışıyorduk. Trompet, gitar ve davul çalan üç müzisyen arkadaşımla beraber müzik yaparak Beyoğlu’nu gezmeye başladık. Karaköy’den İstiklal Caddesi’ne çıkarken, İstanbul Belediyesi seçimlerine hazırlanan bağımsız aday ve darbecilikten yargılanan eski asker Cemal Madanoğlu’nun konvoyuyla karşılaştık. Arkamızdan siyasi propaganda yaparak ilerleyen Madanoğlu’nun konvoyu ile bir süre aynı yolda kaldık. Bu sırada Milliyet gazetesinden Mete Akyol fotoğrafımızı çekerek, ‘İlham Gencer darbecilerle işbirliği yapıyor’ diye yazdı. Bu fotoğraf ve haber beni çok yıprattı. Yıllarca etkisinden kurtulamadım ve işlerim bile bozuldu. Doğruyu anlatmakta çok zorlandım. Oysa tamamen tesadüfi bir karşılaşmaydı. 57 yıl sonra da olsa bu yanlışın düzeltilmesi ve kendimi ifade etmem mutlu ediyor beni.”
İlham Gencer, Gökhan Karakaş’a anılarla dolu zengin müzik yolculuğunu heyecanla anlattı.