24.03.2021 - 14:33 | Son Güncellenme:
AA-DHA
Son dakika haberine göre, Samsun Sağlık Müdürü Muhammet Ali Oruç, yaptığı yazılı açıklamada Samsun'da geçen hafta da vaka sayısındaki artışın sürdüğüne işaret etti. Bu durumun, hastanelerde oluşturduğu yükün, gün geçtikte arttığının altını çizen Oruç, şöyle devam etti:
"Son haftaya ait Kovid-19 verilerini de dikkate alarak bir projeksiyon yaptığımızda, il olarak vaka artış trendimizin zirvesine doğru adım adım ilerlediğimizi, yoğun bakım doluluğunda yüzde 70'in üzerinde rakamlara doğru tırmandığımızı görüyoruz.
Samsun'da halen 17 ilçemizin 12'sinde vaka artışı sürüyor. İl olarak insidans hızımız 100 binde 508 ama 19 Mayıs ilçemizde bu oran 100 binde 837, Asarcık ilçemizde 766, Bafra ilçemizde 642, Terme ilçemizde 606, İlkadım ilçemizde ise 599.
Her ilçemiz kendi içinde koronavirüse karşı büyük bir mücadele gösterdiği gibi, etrafına hastalığı yeniden yayma riski nedeniyle de aynı zamanda çevresi için bir risk unsuru haline geliyor."
Bu tablonun, Samsun'un bir karar sürecine girdiğinin göstergesi olduğuna dikkati çeken Oruç, "(Bu tablo) Önümüzdeki 15 günün, Samsun için koronavirüsle mücadelede ne kadar önemli hale geldiğini anlatıyor. Bu 15 günde, şehir olarak tüm bireylerimizle, küçüğümüzden büyüğümüze tüm insanlarımızla bir karar vereceğiz.
Maske, sosyal mesafe, el hijyeni kurallarına uyup, yoğun bakım ve yatan hasta oranlarımızı makul seviyelere çekip, sevdiklerimizi mi koruyacağız, ya da önlemleri boş verip vaka sayımızı artırıp onların hayatını tehlikeye mi atacağız?" ifadelerini kullandı.
Samsun'da 285 bin doz aşı yapıldığını bildiren Oruç, şunları kaydetti: "Bu da şehrimizdeki insanların önemli kısmının aşı sürecine dahil olduğu anlamına geliyor. Her geçen gün artacak olan bu rakam, koronavirüse karşı kazanacağımız zaferde en büyük gücümüz olacak.
Bu nedenle bir yıldır insanlarımızın, sağlık çalışanlarımızın, kamu görevlilerimizin gösterdiği özveriyi daha değerli kılmamız, aşı çalışmalarına zaman tanımak için doğru kararı vermemiz gerekiyor. Bu kararı hiç tereddüt etmeden tüm Samsunluların vereceğine inanıyorum.
İlimizde vakaların azalması ve hedefimiz olan maviye ulaşmak ancak bizim elimizde. İnşallah Samsun Valiliğimizin koordinasyonu ve yönlendirmesiyle el birliğiyle ilimizdeki vaka sayısını, vakalar hastanelerimizdeki yükü daha fazla artırmadan önce durduracağız."
Öte yandan Samsun'un Atakum ve İlkadım ilçelerinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) karantina kurallarını ihlal eden toplam 4 kişi İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerince yakalandı. Valilikten yapılan yazılı açıklamada, Kovid-19 bulaşı riskinin azaltılması için denetimlerin aralıksız sürdürüldüğü bildirildi.
Karantina kurallarını ihlal edenlere taviz verilmeyeceği vurgulanan açıklamada şunlar kaydedildi: "İlkadım ilçesinde filyasyon ekiplerimizin adres kontrolünde evinde bulunamayan 1 şahıs, otel girişinde yapılan HES kodu sorgulamasında riskli olduğu tespit edilen 1 şahıs, dışarıda alışveriş yapmakta iken yapılan HES kodu sorgulamasında riskli olduğu tespit edilen 1 şahıs olmak üzere toplam 3 şahıs ekiplerimizce yakalanarak haklarında gerekli işlemler yapıldıktan sonra filyasyon ekiplerine teslim edilmiştir.
Atakum ilçemizde otel girişinde yapılan HES sorgulamasında durumu riskli olduğu tespit edilen bir şahsın olduğunun polis ekiplerine bildirilmesi üzerine, hızla olay yerine giden ekiplerimizce gerekli idari işlemler yapıldıktan sonra şahıs filyasyon ekiplerine teslim edilmiştir." Açıklamada denetlemelerin her alanda azim ve kararlılıkla sürdürüleceği belirtildi.
Bu arada Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde kronik hastalığı olanların tedavilerini ertelememeleri uyarısında bulundu.
Şener, AA muhabirine, kronik hastalıkların Kovid-19 sürecinde de kişilerin üzerindeki varlığını sürdürdüğünü söyledi. Türkiye'de bir yılı aşkın süredir devam eden salgının kronik hastalığı olanları da etkilediğini belirten Şener şöyle konuştu:
"Bu salgın döneminde kronik hastalıkları olan hastalar tedavi planlarına aksatmaya başladılar. Ayrıca sosyal izolasyon sürecinde Hepatit C gibi kronikleşmiş bir hastalığı olan ve farkında olmayan hastalar da hastaneye daha az gittikleri için teşhis ve tedavi aksamaları yaşandı." dedi.
Şener, viral hepatit, bulaşıcı sarılıkları olanları salgın sürecinde tanı ve tedavilerinde önemli ölçüde gecikme gördüğünü dile getirerek, *Bulaşıcı sarılıklarda tanıda gecikme neden önemli? Eğer bu virüsü alıyorsanız, Hepatit A, B ya da C virüsüyse bu virüsleri farkına varmadan etrafınıza bulaştırabilirsiniz, dağıtabilirsiniz.
Tanı gecikmesi aynı zamanda tedavide gecikmeye de sebep oluyor. Teknik olarak baktığımızda, tedavi gecikmesi ise bu viral hastalıkların bazılarında, siroz gibi ciddi karaciğer hasarına sebep olduğu için kronik hastalıklara sebep oluyor. Sirozla ilgili hastalık grubuna baktığımız zaman viral hepatitlerde Türkiye'de ciddi bir popülasyon söz konusu." bilgilerini verdi.
Prof. Dr. Şener, Türkiye Karaciğer Araştırmaları Derneği, Viral Hepatitle Savaşım Derneği ve Klinik Viral Hepatitler Savaşım Grubunun yaptığı çalışma verilerine bakıldığında, Türkiye'de 3 ila 3,5 milyon kronik viral hepatit hastası bulunduğunu aktardı.
Hem Hepatit B hem de Hepatit C toplamına bakıldığında bunun önemli bir rakam olduğuna dikkati çeken Şener, "Bu viral Hepatit B ve C hastalarının toplamı kümülatif olarak takip eden 10 yıl içinde ciddi bir grubu yüzde 10 ila 15'lik grubunun, tahminen siroza ilerleyeceğini biliyoruz.
Siroza ilerlememesi, sirozdan korunmak için çok kısa süreli tedavilerle bu hastalıklardan kurtulmak mümkün. Örneğin Hepatit C virüsü. Hepatit C virüsünün bugün tanı aldığınız andan itibaren tıpkı bir basit boğaz enfeksiyonu gibi ortalama 8 ile 12 hafta içinde ağızdan alacağınız tabletle tedavi etme kür şansınız var.
Sirozun karaciğer kanserine ilerlemesini başlangıçtan erken tanı ve erken tedaviyle önlemek mümkün, özellikle Hepatit C hastaları için tanı ve tedavinin gecikmemesi gerektiğini söylemekte fayda var." ifadelerini kullandı.
Şener, kronik Hepatit B için tanı ve tedavide erken dönemde müdahalenin oldukça hayat kurtarıcı ve yaşam konforunu uzun dönem sağlayıcı önlemlerden biri olduğunu vurguladı. Tüm dünyayı etkileyen salgının diğer hastalıkların da adeta "boşlanmasına" yol açtığına işaret eden Şener, bu konuda tüm bireylerin daha dikkatli olması gerektiğini belirtti.
Şener, özellikle viral hepatitlerin bu grupta çok ciddi bir yekun teşkil ettiğine işaret ederek, şunları kaydetti: "Türkiye'de coğrafi olarak baktığımızda Hepatit B ve C enfeksiyonlarının yoğun olduğunu görüyoruz. Hepatit B'de verdiğimiz tedaviler, genelde ömür boyu devam eden tedaviler çoğunlukla.
Çünkü tıpkı şeker hastalığı, tıpkı tansiyon hastalığı gibi virüsü çok uzun dönem baskı altında tutmamız gerekiyor ama Hepatit C'de elimiz çok daha rahat. Hepatit C'de tanı aldığınız andan itibaren Sağlık Bakanlığı da bununla ilgili geri ödemeleri de zaten tamamen ücretsiz ve katkı paysız yapıyor.
8 ile 12 hafta yani 3 aylık periyotta maksimum olarak sirozu ve karaciğer kanserinin oluşma ihtimalini ortadan kaldırma durumunuz var. Hepatit C hastaları, Hepatit C şüphesi olan hastaların özellikle tanı ve tedavide gecikmemesi lazım. Bu hastalar grubu hangi grup?
Özellikle diyaliz hasta grubu riskli popülasyon içinde hemodiyalize girip çıkan hasta grubu. Özellikle alkol ve madde bağımlıları bu risk grubu içinde. Onun dışında da yine süren hastalığı olan, hastaneyle ilgili olarak çok sık hastaneye girip çıkan, ameliyat olan...
Mükerrer kan nakli olan hasta grubu da Hepatit C'nin bulaşı anlamında ciddi bir popülasyon teşkil ediyor. Hepatit C ile ilgili toplam hasta grubu tahminen, Türkiye'de 800 ila 1 milyon civarında. Eğer erken dönemde bunlara tanı koyarsak ciddi bir hastalık yükünden de kurtarmış olacağız.
Hem sağlık sistemini hem sağlık ekonomisini hem Sağlık Bakanlığını. Dolayısıyla teşhis olmaktan, tanıdan korkma geç kalmaktan kork diyebiliriz, Hepatit B ve C özelinde."